Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Zeki insanın mutluluğu, bildiğim en nadir şeydir” diyor Ernest Hemingway. Buradan yola çıkarak seçin: Hangisisiniz? Ya da nadirattan mısınız?

        Aslına bakarsanız mutluluk, zekâ kadar kolay ölçülebilen bir şey değil. Standardı yok, bence beyan esas değil, siz mutluyum dediğinizde bile bundan emin olamazsınız. Belki hiç böyle bir ruh hali yok veya bir sürü ruh halinin bileşimi mutluluk dediğiniz şey.

        Farklı ülkelerin mutluluk seviyelerini ele alalım. Bu araştırmalar Avrupa’da 1973’te başlamış ve düzenli devam etmiş. Mesela 1973 Eylülü’nde Danimarkalı katılımcıların yaklaşık yüzde 51’i yaşamlarından “çok memnun”muş, buna karşılık yüzde 44’ü “biraz memnunmuş” ve Danimarka’nın AvroBarometre’deki mutluluk endeksi 3,45 puan olarak hesaplanmış (4 en yüksek puan). 46 yıl sonra, 2019’un sonlarında, bunlara karşılık gelen rakamlar sırasıyla yüzde 71 ve yüzde 26, ülkenin endeks puanı ise 3,69. Buna karşılık, Fransa’nın puanı 2,9 ve Fransız katılımcıların sadece yüzde 18’i yaşamlarından memnun. İsveç bile 3,42’lik endeks puanı ve yüzde 46 “çok memnun” katılımcılarıyla Danimarkalıların mutluluğunun gerisinde kalıyor. Başka bir deyişle, tüm mutluluk ve refah ölçümleri tarihi boyunca Danimarkalılar 40 yılı aşkın bir süredir tutarlı biçimde Avrupa’nın en mutlu halkı görünüyor. Bu parametrelere göre, İsveç aşağı yukarı Danimarka’nın 1973’te olduğu yerde bulunuyor.

        2019 rakamları yüzde 84 memnun ve yüzde 13 memnun değil ortalamasıyla sadece 3,06’lık bir Avrupa ortalaması gösteriyor. Bu 2,2 puan civarında olan Bulgaristan, Yunanistan ve Portekiz ile Avrupa ortalamasını Danimarkalıların puanının çok altına yerleştiriyor.

        Buraya kadar rakamlar konuştu. Ama şimdi, pek çok mutlu, memnun –ve pek az mutsuz ve memnun olmayan- Danimarkalının oluşturduğu dikkate şayan 46 yıllık temele karşılık iki soruyu çözmek gerekiyor: Neden bazı Danimarkalılar yine de öbür Danimarkalılardan daha mutlu? Ve halk olarak Danimarkalılar neden dünyanın geri kalanıyla kıyaslayınca bu kadar mutlu?

        MUTLULUK (Christian Bjornskov / Çev: Tülin Er / Edisyon Kitap)
        MUTLULUK (Christian Bjornskov / Çev: Tülin Er / Edisyon Kitap)

        YUMURTA TEK, MUTLULUK ÇOK

        “Bu kitabın amacı kesinlikle okurlara şu ya da bu filozofun, araştırmacının, siyasetçinin ya da romancının bakış açısından hayatın nasıl yaşanması gerektiğini anlatmak değil. Bu kitap, mutluluk irfanından neler öğrenebileceğimizi göstermeyi amaçlıyor. Bununla kastedilen de şu: Çoğu insanın kendi yaşamına dair algısına bakarak yapılan akademik araştırmalardan elde edilen yeni bulgulara dayanarak neler öğrenebiliriz? Başka bir deyişle bu kitap, çoğu insana yaşamın nasıl olması gerektiği konusunda neler düşündüklerinden ziyade, onların yaşamı nasıl deneyimlediklerini sorduğumuzda öğrendiklerimizi ele alıyor.”

        Kitabımızın adı o müphem kavram: “Mutluluk.” Yazarı Christian Bjornskov. Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi’nde ekonomi profesörü. Aynı zamanda İsveç-Stockholm’deki Endüstriyel Ekonomiler Araştırma Enstitüsü’nde çalışıyor (Kitap ne kadar kısa da olsa yazarıyla ilgili iyi kötü bir biyografi yazmak önemli. Bu eksikliği not düşelim).

        “Mutluluk,” mutluluk üzerine düşünmemizi sağlıyor. “Bazı insanlar neden diğerlerinden daha mutlu” da, temel ve kapsayıcı sorumuz. Bu kapsamda tek yumurta ikizleriyle yapılan bilimsel araştırmalar mutluluğa ne kadar etki edebileceğimize dair bazı göstergeler sunuyor. “Teknik olarak bu tür ikizler ‘monozigot’tur, tek bir döllenmiş yumurtadan meydana gelirler ve bu yüzden doğduklarında özdeştirler –ama zaman içinde farklı yaşamlar sürerler. Bir ikizin mutluluğunu diğeriyle kıyaslayarak ve pek çok ikiz çiftine bakarak, mutluluğun kaynağına dair genel kuralları ortaya çıkarabiliriz. Bu farklılıkların üçte biri genetik avantajlardan (doğa), üçte biri yetişme ve çevreden (beslenme), üçte biriyse rastgele faktörlerden (şans) kaynaklanıyor görünmektedir” diyor yazar. İlkini değiştiremeyeceğimize göre, ikinci ve üçüncünün mutluluğu belirleyen önemli değişkenler olduğunu söyleyebiliriz.

        REKLAM

        KOMŞUN KADAR MUTLUSUN

        Peki para? Yani daha fazla gelir veya tüketim daha büyük mutluluk getirir mi? “Para her şey değildir” türü söylemler ya da “parayla saadet olmaz” gibi halk deyişleri buna “hayır” diyor. Rastgele bir grup insana, daha varlıklı olsalardı mutlu olup olmayacakları sorulduğunda veya sonradan zenginleşmiş insanlara daha mutlu olup olmadıkları sorulduğunda, yanıt çoğunlukla “hayır” oluyor. Mutluluğun çok fazla şeye değil, yeterli şeye sahip olmak olduğunu söyleyenler çok. Açgözlü Neron’u uyaran filozof Seneca gibi: "Mutlu insan, elindekiyle mutlu olmasını bilen ve içinde bulunduğu koşullarla uzlaşmış olandır.” Oysa felsefeyi bir kenara bırakırsak çoğu araştırma, daha yüksek gelirleri ve tüketim seviyeleri olan insanların ve ailelerin başkalarından ciddi biçimde daha mutlu olduğunu gösteriyor. Neden mi?

        Modern ekonomilere göre fazla para, yaşamlarımızı en etkili biçimde daha iyi kılacağını düşündüğümüz şeyleri daha fazla alabilmemizi sağladığı için daha büyük mutluluk getirir. Bunun ille daha büyük bir araba ya da yeni bir bulaşık makinesi olması gerekmez. Anneyle baba akşamları dışarı çıkıp eğlenebilsinler diye bir çocuk bakıcısı tutmak da buna dâhildir. Elbette bazı insanlar güneşli bir günü plajda geçirdiklerinde daha mutlu olurken, diğerleri paralarını bir dağ yürüyüşüne veya oturma odalarını boyatmaya harcamayı tercih edebilir. Bir insanın parasını nasıl en iyi harcayacağı bireysel meseledir.

        Bu noktada Amerikalı sosyal psikolog Leon Festinger 1950’lerde başka bir bakış açısı ortaya koydu: İnsanlar kendi maddi durumlarını komşulardan ya da arkadaşlardan oluşan bir referans grubuyla karşılaştırır. Teorik olarak her şeyin eşit olduğu durumda, sizin arabanız komşunuzun arabasından büyükse daha mutlusunuzdur. Ama komşunuz sizinkinden daha büyük bir araba aldığı gün, mutluluğunuz komşunuzun mutluluğunun yükseldiği oranda düşer ve bu ebedi döngü sürekli devam eder…

        REKLAM

        “HER PARLAYAN ALTIN SANILIYOR”

        Böyle basit, ama insan psikoloji düşünüldüğünde bir o kadar karmaşık bir şey işte “mutlu olmak.” Zaten dediğimiz gibi tanımı bile net değil. “Modern mutluluk araştırmalarıyla ve onların bize öğrettikleriyle ilgili büyük bir güçlük, tam da ‘mutluluk’ kelimesinin ne tanım itibariyle -Danca, İngilizce ve diğer lisanlarda- kesin olması ne de kolayca tercüme edilebilmesidir” diyor Bjornskov. Bir kısmı örtüşen, bir kısmı örtüşmeyen neredeyse birbirine eş anlamlar ve etimolojiler var bu noktada. Örneğin, Danca mutluluk anlamına gelen lykke kelimesi ‘şans’a çok yakın ve glück ‘talih veya kader’ anlamını da içerir. Diğer taraftan, Danimarka’da bir kaza, ‘bir talihsizlik’ genellikle en ulykke olarak adlandırılır –yani, talihsiz bir sürücü kelimenin tam anlamıyla ‘bir araba mutsuzluğu yaşıyor olabilir.

        Tanımlamalar farklı ama insanlar birbirinden uzakta çeşitli ülkelerde ve kıtalarda son derece farklı koşullarda yaşamalarına rağmen “insan olmaları” hepsini şaşırtıcı biçimde benzer kılıyor. “Gana’daki bir çiftin mutluluğu için çok önemli olan temel faktörler, Türkiye’de, İtalya’da veya Peru’da aşağı yukarı benzer yaşlardaki bir çift için de geçerli” diyor yazarımız.

        Ama bu doğruysa, neden bazılarımız hâlâ diğerlerinden çok daha mutsuz ve nasıl oluyor da en başta söylediğimiz gibi bazı toplumlar diğerlerinden daha mutlu yaşayabiliyor?

        Modern mutluluk araştırmalarının irdelediği bu sorular bu kısa kitabın konusu. Ciddi akademik çalışmalarla ulaşılan bulguların yanı sıra halk teorileri de ilgilendiriyor kitabı ama. Sonuçların insan yaşamıyla ilgili neler söylediğine bakıyor yazarımız ve şöyle diyor: “Belli alanlarda halk teorisi doğru gibi görünebilir ve bazı eski deyişler gerçekten de yüzyılların bilgeliğini yansıtır. Başka alanlardaysa hedefe hayli uzak düşer. Bu yüzden mutluluk konusuna açık fikirliliğin yanı sıra uygun dozda bir şüphecilik ve sağduyuyla yaklaşmakta fayda var. Bütün araştırmalar pek kaliteli değil ve canı isteyenler, akademisyenlik taslayanlar mutluluk konusunda, araştırmaya dayalı görünse de kanıta dayalı bilgiyle pek alâkası olmayan birçok kitap yazdı. Mutluluk bugünlerde çok gözde ve pek çok sıradan insan, her parlayan şeyi gerçek altın sanabiliyor…”

        “Mutluluk” güncel araştırmalara dayanarak, mutluluğa dair şu an neler bildiğimizi gösteriyor. Bjornskov’un ilk ve son sözünü de unutmayalım: “Her ne kadar sinir bozucu görünse de değindiğimiz sorular arasında tek bir bilimsel yanıtı olanlar var ve o yanıt da şu: Gerçekten bilmiyoruz…”

        REKLAM

        *

        İKİ TAVSİYE

        Bir kadın, polis kocasının ölümünün aslında bir kaza olmadığını, kocasının eşyalarını karıştırırken bulduğu ses kayıtlarından anlar. Gerisi gerilime dönüşür. Avusturyalı yazardan. Diğeri bir tür otobiyografi. Yazar olmak isteyen bir gencin aldığı teklif üzerine Amerika’ya gidişiyle başlıyor. İspanyol edebiyatının önemli temsilcilerinden biri yazdı.

        Ölüme Eş (Bernhard Aichner / Çev: Çiğdem Canan Dikmen / Doğan)
        Ölüme Eş (Bernhard Aichner / Çev: Çiğdem Canan Dikmen / Doğan)
          Işığın Hızı (Javier Cercas / Çev: Gökhan Aksay / Doğan)
        Işığın Hızı (Javier Cercas / Çev: Gökhan Aksay / Doğan)

        Diğer Yazılar