Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelede son yıllardaki en önemli atılımı milli, özgün ve yerli insansız hava araçları (İHA) ve bunların silahlı modelleri (SİHA) oldu. Ancak mevzu bu kadar basit dille anlatılıp geçiştirilecek bir konu değil. Çünkü milli İHA ve SİHA’lar aynı zamanda Türkiye’nin teknolojik dönüşümünü, başarısını ve uluslararası arenadaki caydırıcı görünüm açısından çok daha fazlasını ifade ediyor.

        Havacılık endüstrisinde ve savunma sanayiinde Türkiye, yıllar önce Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil ve Şakir Zümre gibi isimlerin kıymetini bilmeyerek kaçırdığı treni, İHA ve onların milli mühimmatlarla donatılmış silah versiyonlarıyla Özdemir Bayraktar ve oğulları sayesinde yakaladı. Böylesine bir başarının ucuz yaklaşımlarla kirletilmesine müsaade etmemek gerekir. Hele siyasetçilerin ağzına sakız gibi malzeme olmasına ise hiç fırsat verilmemeli. Böylesine bir gelişme karşısında dışarıdaki düşmanlar kadar içerideki art niyetlilerin de rahatsız olmasında bir anormallik yok. İşimize bakalım. Fazla övünmenin, caka satmanın, ABD Predatorlarını eleştirmenin de anlamı yok. Daha işin başındayız.

        Ayrıca bu konuyu, kamuoyuna yansıdığı şekliyle rakamlar vererek, zayiat üzerinden hesap yaparak tartışmak, bürokrat ve siyasetçilerin yaptığı gibi sürekli gündemde tutmak doğru değil. Ağırbaşlılık gerektirir. Aksi halde bu tarz projeler uzun vadede zarar görür. Halbuki SİHA’larla elde edilen başarılar ortada. Bunu çok fazla dillendirmeye de gerek yok. Bayraktar İHA’ların Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine girinceye kadar ihale aşamasında, projenin onaylanması esnasında, teslimat ve kabullerde, kıt kanat imkânlarla ortaya çıkan ürünlerin bedellerinin ödenmesinde ve üzerine faydalı yük takılmasında yaşadığı sıkıntıları en iyi bilen ve zamanında da gündeme getirenlerden birisiyim. Dolayısıyla başarıya sahiplenmek kolay, ama 2-3 yıl önceki külfetli günlerin, sıkıntılı anların da hatırlanmasında fayda var. Hasılı bu mevzu milli bir mevzu ve siyasilerin tartışmalarıyla başka yerlere çekilip hafifletilmemeli...

        **************

        HİZMET İHRACATI NİÇİN AÇIKLANMIYOR?

        Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hizmet sektörlerinde ihracat gerçekleştiren firmalara yönelik çalışma yapacağını açıklamıştı, ama gerisi gelmedi. TİM tespit ve sıralama yapıp açıklayacaktı. İlgili şirket ve çalışanlar da motive olacak, biz de bilgilenecektik. Ama ortada bir şey yok. Neden? Mesela 2016 yılına ait veriler, mart ayında belirleniyor. Şirketlerin döviz kazancı, gelir-gideri belli olmasına rağmen, ne hikmetse hizmet ihracatı açıklanmıyor?

        Yabancılar için saç eken, diş tedavi edenler de faturasını kestiği an hizmet ihracatı yapmış oluyor. Turizmin tüm sektörlerinde ve limanlarda da benzer durum söz konusu. Ama istenmesi halinde bulunması kolay şeffaf bu bilgi, hizmet ihracatı bir türlü açıklanmıyor. Hizmet ihracatı yapanların ülkeye yaptıkları hizmetlerin, sağladıkları katma değerin alkışlanması gerekmez mi? Ayrıca Türkiye imkânlarının ne kadar kullanıldığı rakip ülkelerle kıyaslanarak bir yarışa fırsat verilmesi kötü mü olur?

        Mesela Dubai Liman, 2016’da yaklaşık 15 milyon konteyner elleçlerken, Türkiye’nin bütün limanlarında ise aynı yıl ancak takriben 8 milyon konteyner elleçlenmesi bir şey anlatmıyor mu? En azından, “Biz neden yapamıyoruz?” sorusunu birilerine hatırlatsa yeterli olmaz mı?

        Diğer Yazılar