Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye yeni bir döneme girdi ve artık taşların yerli yerine oturmasının, oturtulmasının en iyi zamanı. Özellikle kamu kurumları arasındaki çatışmaların, paralel yatırımların, birbiriyle kesişen işlerin önüne geçilmesini sağlayacak ve verimliliği artıracak bir dönemdeyiz. Bahsettiğim hususlara en güzel örneklerden birisi de Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) çatısı altında projelendirilip, hizmete sokulan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın yeni dönemde olması gereken yere, Ulaştırma Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne (DHMİ) bağlanması olur.

        İkibinli yıllarda ne olacak bu meydanın hali deniyordu. Şu an Türkiye’nin Atatürk Havalimanı’ndan sonraki en büyük ikinci meydanı. Türk Hava Yolları’nın ikinci merkezi olan Sabiha Gökçen, Pegasus’un da ana üssü konumunda. Ancak kamu tarafından hak ettiği değer verilmiyor, yönetilmiyor.

        Dün Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaydım. Genel Müdür Ersel Göral ile 26 milyon Euro'luk yatırımla hayata geçirilen iç hatların kapasitesine 8 milyon yolcu/yıl katkı yapacak ek terminal binasını gezdim. Bu yatırımla havalimanının kapasitesi 41 milyona çıkacak, ancak meydanın kapasitesinin önündeki en büyük engel yıllardır yapımı devam eden ikinci pist. Dolayısıyla ne kadar ilave ek terminal binası yapılırsa yapılsın pist devreye girmedikten sonra tablo fazla değişmez. Kapasite artmaz!

        Peki, Sabiha Gökçen’de işler neden ağır yürüyor? Görebildiğim kadarıyla buranın ait olması gereken yerden kontrol edilememesi en önemli sebep. Ülkemizdeki tüm havalimanları Ulaştırma Bakanlığı’nın uhdesindeki DHMİ’nin kontrolünde. Sadece Sabiha Gökçen Havalimanı, Savunma Sanayi Başkanlığı’na (SSB) bağlı olarak faaliyet gösteriyor.

        Yıllarca bu tartışmaya ‘Sabiha’nın Ulaştırma Bakanlığı’na geçmesini askerler istemiyor’ şeklinde cevap verilirdi. Kamuoyundaki algı da böyleydi. Türkiye’de yeni dönemde taşlar yerine oturmaya başladığına göre Sabiha Gökçen de ait olduğu yere dönemez mi? Dönerse daha iyi işletilir, daha iyi denetlenir ve Türkiye’ye daha iyi hizmet etmez mi? Eder, ama Savunma Sanayi Başkanlığı’nın buradan elde ettiği kira geliri ne olacak? İşin asıl tıkandığı yer burasıydı.

        Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçinceye kadar böyle bir tartışmanın veya savunmanın haklı gerekçeleri vardı, artık yok. Sabiha Gökçen 2007 yılında 25 yıllığına özelleştirilmişti. Bu sürenin 10 yılı geride kaldı. Eğer 15 yıllık kira gelirinden SSB vazgeçerse iş tatlıya bağlanabilir.

        Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonominin tüm kesimlerinin, paydaşlarının kendi katkılarını içinde görecekleri, yapısal dönüşümleri sağlayacak, bütüncül bir yaklaşımı ve güçlü bir makroekonomik perspektifi ortaya koyacaklarını açıklamıştı. Ben Bakan Albayrak’ın bu yaklaşımından kamu kaynaklarının daha efektif kullanılacağını anlıyorum. Dolayısıyla sadece Sabiha Gökçen Havalimanı değil, benzer konumda olan diğer kamu birimlerinin de artık ait oldukları yerlere bağlanması, kontrol edilmesi halinde ülkeye daha optimum katkı sağlanabilir.

        GELİR SSB'YE HARCAMALAR DHMİ'YE

        Sabiha Gökçen Havalimanı’nda şu an devam etmekte olan ikinci pistin kontrolü de maliyeti de DHMİ’nin sırtında. Çünkü bu meydanın sahibi olan SSB konumu gereği havacılıkla ilgili değil. Havalimanı için gerekli olan gelecek projeksiyonlarını hem göremiyor, hem de gerekli yatırımları yapmaya yanaşmıyor. Bu sebeple DHMİ’ye ikinci pistin yapım ve denetim görevi verildi. Şu ana kadar da pistin altyapı inşaatı için müteahhitlere yaklaşık 1 milyar 300 milyon TL ödendi. Henüz pist bitmiş değil. Tamamlanması için yaklaşık 1 milyar 600 milyon TL’lik daha bir ödeme yapılması gerektiğinden bahsediliyor. Planlanan ise pistin 2019’un ikinci yarısında hizmete girmesi. Madem DHMİ pistin maliyetini üstlenmiş, yapım kontrol işini de yapıyorsa, Sabiha Gökçen neden halen daha Savunma Sanayi Başkanlığı’nda?

        Evet, işin asıl bamteli para meselesi. Çünkü SSB havalimanı işletmecisi Malaysia Airports Holdings’ten aldığı kira gelirinden vazgeçmek istemiyor. SSB de haklı. Ülkenin savunma sanayisini geliştirmek için bir projeksiyon yapmış ve buradaki gelire ihtiyacı var. Ancak yeni dönemde SSB’nin ihtiyaç duyduğu gelir artık rahatlıkla sağlanabilir. Kaynak bulunabilir. Çözümü Bakan Albayrak’ın açıklamalarında görmek mümkün. Zira SSB sadece havalimanı gelirlerini toplayıp, gelişimi için gerekli olan yatırımları yapmak istemiyor. DHMİ’ye de ‘Burayı sana devrederiz, ama gelirlerini veremeyiz’ yaklaşımı sergilendiği için neticeye varılamıyor. Açıkçası şimdiye kadar devletin bir kurumu (SSB) diğerine (DHMİ) gelirler bana, harcamalar sana dediği için netice alınamıyordu. Yeni dönemde bunların aşılması şart. Aksi halde ülke ekonomisi ve havacılığı bundan etkilenmeye devam edecektir.

        SABİHA İLE 3. HAVALİMANI REKABETİ VAR MI?

        Yukarıda anlattığım detaylar bilinmediği için bazı çevreler Sabiha Gökçen’e bilinçli olarak yatırım yapılmadığını ve 3. Havalimanı'nın hizmete girmesinin beklendiği bilgisini yayıyorlar. Hâlbuki İstanbul gibi bir şehirde 2 değil, 3 veya 4 tane bile havalimanı olabilir. Verimli işletilen havalimanları da İstanbul’u olan havayolu trafiğinin kalitesini artırır. İyi işletilen iki meydan da birbiriyle rekabet etmez, bilakis birbirlerini destekler. İyi işletilen havalimanı sahip olan İstanbul gibi bir şehir dünya turizminden hak ettiği payı daha iyi alır.

        Mesela Sabiha Gökçen’in sağlıklı büyümesine devam edebilmesi için 2020’de ikinci terminal binasının hizmete girmesi gerektiği belirtiliyor. SSB bu tarz genişleme ve yatırımlarla ilgili olmadığına göre ne olacak? Dolayısıyla Sabiha Gökçen’i acilen ait olduğu yere, Ulaştırma Bakanlığı çatısı altındaki DHMİ’ye bağlamaktan başka çare yok.

        Diğer Yazılar