Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        90’lara doğru ortaya çıkan hakim ekonomik görüşün adıdır Washington / Vaşington Konsensüsü (VK).

        Ticari kuralları, mali yapısı, devletin rolü, vergi politikasıyla büyüklerin küçüklere kenetlenmesinin rolü olarak da düşünebiliriz.

        Büyüklerden kastım Batı. Küçüklerden kastım ise özellikle gelişen ülkelerdir.

        Elbette başta görüntü buydu. Yani aks Batı-Doğu şeklinde oluştu. Kuralları koyan Batı olduğu için okuma da ister istemez Oryantalist bir okuma oldu.

        Gel zaman git zaman mesele Doğu-Batı olmaktan da çıktı. İyiden iyiye Kuzey-Güney’e döndü. ABD ve AB’nin Kuzey ülkeleri ile kalanlar...

        *

        VK şunu söylüyor. Devletin küçültüp teşebbüsleri çok az denetlerseniz uluslar arası iş birliği de artar. Sonunda herkes kazanır. Bunun için bütçe açığı filan vermeyin, şirketleri de kendi hallerine bırakın. En iyi ekonomik sonuç ve en müthiş demokratik örgütlenmenin oluru budur.

        REKLAM

        Sonunda gördük ki ülkeler arasındaki açık kapanmadığı gibi küreselleşmenin nimetleri azalmaya başladı. Popülizm patladı ve eşitsizlik arttı. Üstelik dünya da yaşanmaz bir yer haline geldi.

        Bu durumda kurallar değişecek.

        Değişecek ama değişimin yönü tartışmalı. Sadece bazı konular kesinleşti. Onlar da farklı sebeplerden. İzah etmeye çalışayım.

        Bu kurallar ile teknoloji devleri herkese, Çin Batı’ya, Kuzey Batı kendi Güney’ine, sonra onlar her beraber Doğu’ya bela olmaya başladı.

        Brexit, bölgesel serbest ticaret anlaşmaları, ABD’nin başına Trump vs... Pek çok iş vaat edilmiş topraklara doğru gitmedi.

        Üstüne pandemi de gelince anladık ki liberal, şirketlerin ‘tam rekabetine’ dayalı hayali yaşamanın mümkünatı kalmadı.

        Şimdi VK’nin yerine başka bir şey düşüneceğiz. Dünya da buna göre şekillenecek, Türkiye de tabii ki.

        *

        Kesin olarak bir yön tayin edilemiyor.

        Ne var ki birkaç şey söylenebilir.

        Öncelikle, devletin sponsorluğunda ve diğer ülkelerin aleyhine ticaret fazlası üreten, yapay şekilde güçsüz döviz kuruna dayalı ticaret modeli bitti. Bu ülkelere kotalar, gümrük vergileri gelecek. Bu ülkelerin şirketleri de yöneten sınıfın araçları gibi görülecek.

        Çin gibi kolayca başka ülkelere girip çıkmak artık olası değil. Bunların teknolojisi engellenecek.

        REKLAM

        Yani VK dağıldı ama Çin görünümlü modellere de artık pek geçit yok. Bu yüzden Vaşington Konsensüsü dağıldı ama Pekin Konsensüsü de geçer akçe değil.

        Kesin olan bir şey var ki kamunun müdahale alanı genişledi. Fakat bunun hangi demokratik standartlarda olacağı önem kazandı.

        Örneğin kovid performansına göre seçim kazanıp kaybedenler oldu. Güney Kore’de beklenmedik bir zafer getiren kovid yönetimi başarısı tam tersine Trump’ın ipini çeken kriter oldu.

        Peki kamunun varlığı neden daha önemli hale geldi?

        Çünkü kovid dönemini savaş zamanı gibi kabul etmek gerekiyor. Karşıda bir ülke, gerilla ya da uzaydan gelen canavarlar yok. Herkesin ortak düşmanı bir virüs.

        Bu zamanda kredibilitesi en yüksek ve sorgulanamaz olan devlet aygıtı ve onun vatandaşlara dokunan yüzü kamu gücü öne çıkmak zorunda. Üstelik hastalığın ardından pek çok sektörün ne kadar kritik olduğu bir kez daha anlaşıldı.

        *

        Küçük kamu, bol yabancı sermaye ve koşulsuz küreselleşme dönemi bitti.

        Ona alternatif olabilecek sadece kamu ve onun belirledikleri de tökezledi.

        Şimdi karma, kamu ve özel sektörü kamunun rehberliğinde ancak demokratik standartlarda birleştiren modellerin zamanı. Siz etrafta hiç böyle bir model gördünüz mü?

        Diğer Yazılar