Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Salgın hastalık döneminde dünya vatandaşlarının mental, tıbbi ve maddi zorlukla yaşadıkları vakıadır. Hastalık alınan yoğun önlemler sayesinde ve açık havada bulaşıcılığın azalması sayesinde seyreldi. İnsanlar günlük hayata kademeli olarak karıştılar. Psikolojiler toparlandı.

        Bir ekonomik birim olarak insanın mobilitesinin artması ile ekonomik faaliyet de toparlanıyor. Makinelere daha fazla dayanan sanayi için daralma insana dayanan hizmet sektörüne nazaran daha ölçülü gerçekleşti. Günümüzde modern ekonomilerin önemli bölümü hizmet sektörüne dayanmaktadır. Türkiye’de bu oran %60’ın tahminen üzerindedir.

        Hizmet sektörü ülkemizde istihdamın önemli bölümünü sağlamakta. Birçok yakın vadeli kaynağa göre emek piyasasının %55’ine yakınını ekonominin bu bileşeni sunmakta. Kişi sayısı olarak bakarsak 15 milyona yakın çalışanın bu gruptan beslendiğini ifade edebiliriz.

        Buradan hareketle, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hizmet sektörüne bağlı olarak ciddi iş kayıpları olduğunu görmemiz gerekiyor.

        Ancak memleketimizin emek piyasasına ilişkin sorunlar salgın hastalık ile başlamadı. Özellikle 2013 ve sonrasında başlayan finansal ve ekonomik dalgalanmalar iş yaratma kapasitemizi günden güne olumsuz etkiledi. Küresel krizden sonra hızla toparlayan istihdam piyasamız %8’ler civarı işsizlik oranlarını test etmesine rağmen buradan sonra yıllar boyu kötüye gitmiştir.

        İşsizlik, bilindiği üzere anketlerdeki sorulara bireylerin verdikleri yanıtların bir yansımasıdır. Çalışma çağında olup da çalışmayan insanların emek piyasasında olmamaları ise başka bir realitedir. Dolayısıyla işsizlik oranı tüm dünyada takip edilen, muteber bir oran olmakla birlikte Türkiye için bir gösterge olma niteliği zayıflamıştır.

        Yakın vadeli bir örnek ile açıklamaya çalışalım.

        TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Haziran döneminde (Mayıs – Haziran – Temmuz) yurt genelinde işsizlik 0,2 puan artışla %14,3’e yükselmiştir. Oysa bir önceki aya göre istihdam 673 bin kişi artmış durumda. İşsizlik nasıl yükselmiş olabilir?

        İş gücüne katılımın yükselmesi ile. Yani işe dönme ümidi olanlar ya da çalışmak isteyenler anketi ‘biz de varız’ diyerek cevaplamışlar. Ancak kendilerine iş bulunamadığı için istihdam artmasına rağmen işsizlik yükselmiş.

        Bu örnekten de görülebileceği gibi sorun oranlar ve sayılarla ilgili değil. Sorun çok daha yapısal.

        Ülkemizin istihdam seviyesini koruyabilmesi için dahi %4-5 bandında büyümesi gerekirken bu oran son yıllarda aşağı gelmektedir. Pandemi sürecinde hizmet sektörü tüm dünyada zarar görmüştür. Bu sektörün tam kapasite ile normale döneceği günü kestirmek güçtür. Türkiye’de nüfus ve bağlantılı olarak çalışma çağındaki kişi sayısı oldukça hızla artmaktadır. Şirketlerimizin sermaye yapısı günden güne borca dayalı hale gelmiş ve güçsüzleşmiştir. Bu sebeple şoklara dayanıklılığımız azalmıştır ve iş yaratma kabiliyetleri yara almıştır.

        REKLAM

        Alt alta yazdığımızda işsizlik sorununu yakıcı, uzun vadeli ve öncelikli bir mesele olarak tanımlamak mecburi hale gelmiştir. Türkiye’nin işsizlik sorunu aylık ve dönemsellik içeren yorumlardan azade incelenmek zorundadır.

        Sadece bu Haziran döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre istihdam (arındırılmamış seri ile) 1 milyon 980 bin kişi azalmıştır!

        Tüm dünyada olduğu gibi içeride de istihdamın zayıflamasına karşın kontra önlemler alınmıştır. Bunlar çeşitli kısa vadeli aralıklarla güncellenmektedir. Kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı bunlar arasındadır. Bereket ki bu önlemler istihdamın korunmasına yardımcı olmaktadır ancak bütçe üstünde etkisi kolaylıkla görülebiliir. Bu sebeplerle ilanihaye sürmeyeceğini biliyoruz.

        Bunların da devreden çıkması ile risk kısa vadede artacaktır.

        Ekmek meselesi ve işlerin korunabileceği stabil bir makro ortamın hangi kanallardan geleceğini detaylı ve kapsamlı olarak, tarafsız şekilde tartışmak zorundayız. Ardından çözümleri hızla uygulama safhası gelecek. Çok zor ve zorunlu bir çile süreci...

        Diğer Yazılar