Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kitabı okuyunca Afet’in çocukluğunda sürekli eksik olan bir baba figürü olduğunu düşündüm. Onu çok seviyor ama babası çoğunlukla uzaklarda. Bu onun karakterini nasıl etkilemiş?

        Aslında eksik sayılmaz, asıl eksiklik yedi yaşında kaybettiği annesinin eksikliği. Afet’in Bursa’daki okul döneminde babasının Sinop’a tayini çıktığı dönem ve Kurtuluş Savaşı’ndaki cephedeki zamanlar dışında genelde hep beraberler. Aydın bir babaya sahip oluşu onun açısından şans olmuş, dönemin çoğu babasının aksine kızının evlenmesini değil okumasını isteyen, kızını kendi de eğiten ve seçimleri konusunda destekleyen bir babaya sahip oluşu, onun Atatürk ile geçireceği yıllarda öğreneceklerine kolaylık sağlamıştır diye düşünüyorum.

        Bir tren yolculuğunda yangından kurtuluş hikâyesi var. Bir köpek, hayatlarını kurtarıyor. Bu kritik hikâyeyi kim ve nasıl anlattı?

        Bu anı Afet İnan’ın çocukluk anılarını yazdığı Prof. Dr. Afet İnan kitabında geçiyor. Babasının tayiniyle kısa süre kaldıkları Aydın’da Afet ve kardeşi Reşat için alınmış bu köpeğin, hayatlarını kurtaracaklarını tabii kimse bilemezdi.

        AİLESİ ATATÜRK’ÜN HAYATINI KURTARDI

        İzmir’de Atatürk’le tanışması sanırım hayatının kırılma noktası. Ama aynı zamanda Afet’in ailesinin de Atatürk’ün hayatını kurtardığını öğreniyoruz…

        REKLAM

        Evet, ailesi de bu olayı Atatürk’ten öğreniyor. Atatürk henüz genç bir askerken Selanik, Doyran civarında hayati tehlikeyle karşılaşmış. Orada bir çiftlikten yardım almış. Afet’in Doyranlı olduğunu öğrenince ona çiftlikle ilgili sorular soruyor. Ancak Afet’in bilgisi yok. Atatürk de daha fazla bilgi almak için ailesi ile konuşmak istiyor. Afet’in anneannesi Ayşe Hanım ile konuştuklarında, çiftliğin Ayşe Hanım’ın dayısına ait olduğu anlaşılıyor. Atatürk, bu cevabı alınca, “Buna hayatım için minnettarım” diye karşılık veriyor.

        Onun için asıl okulun, Atatürk’ün Çankaya günleri olduğu anlaşılıyor. Haksız mıyım? Bu sofralarda kimlerden ne öğrendi sence?

        Çok doğru. Aslında Çankaya sofraları orada bulunan herkes için bir okul sayılabilir. Yemek sadece toplanmak için bir gerekçe. Her gün toplumu ilgilendiren ve yeni ülkenin ilerlemesi için yapılması gerekenler kelimenin tam anlamıyla masaya yatırılıyor. Hangi konu hakkında görüşülecekse o konunun uzmanları davet ediliyor ve saatler, bazen günler, bazen de aylarca o konu hakkında uzun tartışmalar yapılıyor. Masanın bir tarafında kara bir tahta bulunurmuş. Afet ise o sofranın daimi ev sahibi. Konuşulan her şeyi not alıyor. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk adlı kitabında o sofraları şöyle anlatıyor: “Atatürk’ün sofrasından da hepimizin ruhunda ve dimağında, nice derin, tatlı ve ibret verici hatıralar; hayata ve insanlığa dair nice kıymetli dersler kalmıştır. Yazık ki, aramızda bir Eflatun yoktu; Mustafa Kemal’in bütün o sözlerini, o tefelsüflerini, o irşatlarını, o hepsi birbirinden canlı fıkralarını, parabollarını, vecizelerini zapt edip gelecek nesillere Sokrat’ın Apologyası veya Dialogues gibi bir eser bırakmak için...”

        AFET (Özlem Özdemir / Kırmızı Kedi)
        AFET (Özlem Özdemir / Kırmızı Kedi)

        İLK KADIN TARİH PROFESÖRÜ

        Afet, Atatürk’ün diğer beş manevi kızıyla anlaşıyor muydu? Afet’in ayrıcalıklı bir konumu var mıydı aralarında?

        Afet, yaşça içlerinde en büyük olan manevi kızdı, onların bir bakıma ablaları gibi. Sabiha Gökçen ile yaşları birbirine yakın olduğu için onların daha yakın bir ilişkisi olmuş. Afet, Sabiha’dan beş yaş daha büyük ve Sabiha Bursa’dan Atatürk’ün kızı olarak onunla birlikte İzmir’e geldiğinde diğer kızlarla birlikte Afet ile de tanışıyor. Afet ona “Evine hoş geldin Sabiha” dediği andan itibaren Sabiha, Afet’i başka seviyor. Ancak Atatürk hiçbir kızına diğerinden ayrıcalıklı muamele göstermediği gibi başkalarının da göstermesini istemiyor. Afet de Atatürk’ün kızı olduğu için ayrıcalıklı olmayı hayatı boyunca kabul etmiyor. Kitapta bununla ilgili pek çok örnek verdim. Elde ettiği başarıların hepsi kendi çalışmasının sonucu, Atatürk ona yolu açıyor.

        REKLAM

        Çankaya sofralarının baş köşesinde oturan ve konuşulanlardan feyz alan Afet, bir anlamda Atatürk’ün yardımcısı gibi mi olmuştu?

        Atatürk, etrafındakilere sürekli söylediği gibi onu başarılı bir bilim kadını olması için yetiştiriyordu. 13 yıl boyunca, Afet’in yurt dışındaki eğitim süreci hariç, Gazi’nin hemen bütün yurt gezilerinde bulunmuş, Çankaya sofralarının daimi ev sahibi olmuş, bu sayede neredeyse tüm yerli sanatçılar, aydınlar ve yabancı devlet adamlarıyla görüşmelerde Gazi’nin sağ kolu olarak yanında yer almış. Zamanla Afet’in kendi deyimiyle Atatürk’ün “ilim arkadaşı”, sağ kolu oluyor ama bu kendi azminin de sonucu.

        Onun tarihe merak sarmasının temel nedeni, Dame de Sion Lisesi’nde yaşadıkları mıydı?

        Afet’in tarihe olan ilgisi okula ilk gittiğinde başlıyor. Kurtuluş Savaşı sırasında Biga’da ilkokula başlıyor. Biga’yı Anzavur çeteleri işgal ettiklerinde, kızların okula gitmesini yasaklamışlar. İlçe çetelerden temizlendiğinde okul tekrar açılmış ama savaş sürdüğü için aileler kızlarını okula göndermeye korkuyormuş. Afet, okula gidebilen birkaç kızdan biri, hatta bir süre sonra tek öğrenci o kalıyor. Dışarıda silah sesleri duyulurken ders alıyor. O sıralarda tarih dersini çok sevdiğini fark ediyor. Biga’dan Alanya’ya taşındıklarında Alanya Kalesi’ni gezerlerken bekçiden kalenin Selçuklulardan kaldığını öğrenince çok şaşırıyor. Çünkü okulda Osmanlı’dan öncesini öğretmemişler! Bu tarihe olan ilgisini daha da arttırıyor. Dame de Sion’daki eğitiminde ise Türkler hakkında “barbar, ikinci sınıf” gibi ifadeler onu rahatsız edince bu kitapları Atatürk’e gösteriyor. O da “Böyle olamaz, bununla meşgul olalım,” deyince ilk kadın tarih profesörü olma yolunda en önemli adımı da atmış oluyor.

        REKLAM

        “KADIN HAREKETİ BİLE ADINI ANMIYOR”

        Afet’in kadınların seçme ve seçilme hakkıyla ilgili yoğun çaba sarf ettiği, hatta Atatürk’e baskı kurduğu görülüyor. Onun bu çabası sonraki tarihte küçümsendi veya yok mu sayıldı?

        Yok sayılmak doğru tanım çünkü kadın hareketinin içinde bile adı anılmıyor! Oysa Türk kadınları, siyasi haklarını Atatürk kadar onun çabasına da borçlu. Kitapta haklarımızı elde ediş sürecimizi ve Afet’in yaptıklarını tek tek anlattım. Atatürk zaten kuracağı Cumhuriyet’te kadınların erkeklerle her anlamda eşit olmasını istemiş, daha genç bir askerken bile bu düşüncelerini söylüyor (Bkz. M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları kitabı). Ama Afet’in okulda öğrencisiyle yaşadığı tatsız bir olay sonunda, Atatürk’e giderek; seçme ve seçilme hakkı olana kadar öğretmenliğini bırakacağını söylemesi üzerine artık Atatürk bu değişikliğinin zamanının geldiğini anlıyor. Kanun değişikliğine gidilmesinin ve Afet’in kadın hakları mücadelesinin başlangıç noktası Afet’in öğrencisinin ona yaptığı itiraz. Bu konuda sözcü de Afet oluyor ve dünyadaki durumu araştırıp, halkla paylaşarak artık sıra Türk kadınlarında diyor. Bu konuşmayı da zaten 3 Nisan 1930’da Belediye Meclisi’nde kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettiği gün yapıyor.

        Atatürk, Afet’e “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler Kitabı” yazdırdı. Kitabın ilk cümlesi, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir”di. Okullarda okutulan bu kitap Atatürk’ün ölümünden sonra müfredattan kaldırıldı. Sence neden?

        REKLAM

        Aslında cevap sorudaki şu cümlede saklı: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Bugün ülkemizde yaşanan kutuplaşmayı düşünerek bu cümleyi okursak neden okullardan kaldırıldığı anlaşılır sanırım... Medeni Bilgiler, ülke sevgisi ve yurttaşlık bilincini halka aşılamak için yazılan bir kitap, üstelik dünyada faşizmin yükseldiği yıllarda yazıldı. Okullardan kaldırılmasıyla Atatürk’ün yarattığı aynı çatı altında birbirine kenetlenen ulus bilincinden uzaklaşmış nesiller hedeflenmiş desek herhalde abartmış olmayız. Bugünlerin sonuç ve tohumları daha Atatürk ölür ölmez atılıyor.

        KAFA ÖLÇÜMLERİ NEDEN YAPILDI?

        Afet İnan’ın Türk Tarih Tezi yazımında nasıl bir rolü oldu?

        Atatürk, Avrupa’daki ders kitaplarında Türkler hakkındaki olumsuz iddialardan ve “barbar” deyimi kullanılarak bir istilacı kavim şeklinde gösterilmelerinden çok rahatsızdı. Bu nedenle Türklerin dünya tarihindeki yerinin nerede başladığının ve medeniyete ne gibi hizmetlerinin bulunduğunun bilimsel yollarla araştırılması gerektiğine inanıyordu. Anadolu’da yapılan kazılarda bulunanlar uygar bir toplumu işaret ediyordu. Bu uygarlık öncülerinin Türkler olduğunu öne süren “Türk Tarih Tezi”ni Birinci Türk Tarih Kongresi’nde halka anlatan kişi Afet idi.

        Afet, Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atarak ilk yerli Alacahöyük kazılarını da başlatan isim. Ama çok tartışılan Türk tarih ve Türk dil tezinin çöküşünde de etkili olduğu görülüyor…

        Çöküşünde etkili demek yerine elde edilen verilere göre hareket etmeyi bırakmayan bir bilim kadını olduğunu söylemek daha doğru olur. Çünkü Afet de öğretmeni Atatürk de bilimi her şeyin önünde tutuyordu. Gazi’nin Türk Tarih Tetkik Cemiyeti’ne gönderdiği bir mektubundaki, “Tarih hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak, bilinmezliği ve bu noktadan cehaletimizi itiraf etmekten çekinmeyelim,” sözleri buna en iyi örnektir.

        Öte yandan yaptığı antropolojik araştırmalar ve Anadolu’da 64 bin kişi üzerinde yapılan kafatası ölçümleri çok da eleştirildi sonradan. Nedir bu hikâyenin gerçeği?

        REKLAM

        Afet, 1937 yılında Atatürk’ün emri ve devlet desteğiyle, ülke çapında dünyada eşi görülmemiş genişlikte bir antropolojik anket düzenledi. Antropoloji biliminin dünyadaki güncel standartlarına tamamen uygun olarak gerçekleşen ve Anadolu’nun on ayrı bölgesinde yapılan bu çalışmada 64 bin kişi üzerinde ölçümler yapıldı. O güne kadar Türkiye’de yabancı bilim insanlarının yaptığı antropolojik çalışmalar ve ölçümler sadece yüz ölçümleri gibi sınırlı özellikleri kapsıyordu. Afet ise, 27 kriter belirlemiş ve en önemlisi kadın ağırlıklı olmak üzere, kadın ve erkeklerin farklı karakteristik özelliklerini ortaya koymak için ayrı ayrı ölçümler yapılmıştı. Ankette yapılan tek ayrım zaten buydu, “etnik” bir ayrım gözetilmedi. Ne yazık ki Afet’in bu araştırması yıllar sonra kimi çevrelerde “kafatasçılık”, “ırkçılık” olarak yorumlandı. Ancak bu ithamlarda bulunanların söylemedikleri şey, o yıllarda bütün dünyada antropolojik ölçümlerin aynı standart yöntemlerle yapıldığı. Bu anketle yapılan ırkçılık değil, tam tersine Batı’daki “Türkler aşağı ırk” önyargılarına veri ile cevap vermek amaçlanıyor. Aynı kefeye konuldukları “ırkçılar”, “Ari ırk” kriterlerine uymayan kendi vatandaşlarını gaz odalarında öldürürken, bizimkiler tam tersine herkese “Türk” diyerek bütün yurttaşları eşitlediler. Elde ettikleri sonuçları da, “bakın, bizim ülkemizdeki insanlar da Avrupalılardan farklı veya aşağı değil” diye sundular. “Öjeni” yani “ırk ıslahı” ise Türkiye’de hiçbir zaman yapılmadı! Özetle, Atatürk’ün desteklediği antropoloji çalışmaları etnik amaçlı değildi. Zaten o yıllarda “etnik”, “etnisite” kelimeleri henüz kullanılmıyor, “ırk”ın anlamı da bugünkü gibi değil. Meraklıları Afet İnan’ın kitap haline de gelen tez çalışmasını açıp okuyabilirler. Bu anlayışa göre Anadolu’da yaşayan tüm insanlar, aynı ırkın mensuplarıydı. Yani aynı milletin. 1924 Anayasası’ndaki anlayış çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsi Türk çatısı altında birleştiriliyordu. Olan ve de amaç bundan ibaret, bilimsel bir araştırmadan bahsediyoruz.

        “ATATÜRK’ÜN KIZI OLMAK YETMEZDİ”

        20’li yaşlarından itibaren çok önemli işlere imza atmış Afet. Sence bunun temel sebebi, sadece Atatürk'ün manevi kızı oluşu muydu?

        Atatürk’ün manevi kızı olmasaydı kariyeri bu şekilde ilerler miydi bilemeyiz ama Atatürk’ün kızı olduğu için başarılı oldu demek de haksızlık olur. Atatürk’ün kızı olmasaydı da başarılı kadınlardan biri olacağına şüphem yok. Kararlı, çalışkan, akıllı ve azimli bir kadın. Atatürk ona yürüyebileceği yolun kapısını açmış, onu yetiştirmiş ama o da çok çalışarak o başarılara imza atmış. Atatürk, onda o ışığı ve azmi görmeseydi bence onu öğrencisi olarak yetiştirmezdi. Sabiha ve Afet, diğer kızlardan mesleklerinde öncü kadınlar olarak yetişiyorlar. Onlarda bu azim ve idealistlik olmasaydı Atatürk’ün kızı olmak yetmezdi.

        Bana sorarsan imza attığı en önemli işlerden biri de Topkapı Sarayı’nda Piri Reis’in haritasını buluşu ve dünyaya anlatışı…

        1929’da Topkapı Sarayı müze olarak hazırlanırken sarayda daha önce kimsenin görmediği ve bilmediği eski bir Amerika kıtası haritası bulunmuş. Atatürk, derhal haritayı inceletmeye göndermiş. Afet, Gazi’nin yanında gördüğü bu haritayla büyülendiğini söylüyor. İncelemeler sonucunda herkes şoke olmuş: Eser dünyanın en eski Amerika haritası ve Piri Reis’e ait! Afet, Cenevre’ye gittiğinde kütüphanelerde on altıncı yüzyılın ilk yarısında “yeni dünya” için yapılan diğer haritaları da incelemiş. Üniversitedeki coğrafya hocasına, bulunan Piri Reis haritasından bahsettiğinde profesör alaylı bir şekilde “Biz böyle bir eser tanımıyoruz” diyerek geçiştirmiş. Afet bunun üzerine derhal kendi hocası Prof. Pittard’a giderek bu harita hakkında ayrıntılı bir konferans vermek istediğini söylemiş ve Cenevre Coğrafya Cemiyeti’nde verdiği konferans olay olmuş. Gazeteler, Türkiye’de kurulan yeni rejimin önemli başarılarından biri olarak, bugüne kadar gizli kalmış hazineleri ortaya çıkarmasından ve TTK Asbaşkanı Matmazel Afet’ten bahsetmiş. Hatta o burun kıvıran coğrafya profesörü Afet’e, “Avrupa, Türkleri, korsan ve soyguncu olarak tanır. Bu kadar güzel ve bilimsel eserleri tanıtmak ne büyük bir ulusal görev” demiş. Afet, Piri Reis’in 400. ölüm yıldönümü olan 1954’te bu konudaki çalışmalarını “Piri Reis’in Amerika Haritası, 1513” başlığıyla Türkçe ve İngilizce kitap olarak da yayımlamıştı.

        Seni Afet’in hayatında en çok etkileyen ne oldu?

        Beni onun Atatürk ile tanıştıktan sonra bir nevi masal gibi değişen hayatında, tabiri caizse “prenses olabilecekken profesör oluşu” etkiledi. Tümüyle erkeklere ait tarih alanında gencecik bir kadının yeni kurulmuş bir ülkenin tarihinin yaratılmasında ışıl ışıl parlayışına hayran oldum. Devrimin sadece tanığı değil parçası olmuş bir bilim kadını. Cumhuriyet ve Atatürk’e bağlığı ve de tarihin doğru anlatılması konusundaki tutkusu ile kendime çok yakın buluyorum. Ayrıca siyasi haklarımızı elde etmemizdeki çabası için minnettarım.

        Diğer Yazılar