Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2015 yılında Almanya’da bir deney yapıldı. Deneye katılan gönüllü 32 futbol taraftarına, Alman takımıyla ezeli rakipleri Hollanda’nın penaltıları izletildi. Takımların başarılı ve başarısız penaltılarını izlerken taraftarların gülümseme ve somurtma düzeyleri, yüzlerine takılan elektromiyografi pedleri yardımıyla ölçüldü. Psikologlar Alman taraftarların, Hollanda’nın gol kaçırdığı penaltılara, Almanya’nın gol attıklarına kıyasla daha hızlı ve daha belirgin gülümsediğini gördü. Bu gülüşlerle neşe gülüşlerinin ayırt eden tek bir temel özellik vardı: Hasımlarımızın başarısızlıklarına kendi başarılarımızdan daha çok gülmemiz.

        Bunun adı Almanca’da “Schadenfreude.” Özetle, “Başkalarının talihsizliğinden duyulan keyif” anlamına geliyor. Mesela albenili bir dostunuz, iyi dostunuz olsa bile sevgilisi tarafından terk edildiğinde; hep hayran olduğunuz ve öykündüğünüz sanatçı adi bir suçtan içeri atıldığında; ya da sizinle hiç alâkası olmadığı halde şampiyon jimnastikçi asimetrik paralelden yere düştüğünde hissettiğiniz, hissettiğimiz şey bu. Kelime Almanca ama pek çok farklı dilde karşılığı var. Zira iş, kendimizi mutlu etmeye geldiğinde biz insanlar tarih boyunca pek çok farklı coğrafyada, başkalarının başarısızlığına ve küçük düşmesine bel bağladık. Mesela Japonlarda, “Başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır,” diye bir deyiş var. Fransızlar “joie maligne” derken, başka insanların ıstıraplarından alınan şeytani hazdan söz ediyor. Danimarkalılar buna “skaderfryd,” Hollandalılarsa “leedvermaak” diyor. İbranicede başka insanların başına gelen felâketlerden keyif almanın adı “simcha la-ed,” Mandarin Çincesinde “xing-zai-le-huo,” Sırpça-Hırvatçada “zluradost,” Rusçada da “zloradstvo.” İki bin yıl önce Yunanlar “epichairekakia”yı tarif etmişti, yani utanç verici durum üzerinden sevinç duymak.

        REKLAM
        SCHADENFREUDE (Tiffany Watt Smith / Çev: Nüvit Bingöl / Kolektif Kitap)
        SCHADENFREUDE (Tiffany Watt Smith / Çev: Nüvit Bingöl / Kolektif Kitap)

        HUZURSUZLUKLA İÇ İÇE BİR HAZ

        Duygular tarihi üzerine çalışan, Queen Mary Üniversitesi’nde dersler veren ve Duygular Sözlüğü adlı bir de çalışması olan İngiliz araştırmacı Tiffany Watt Smith, başkalarının başına gelen talihsizlikten neden zevk aldığımızı ve bunun bize ne hissettirdiğini anlamak için yazmış bu kitabı. Neşe ve utancı iç içe sokan, kendi acılarımızı dindirmek için başkalarının hüsranlarına sarılışımızı yüzümüze vuran bu çelişkili duyguyu yapıcı ve yıkıcı yönleriyle ele almış. Bunu yaparken de günlük yaşamdan siyasete, felsefeden sanata kişisel itiraflarla dolu mizah dolu bir kitap ortaya çıkarmış.

        Ona göre bugün dört bir yanımız Schadenfreude ile sarılı. Siyaset yapma yöntemimizde, ünlülere davranış tarzımızda, çevrimiçi fiyasko videolarında hep Schadenfreude hissediliyor. Fakat bu, huzursuzlukla iç içe geçen bir haz. Bu yüzden ahlâkçılar uzun süre Schadenfreude’yı hor görmüş. Filozof Arthur Schopenhauer bu duyguyu insan doğasının en kötü özelliği, “fenalık dolu bir kalbin ve derin bir ahlâki seviyesizliğin şaşmaz göstergesi” olarak tanımlamış. “Zaman içinde Schopenhauer’ın hatalı olduğuna kanaat getirdim” diyor Smith. “Başka insanların bedbahtlığından zevk almanın ruhlarımızı yozlaştıracağından endişelenebiliriz; gel gelelim bu duygu, düpedüz kötü olmaktan çok uzaktır. Binlerce yıldır insan toplumları için en fazla önem arz etmiş meselelere dokunur: Hakkaniyet içgüdümüz ve ikiyüzlülükten nefretimiz; kazanan taraf olma umuduyla rakibimizin kıvrandığını görme sevdamız; kendimizi başkalarıyla kıyaslama ve yetersiz kaldığımızda tercihlerimize anlam verme isteğimiz; birbirimizle bağ kurma tarzımız; bizi güldüren şeyler…”

        REKLAM

        GAREZ RUHUNUN ALTIN ÇAĞI MI?

        2015’te ABD’li papaz Tony Perkins, sellerin tanrı tarafından kürtajı ve homoseksüel evlilikleri cezalandırmak amacıyla gönderildiğini söyledi. Daha sonra kendi evini sel bastı ve bir sandalla kaçmak zorunda kaldı. O günlerde tarafsızlığıyla meşhur BBC bile bu hikâyeyi kaçırmadı, “Tanrı bize mesaj göndermeye çalışıyor,” dediği tartışma yaratan söyleşisinin yanına, sel altında kalmış evin havadan çekilmiş fotoğraflarını yerleştirdi.

        Schadenfreude, hiç birimizin, hiçbir kurumun kayıtsız kalamadığı bir his. Aralık 2008’de bir New York Times okuru, “Schadenfreude’nın Altın Çağı”nda yaşadığımız serzenişinde bulundu. Benzer cümleler bloglarda ve köşe yazılarında her kıtada boy gösterdi. Guardian’da bir yorumcu, “Schadenfreude Çağı’nda yaşıyoruz” dedi, bunu bir “Spitegeist” yani “garez ruhu” çağı olarak da ilerletti. Bu yolda suçlanan, internet ortamındaki kuru gürültü, ünlülerin skandallarla çöküşüne doyamayışımız ve rezil dedikodu haberleriydi. Trollerin kötü niyetli davranışları, sosyal medyada insanların uluorta utandırılıp linç edilmesi ve ahlâki infialler de parçasıydı. Onlara göre hasede o kadar yenik düştük ki ancak insanların daha büyük, daha sağlam başarısızlıklar yaşadığını görünce soluk alabiliyoruz.

        Peki, gerçekten öyle mi? Yaşadığımız çağ “Schadenfreude’nın Altın Çağı” olarak adlandırılabilir mi?

        “Bunu bilemeyiz” diyor Smith; ama bu konuda yapılan araştırmalarda patlama yaşandığını da söylemeden geçemiyor: “2000 öncesinde, başlığında ‘Schadenfreude’ kelimesi, geçen akademik makale neredeyse yoktu. Şimdiyse en üstünkörü aramada bile, sinirbilimden felsefeye ve yönetim çalışmalarına uzanan yüzlerce makaleyle karşılaşıyoruz. Bunlar kuklaların cezalandırıldığını görmek için epey para ödemeye razı çocuklar üzerine yapılan deneylerden, rakip ürünler tutmayınca Schadenfreude hissini halka ilişkiler firmalarının nasıl manipüle ettiğine dair araştırmalara kadar geniş bir yelpazede yer alıyorlar.”

        REKLAM

        YÜZLEŞMEMİZ GEREKEN KUSUR

        Nietzsche, “başkalarının acı çektiğini görmek iyi hissettirir” demişti; “Başkalarına acı çektirmek daha da fazla. Hayli sert ama muazzam kuvvetli, insanca, pek insanca bir ilkedir bu.” Aslında bu kadar “doğal” bir duygu söz konusu olan; ki yazar Smith gibi, hepimizin içinde önemli bir yer kaplıyor.

        Kitabı yazarken aşırı dozda kedi videosu izlediğini ve internetin bir daha asla ziyaret etmek istemeyeceği köşelerinde gezindiğini söylüyor o. Aynı zamanda sayısız makale okumuş, sinirbilimciler ve psikologlarla, hukukçular ve filozoflarla konuşmuş. Güzin Abla köşesi yapan bir yazarla kardeşler arası rekabeti, dostlarıyla hasedi, bir psikologla kıs kıs gülen bebekleri tartışmış ve bunların sonucunda Schadenfreude’nın hayatında eskiden olsa rahatça kabul edemeyeceği ölçüde büyük bir yer kapladığını fark etmiş.

        Kitapta, her biri kendine özgü gayrimeşru hazlar barındıran, birbiriyle bağlantılı birçok Schadenfreude türünü inceliyor. Her bölümde, gülünç kazalara şahit olmanın baş döndürücü heyecanından suçluların adalet önüne getirildiğini görmenin doyumuna, sinir bozucu düzeyde başarılı bir arkadaşın tökezlediğini görmenin gizli tesellisinden siyasi bir düşmanın fiyaskosuna kitle halinde bayram etmeye, Schadenfreude’nın farklı çehrelerini ele alıyor. Tüm bunları okuduktan sonra kendi Schadenfreude hissinizin yoğunluğundan rahatsızsanız, kitabın sonunda bu utanç verici duyguyla nasıl baş edebileceğinize ve daha da önemlisi, bir başkasını size karşı bu duyguyu hissederken yakaladığınızda ne yapmanız gerektiğine dair öneriler sunuyor.

        “Coşkunluğu, lezizliği ve bütün arsızlığıyla Schadenfreude, kabul ediyorum, bir kusurdur. Fakat modern dünyada yaşamı gerçekten anlamak istiyorsak bu kusurla yüzleşmemiz gerekir” diyor Smith. Şimdi bu tek kelimenin sizdeki karşılığını düşünmeye başlayabilirsiniz.

        REKLAM

        *

        İKİ TAVSİYE

        Toprak, Atatürk’ün Çankaya kitaplığının ve sofrasının çağdaş Türkiye’nin oluşumunda nasıl bir işlev gördüğünü anlatıyor; Ulu Önder ne derece Batı’dan esinlenmiş, ona bakıyor. Başrolde üç kuşaktan kadınların yer aldığı bir roman “Aysel.” Bu hem falezler diyarından aşk öyküsü hem de kadınların “erkek aile”yi nasıl dönüştürdüğünün hikâyesi.

        ATATÜRK (Zafer Toprak / İş Kültür)
        ATATÜRK (Zafer Toprak / İş Kültür)
        AYSEL (Burçak Gönül / H2O Kitap)
        AYSEL (Burçak Gönül / H2O Kitap)

        Diğer Yazılar