Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye-Almanya gerginliğinde, “Gümrük Birliği Anlaşması” bir koz olarak kullanılabilir mi? İki ülke ölçeğinde bakılırsa anlaşma sebebiyle daha fazla kazançlı olan taraf Türkiye değil, ama ilk etapta zararı fazla hisseden ülke olabiliriz. Uzun vadede ise kesinlikle kazançlı çıkacak taraf Türkiye olacaktır. Çünkü “Gümrük Birliği Anlaşması”yla Türkiye, zaten çok şey kaybetmiş durumda. Hatta Avrupa Birliği (AB) üyelik hayali bile bu anlaşmayla zaten suya düşmüştür. Tüm bu gerçeklere rağmen Almanya Ekonomi Bakanlığı, Almanya’nın mevcut koşullarda Türkiye ile “Gümrük Birliği Anlaşması”nın uzatılmasının mantıklı olup olmadığını AB’deki ortaklarıyla tartışacağını açıkladı.

        Diğer üye ülkelerin tavrı nasıl olur bilemiyorum, ama Almanya, elindeki tüm kozlarla daha önce gizliden yaptığı eylemleri şimdi alenileştirerek üzerimize gelmeye devam edeceğini gösteriyor.

        Görünen o ki, “Gümrük Birliği” maceramızda bir kez daha sınava girmek üzereyiz. AB ülkeleriyle, mart 1995’te yaptığımız “Gümrük Birliği Anlaşması”yla, Türkiye’nin birliğe üye olmadan pazar haline gelmesinin önü açılmıştı. Meşhur “Onlar ortak, biz pazar” darbımeseli de bu anlaşma üzerine ortaya çıkmıştı. İhracatımızın artmasında kabul edelim ki “Gümrük Birliği Anlaşması”nın ciddi katkıları oldu, ama anlaşmanın detayları sadece ekonomiyle, malların serbest dolaşımıyla ilgili hususları içermiyordu. AB’ye üye olmadan “Gümrük Birliği”ne katılmayı kabul eden tek ülke Türkiye olduğundan, özel bir düzenlemeyle yapılan bu anlaşma nev-i şahsına münhasırdı. Ve dış ticaretimizin tamamında bağımsız hareket etmemizi engelleyerek kontrolü de AB’ye veriyordu. Dış ticaret ve gümrüklerle ilgili yetki ve otorite AB’ye bırakıldığı için Türkiye’nin bu alanlarda söz söyleme hakkı kalmamıştı. Zaten bu anlaşmayla malların serbest dolaşımını kabul etmiş, insanların dolaşımından ise AB’nin direktifleri doğrultusunda vazgeçmiştik.

        HANİ AB’YE VİZESİZ GİDECEKTİK!

        Ayrıca Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde de Türk vatandaşlarının AB ülkelerinde serbest dolaşımına yönelik vaatlere inandırıldık, ama AB yine oyaladı ve dolaşımın önünü açmadı. Bu köşeden böyle bir serbest dolaşımın olmayacağını defalarca yazmama rağmen, Türk yetkililerinin buna nasıl inandırıldıklarına halen daha anlam vermekte zorlanıyorum. Hasılı Almanya öncülüğündeki AB ile Türkiye, başından beri sağlıklı bir ilişki kuramadı ve kendi menfaatine olacak şekilde gelişmeler de sağlayamadı. Şimdi tekrar “Gümrük Birliği Anlaşması”yla Almanya, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bakalım geriye ne kalmış Türkiye’den alamadıkları.

        Almanya ile yaşanan sorunların, günümüzdeki Kıbrıs tartışmasına katkıları olacaktır. Ama unutmamak gerekir ki, Almanya öncülüğündeki AB yüzünden Kıbrıs’taki problemler daha da büyümüştür. Hatta bugünkü sorunların yaşanmasının da önü açılmıştır. Zira Almanya yakın ilişkide olduğumuz ve müttefik olarak gördüğümüz ülkeler içinde sessiz kalarak ve iyi niyet elçisi gibi görünerek Türkiye’ye zararı dokunanlar arasında araştırma yapılırsa ilk sıraya yerleşebilir. Son hadiseler üzerine bu gerçeğin anlaşılması, hatta bazı ipuçlarıyla ortaya çıkarılma imkânı da olabilir.

        ALMANYA, KIBRIS TARTIŞMASININ NERESİNDE?

        Mesela Kıbrıs Rum Kesimi’nin her türlü sorunlarıyla ve adadaki anlaşmaz tutumuyla birlikte AB’ye alınmasının öncüsü de Almanya’dır. Kıbrıs Rum Kesimi, AB’ye girdiğinde, diğer 10 yeni üyeyle birlikte aynı paketin içine konup Türkiye’nin de “Gümrük Birliği Anlaşması”na katılan bu yeni üyeleri teyit etmesi için imzaya zorlandı. Almanya öncülüğündeki AB’nin art niyetli baskılarıyla, Temmuz 2005’te Türkiye’nin imzaladığı ek protokolle dolaylı yoldan Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanıması sağlandı. Aslında Kıbrıs Rum Kesimi, AB’ye kabul edildiğinde, pratik olarak Türkiye’nin AB serüveni de bitmişti. Ama yazılan senaryolar gerçeğin görülmesini geciktirdi.

        İşte bu Almanya ile şu an ciddi bir tartışma yaşıyoruz. O Almanya ki, Türkiye aleyhine olan her fırsatı gizli gizli değerlendirmiş bir ülkedir. Almanya’nın kendi menfaatlerine olmadan, Türkiye’nin lehine olan tek bir hususta bile katkı sağladığına dair örnek yoktur. Her türlü terör örgütüne kucak açması şu an nazarı dikkate sunuluyor, ama Almanya hep bu şekilde hareket ediyordu, bizim yetkililer de küçük menfaatler için sessiz kalıyordu.

        Netice itibarıyla “Gümrük Birliği Anlaşması”na topyekûn bakıldığında, Türkiye’nin dış ticarette önemli ölçüde elini kolunu bağladığı görülecektir. Mesela Türkiye’nin, ihracatın kıymetli tarafı olan ileri teknoloji ürünlerin geliştirilmesinde ve orta üstü teknoloji ürünlerinin imalatında bile beklenen başarıyı yakalayamamasının sebebi bu anlaşmadır. İhraç ürünlerindeki ithalatın katkı payı % 60 seviyesine gelmiş ise hükümet yetkililerinin düşünmesi gerekir. Özetle; lehimize olan hususlar % 25 ise aleyhimize olanlar da % 75 seviyesindedir.

        Diğer Yazılar