Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Jared Diamond ‘Tüfek, Mikrop ve Çelik’ kitabını yazdığında büyük yankı uyandırmıştı. 97 yılında basılan ve pek çok ödüle kavuşan kitap, hangi toplumun neden gelişmiş olabileceğini inceliyordu.

        Almanların üstün ırk olmadığını, coğrafyanın kader olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Robinson ve Acemoğlu da ‘Ulusların Düşüşü’ kitabında bunu kurumlar ile izah etmeye çalıştılar.

        Bugünün izini dünde arama çabamız sürüyor. Kısa süre sonra yarınları anlamaya çalışanlar bugünün politikalarını anlamaya çalışacaklar. Bugünü irdeleyip biz de yarına bir not bırakmış olalım.

        Bugün, ABD’nin başlatmış olduğu ticaret savaşlarının ardından artık başka bir çağa ayak bastık. Ekonomik milliyetçilik ve korumacılık çağı.

        Bu çağ küreselleşmeyi tehdit edip süreci yeniden tanzim etmeye çalışsa da artık olmuş olanı geri çeviremiyor. Sadece rolleri yeniden dağıtıyor.

        Trump’ın korumacı politikalarını en iyi ifade eden uygulamalarından biri ‘section 232’ olabilir. Yasanın ilgili maddesine dayanarak Başkan, herhangi bir onaylanma aramaksızın ‘milli güvenliği tehdit’ gerekçesi ile karar alabiliyor. Son 2-3 yılın çelik kararları tamamen buna dayanarak alınıyor Amerika’da.

        REKLAM

        Ulusal güvenliği çelik satarak nasıl tehdit ederiz bilmiyoruz ancak Türkiye olarak biz de bundan defalarca nasibimizi aldık. Davalar açılıp açılıp kapanıyor. Mahkemeler Türk çeliği sübvanse edilmiyor dese de sonuç değişmiyor. Kotalar, vergi duvarları vs...

        Amerika, çelikte kendisine kimin satıcı olabileceğini seçiyor. Bu kimi zaman sadece şirketleri ilgilendirebildiği gibi kimi zaman sektöre yoğun şekilde ev sahipliği yapan kentleri de vurabilir. Başlı başına bir karar veren.

        Mikrop örneğin...

        Kovid-19 virüsünün yayılması ile milyondan fazla insan kaybettik insanlık alemi olarak. Bundan sonra sağlık sektöründen finansa, perakendeden tedarik zincirlerine kadar her şey yeniden tanımlanacak.

        Hindistan her şey bittiğinde günah keçisi haline getirilmek istenen Çin’in payından kapmak isteğinde. Vietnam buna dünden hazır. Türkiye coğrafi konumunu ve yerelleşme temasını kullanarak AB ile ilişkisini güçlendirmek arzusunda.

        Belli ki Çin’e çıkacak fatura ile artık oranın da kaderi değişmek zorunda. Çoktan başladı bile aslında bu. Sabit yatırımlardan iç tüketime, ağır sanayiden karbon salınımını azaltacak yatırımlara dönüş çabası...

        Dün 12 büyüyen Çin ekonomisinin yarın 2 büyüyebilecek olması az bir haber mi?

        Tarım örneğin. Anladık ki gaz ve su kadar kendine yetebilmek de elzemmiş. Patates, soğan ve pirinç ve buğday bir silaha dönüşebilirmiş. Şimdi herkes kendine yetmenin peşinde.

        Bakın İngiltere ile boşanmaya çalışan AB’nin temsilcilerinden Fransız Tarım Bakanı şöyle diyor geçen günkü açıklamasında ‘Pancar, ulusal egemenlik meselesidir’. Pancarı birbirlerine bırakmak istemiyorlar. Balığı da böyle. Kim kimin sahasında avlanacak, koskoca Brexit konusu buna kilitlenmiş durumda.

        Tarımda millileşme ve korumacılık konuları yarının dünyasında kimin pastadan pay aldığını belirleyecek.

        Pancar, mikrop ve çelik bugünün anahtar kelimeleri. Yarın, bütünü açıklamasa bile olan bitenin bir bölümünü buraya bakarak anlayacağız.

        Diğer Yazılar