Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye ekonomisi daha önce çeşitli defalar paketler gördü.

        Bunların içinde son yıllarda meşhur hale gelen torba yasalar var. Kamunun faizlerin uçmasını engellemeye yönelik paketleri var. Meşhur 5 Nisan Kararları'ndan Özal dönemi kararlarına kadar çok paket gördük.

        Bu sebeple boyutları ve etkileri bakımından Türk ekonomi tarihinde paketlerin yeri tartışmadan uzaktır. İktisat hafızamızda önemli yer işgal eder. Sanıyorum bugün etkili ve mini bir pakete ihtiyacımız var.

        Kabul edelim, uzun vadeye yayılan ve esaslı çözümler bekleyen konularımız var.

        Yakın geleceğin iş ve akademi dünyasını hesaba katan bir eğitim politikası, hızlı ve doğru işleyen adalet sistemi, sanayi politikasının yüksek katma değerli olması, bütüncül bir tarım politikası, daha az dalgalanan makro ekonomik performans... Bunların hepsi için uzun tartışmalar gerekir.

        Zannediyorum ki uzun süredir devamlı değer yitiren Türk Lirası'nın kayıpları artık önemli oranda buralara bağlanmış durumda. Ne var ki uzun vadeli sorunlarımızı çözecek zamanı kazanmak için atılabilecek adımlar var.

        Bugün milli paramızın zayıf seyrinin en önemli nedenlerinden biri vatandaşın tasarruflarını korumak için kendi paralarına güvenmemeleri. Bunun nedenleri muhtelif. Fakat ilk sıralarda enflasyonun devamlı yüksek olması ve kurun sürekli değer yitirmesi var.

        REKLAM

        Para biriktirmek, varlığını korumak için döviz ya da altını tercih ediyor yurttaşlar. Zaten ihracatın ancak toparlandığı ve turizmin can çekiştiği bir ortamdayız. Üstüne yıl başından bu yana 12,5 milyar dolarlık portföy çıkışı var. Tüm bunları devamlı olarak rezervlerden fonlamak epeyce hırpalayıcı oluyor. Üstüne, rezerv kullanmak ekstra kur zayıflığı olarak geri dönüyor.

        Negatif bir geri besleme döngüsü.

        Uzun vadeli adımlar atmadan kesin çözüm mümkün mü? Elbette değildir. Ancak kısa vadeli sonuçlar üretebiliriz.

        Bu sebeple ben mini bir paket öneriyorum.

        10 yıllık tahvil faizimiz çoktan yüzde 15’e dayandı. Mevduat faizleri yüzde 6’lardan yüzde 12’lere kadar yükseldi. Kredi faizlerinde benzer bir seyir var. Demek ki faizler çoktan yükseldi. Bu durumda, düşük faiz ortamı yüksek faize sebebiyet veriyor demektir!

        Enflasyonun çift hanelerde gezdiği ortamda mudilerin reel olarak zarar etmesini engelleyecek, enflasyonun altında kalmayacak bir oran vatandaşın dolara dönüşünü engellemek için gerekli. Tahvil faizlerindeki yükselişi durdurup enflasyon beklentilerini aşağı çekecek bir oran gerekli.

        Bu faizler yukarı çıkarken bunun anlaşılır şekilde olması da gerekli. Yani TCMB’nin koridordan ve karmaşık faizler ile fon maliyetini yukarı çekmesi uzaklardan pek duyulmuyor.

        Ayrıca belli ki TL’ye dönülmesi için biraz teşviğe ihtiyaç var. TL mevduatın yükünü hafifletecek zorunlu karşılık uygulamaları ve stopaj indirimi gündeme gelmeli.

        Pandeminin getirdiği küresel kriz ortamından vatandaşın cebini koruyacak, itidalli bir faiz ortamına geçtiğimiz vurgulanmalı.

        Döviz ve altın alımında uygulanan vergi artık bu varlıkları bozmayı da maliyetli hale getiriyor. Çünkü alan alacağını aldı. Eskiden kur ataklarında bu varlıklar bozulur ve denge sağlanırdı. Şimdi bozmanın minimum maliyeti yüzde 1 oldu vergilerden ötürü. Üstelik bir fazladan hassasiyet algısı da yaratıyor. Görevini yerine getirdi. Ya da getiremedi. Ancak bu vergilerin de kalkması gerekecek.

        Çok büyük değişiklikler değil bahsettiklerim ancak eşgüdüm istiyor. MB, kamu yönetimi ve regülatörler arasında. Kanımca kolaylıkla sağlanabilir.

        Türk Lirası'nın istikrarlı olması içinde bulunduğumuz yoğun dış politika eksenli gündemde bize destek olacaktır.

        Diğer Yazılar