Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Bugün yediğimiz tavuklar yüz yıl öncekilerden çok farklı. Bugünün tavukları II. Dünya Savaşı sonrasında sarf edilen yoğun çabaların sonucunda ortaya çıktı. İnsanlar kaynak olarak Asya ormanlarından serbestçe elde edilen genetik materyali kullanıp kümes hayvanlarının en fazla kâr getirenini üretmek üzere yeniden şekillendirmeye karar verdi. Bu kuş zar zor yürüyebilir, sadece birkaç haftada anaçlık evresine erişir, göğsü geniştir ve ideolojik açıdan kayda değer miktarlarda (yılda 60 milyardan fazla) yetiştirilip kesilir. Bu ilişkiyi Ucuz Doğa’nın bir göstergesi olarak düşünün. ABD’de halihazırda en çok tüketilen et türüdür tavuk. Kümes hayvancılığı çalışanlarına çok az ücret ödenir; ABD’de fast food sektöründe tavuk için harcanan her 1 doların sadece 2 senti emekçilere gider ve bazı işletmeler saatine 25 sent ödenen mahkum emeğini kullanır. Bunu Ucuz Emek olarak düşünün. ABD kümes hayvancılığı endüstrisinde kanatları kesen işçilerin yüzde 86’sı üretim hattında tekrarlayıp duran kesme ve koparma hareketleri yüzünden acı çekmektedir. Bazı işverenler işçilerin kaza haberlerini görmezden gelir; yaralanma iddialarını reddetmek de yaygın bir uygulamadır. İşçiler açısından bu durum, kazadan sonraki on yılda gelirlerinin yüzde 15 düşeceği anlamına gelir. İşçiler iyileşme sürecinde ailelerine ve yardımlaşma ağlarına bağımlı olacaktır; bu süreç işgücüne katılmaya devam edebilmeleri için hayati önem taşıdığı halde üretim döngüsünün dışında gerçekleşir. Bunu Ucuz Bakım olarak düşünün. Bu endüstrinin ürettiği gıdalar nihayetinde karınları doyuracak, kasada ya da evin kapısında ödenen hesabın düşük olması sayesinde hiçbir memnuniyetsizlik yaratmayacaktır. Bu, Ucuz Gıda’nın bir stratejisidir. Mideleri tek parça olduğu için metan gazı salmayan tavuklar, ineklere kıyasla iklim değişikliğine daha az etki eder ancak yetiştirildikleri büyük alanları sıcak tutmak gerektiğinden, çok fazla miktarda yakıt kullanılır. ABD kümes hayvancılığının karbon ayak izine en büyük katkısı da budur. Çok fazla propan kullanmadan ucuza tavuk yetiştiremezsiniz: İşte size Ucuz Enerji. İşleme tabi tutulan bu kuşların ticareti biraz riskli olsa da, devletin sunduğu imtiyazlar ve sübvansiyonlar sayesinde –tavuklar için soya yemi yetiştirilen (çoğunlukla Çin, Brezilya ve ABD’de) arazilere mali ve fiziksel erişimin kolaylaştırılmasından küçük işletmelerin kredilendirilmesine dek- özel sektör yararına yapılan kamu harcamalarının katkısıyla söz konusu risk azaltılır. Bu da Ucuz Para’nın bir özelliğidir. Son olarak, hayvan ve insan yaşamlarının çeşitli kategorilerine (kadınlar, sömürgeleştirilenler, yoksullar, beyaz olmayanlar ve göçmenler gibi) yöneltilen ısrarcı ve düzenli şovenist dayatmalar bu altı ucuz şeyin her birini mümkün kılmıştır. Bahsettiğimiz ekolojiyi yerli yerine oturtabilmek için son bir unsura ihtiyaç vardır: Ucuz Yaşam…”

        NEOLİBERAL EKONOMİ ELEŞTİRİSİ

        Kitabın meramını güzelce özetleyen bu kısa öyküyle hem içeriği anlatmış, hem de bahis konusu yedi ucuz şeyi bir arada anmış olduk. Raj Patel ve Jason W. Moore’un yazdığı “Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi,” modern dünyanın yedi ucuz şey üzerinden nasıl meydana getirildiğini gösteriyor: Doğa, para, emek, bakım, gıda, enerji ve yaşam.

        “Bu cümledeki her kelime çetin. ‘Ucuz,’ pazarlığın tersidir; ucuzlatma kapsamlı bir yaşam ağını kontrol etmeye yönelik bir dizi stratejidir. ‘Şeyler’ ordular, din adamları, muhasebeciler ve basın aracılığıyla nitelik kazanırlar. Merkezde yer alan insan ve doğa, varlığını 17. yüzyıldaki devasa bilardo topları gibi çarpışarak sürdürmez. Yaşam kurma, çekişmeli ve karmaşık eğilimlerle dolu bir süreçtir ama karşılıklılık esasına göre sürdürülebilir” diyor yazarlar. Bu kitap, insanlarla yaşam ağı arasındaki karmaşık ilişkiler üzerine düşünmemizi ve bu ilişkiler vesilesiyle içinde bulunduğumuz dünyayı ve dünyanın neye benzeyeceğini anlamamızı sağlayan bir yöntem sunmayı hedefliyor.

        Yarım binyıllık sömürgeci kapitalizmin anatomisi sayılabilecek bu çalışma, çoğunlukla önemsemediğimiz doğa, para, emek, bakım, gıda, enerji ve yaşamın ucuzlatılmasıyla da kapitalizmin insanlarla yaşam ağı arasındaki ilişkileri nasıl kontrol ettiğinin izini sürüyor. İlk kapitalist ürün şekerin üretiminden kapitalist sınırların genişlemesine uzanan süreçte doğa-toplum, kadın-erkek ikiliğinin, sömürgeciliğin, ırkçılığın, yerli mücadelelerinin, savaşların, krizlerin, isyanların bu yedi ucuz şeyle ve birbirleriyle nasıl ilişkilendiğini irdeleyen, günümüzün krizlerini ele alan özgün bir neoliberal ekonomi eleştirisi bu aynı zamanda.

        REKLAM

        “TELAFİ EKOLOJİSİ” TASAVVURU

        Yazarlardan da bahsedelim biraz. Akademisyen, aktivist, gazeteci Patel, 49 yaşında. Seattle protestolarının örgütleyicilerinden. Zimbabwe, Güney Afrika, ABD’de yaşamış. Topraksızlar ve Via Campesina hareketleriyle ilgilenmiş, gıda bağımsızlığı üzerine çalışmalar yürütmüş. Çok satanlar listesine giren “The Value of Nothing”in de dahil olduğu farklı kitap çalışmaları var. Moore, Binghamton Üniversitesi’nde dünya tarihi ve dünya ekolojisi dersleri veriyor. Ayrıca Dünya Ekolojisi Araştırma Ağı’nın koordinatörlüğünü yürütüyor. “Capitalism in the Web of Life: Ecology and the Accumulation of Capital”ın da aralarında bulunduğu kitapları ve çevre tarihi, siyasi iktisat ve sosyal teori alanlarında çok sayıda ödüllü makalesi var.

        Yazarlar kitapta, elbette geçmişe dönmeye yönelik çözümler önermiyor. “Aktivizm, gezegende yaşamak için ödediğim kiradır,” diyen Alice Walker’a katılıyorlar; eğer kapitalizmden sonra yaşam varsa, ona insanların savaştığı mücadele alanları sayesinde ulaşılacak diye düşünüyorlar: “Eğer politikalar dönüşecekse insanların halihazırda içinde bulundukları yerden çalışmaya başlaması gerektiğini reddetmiyoruz. Ancak sonunda kapitalizmin doğa, toplum ve ekonomiye dair soyutlamalarıyla aynı noktaya varmamalıyız. Yeni uygarlıklar kurmak için gereken dil ve politikayı bulmalıyız, kapitalizm ekolojisinin biçimlendirdiği durum değişimi içinde yaşamanın yollarını bulmalıyız.”

        Bu nedenle sonuç kısmında, insanların doğadaki yerini, adil bir telafi süreciyle tanımamıza ve yönlendirmemize yardımcı olacak bir dizi fikir sunuyorlar. Onlara göre yüzyıllar boyu süren sömürünün doğurduğu haksızlıkların tartılması, yaşam ağı dahilindeki insan ilişkilerini yeniden kutsallaştırabilir. Herkesin, kendi yaşamının ve çevresindeki ekolojinin iyileştirilmesine katkıda bulunma şansına sahip olması için bakımın, toprağın ve işin yeniden bölüşülmesi, kapitalizm yüzünden her gün uygulamak zorunda kaldığımız soyutlamanın yarattığı şiddeti telafi edebilir. Bu tasavvuru “telafi ekolojisi” diye adlandırıyorlar ve bunu geçmişin yanı sıra geleceği görmenin bir yolu, yaşam ağı içinde eşitliğe ve insanlar için yeniden hayali kurulan ilişkilere dair bir uygulama ve taahhüt olarak öneriyorlar.

        Bugün bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizin ve daha adil, sürdürülebilir bir medeniyet için nasıl ilerlememiz gerektiğinin ufuk açıcı bir anlatı kitap…

        *

        İKİ TAVSİYE

        Freud, beş yaşındaki Hans’ın fobilerinin aile ilişkileri içinde nasıl şekillendiğini ortaya koyarken yine cinsellikten dem vuruyor. Psikanaliz tarihinin en önemli vaka öykülerinden… Diğeri ise I. Dünya Savaşı’nda askere alınan genç bir ressamın savaş ve eve dönüş anılarıyla dolu iki defterden çıktı. Siperlerin dehşetiyle bölünmüş bir hayatın kayıtlarını okuyacaksınız.

        Küçük Hans (Sigmund Freud / İş Kültür)
        Küçük Hans (Sigmund Freud / İş Kültür)
         Savaş ve Terebentin (Stefan Hertmans / Everest)
        Savaş ve Terebentin (Stefan Hertmans / Everest)

        Diğer Yazılar