Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Doktor Strange” gösterime girdi ve sinema tarihinin unutulmaz büyücülerini hatırladık. Harry Potter’dan “Tatlı Cadı”nın öncüsü Jennifer’e kadar uzanan listede Macbeth’in cadıları ve Kral Arthur efsanelerinden tanıdığımız Merlin de var

        Eastwick Cadıları

        Onlar aslında canı sıkılan üç yalnız kadın. Cadı olduklarının farkında bile değiller. Bir akşam sırf eğlence olsun diye hayallerindeki erkeğin kasabaya gelmesi için dilek tutuyorlar. Hayallerini kurdukları erkek Jack Nicholson kılığında ortaya çıkıyor ve kasabaya geliyor. Her kadını baştan çıkarabilecek “şeytan tüyüne” sahip bir erkek bu... “Eastwick Cadıları” (1987) daha çok Jack Nicholson’ın şov yaptığı bir film ama Michelle Pfeiffer, Susan Sarandon ve Cher’den oluşan üç güzel cadıyı unutmak mümkün değil.

        Gandalf

        J.R.R Tolkien’in romanında, Orta Dünya’nın en kıdemli büyücülerinden ak sakallı bilge Gandalf, karanlığın ve kötülüğün yükselişine karşı halkları bir araya getirme görevini üstlenir ama iktidarla ilgisi yoktur. “Yüzüklerin Efendisi” ve “Hobbit” üçlemelerinde karşımıza çıkan Gandalf, gerektiğinde büyüleriyle savaşmasını bilir ve işlerin yoluna girmesinin ardından hemen kaybolur. Zaten onun bir yerlerde hep önemli işleri vardır... Hiç kuşku yok ki, edebiyat ve sinema tarihinin en gizemli ve karizmatik büyücüsüdür.

        Harry Potter

        Karizmatik bir büyücü olarak değil, duygusal sorunlara sahip yetim bir çocuk olarak tanıdık onu. Yazar J.K. Rowling’in hayalinde gözlüklü, şirin ve sıradan bir çocuktu. Sekiz film boyunca sadece kötü büyücülerle değil, ergenlik ve ilk gençlik sancılarıyla da mücadele etti. Kendisini canlandıran Daniel Radcliffe ile birlikte gözlerimizin önünde büyürken onu daha çok sevdik. İçindeki korkuyu yenerek ve sahip olduğu gücü kontrol ederek olgunlaştı. Harika çocukluktan büyü dünyasının yıldızlığına, oradan da yetişkinliğe terfi etti...

        Jennifer

        Rene Clair’in yönettiği 1942 yapımı “I Married a Witch” (Bir Cadıyla Evlendim), yüzlerce yıllık intikamını almak için 20. yüzyıla gelen Jennifer adlı bir cadının öyküsünü anlatıyor. Fantastik bir romantik komedi olan filmde Veronica Lake’in canlandırdığı Jennifer, intikam alacağı erkeği baştan çıkarıyor... Jennifer, 1964-1972 yıllarında 8 sezon süren “Tatlı Cadı” (Bewitched) adlı ünlü TV dizisindeki Samantha karakterine ilham vermesiyle de tanınıyor.

        Kiki

        İşte tüm zamanların en şirin cadısı Kiki! Onu, Eiko Kadono’nun romanından Japon yönetmen Hayao Miyazaki tarafından sinemaya uyarlanan “Küçük Cadı Kiki” adlı animasyon filmden tanıyoruz. Kiki, gerçek bir cadı olabilmek için ailesinden ve cadılar dünyasından uzakta bir yıl yaşamak ve kendine bir hayat kurmak zorundadır. Süpürgesiyle uzaklara uçan Kiki, bir fırında evlere servis elemanı olarak çalışmaya başlar... Her yaştan seyirciye hitap eden bir büyüme öyküsü.

        Liseli cadılar

        Andrew Fleming’in yönettiği “The Craft” (1996) istediklerini büyü yoluyla elde etmeye çalışan genç ve güzel cadı kızlarla tanıştırmıştı bizi. Amerikan lise filmi klişelerini cadılık kültürü ve büyülerle birleştiren “The Craft”, sadece fantaziye değil ergenlik sancılarına ve aşk hikâyelerine de odaklanıyordu. Bir Katolik lisesinde geçen film, eleştirmenlerden yüksek puanlar almasa da gişede başarılı olmuştu. Bu başarıda filmin dört cadısının kuşkusuz büyük payı vardı.

        Macbeth’in Cadıları

        Shakespeare’in dünyada en çok sahnelenen oyunlarından biri olan “Macbeth”in her yeni sinema uyarlamasında uzmanlar Macbeth’i yönlendiren cadıların nasıl yorumlandığına bakar önce... Kuşkusuz, en ilginç cadı yorumlarından biri, Justin Kurzel’in 2015 yapımı “Macbeth”indedir. Bu filmde cadılar gerçekten ziyade hayal gibidirler. Savaşı çıkaran Macbeth ve diğer erkeklerden intikam almak isteyen acı dolu kadınları temsil ederler...

        Malefiz

        Malefiz ilk kez “Uyuyan Güzel”de (1959) çıkar karşımıza. Filmde kötülük yapmak ve insanları mutsuz etmekten başka amacı olmayan bir karakterdir. “Uyuyan Güzel”in tersyüz edildiği 2014 yapımı “Malefiz”de ise onu o noktaya getiren olaylar anlatılır. Malefiz başlangıçta iyi kalpli, masum bir genç kızdır. Ama insanların ihanetiyle değişir, içindeki iktidar hırsı ve kötülükle tanışır. Filmin asıl meselesi, Malefiz’in iyilikle kötülük arasında verdiği savaştır...

        Merlin

        İşte İngiliz edebiyatının en ünlü büyücüsü! Kral Arthur efsanesinin vazgeçilmez kahramanı Merlin, bugüne kadar seyircinin karşısına çok farklı imajlarla çıktı. Hatta 2008’de kendi adını taşıyan bir televizyon dizisi dahi vardı. Ama ben, onu en çok, çocukken seyrettiğim Disney yapımı “Taştan Çıkarılan Kılıç”taki (The Sword in the Stone – 1963) ak sakallı, babacan ve bilge haliyle sevdim. John Boorman’ın 1981 yapımı “Excalibur”unda ise o kadar şirin değildi. Karizmatik ve güçlüydü. Tıpkı diğer filmlerde olduğu gibi...

        Ravenna

        Pamuk Prenses masalının cadı kraliçesini sinemada daha önce çok görmüştük. Ama hiçbirisi “Pamuk Prenses ve Avcı”da (2004) Charlize Theron’un yorumladığı Ravenna kadar derin iz bırakamadı. Ravenna, çocukluğunda zulme uğramış yoksul bir orman köylüsüdür. Çektiği sıkıntıların ardından gücün karanlık tarafına geçmiştir. Gücünü sürdürmek için Pamuk Prenses’e ihtiyaç duyar ve onun aristokrat köklerinden nefret eder. Theron’un yorumuyla Ravenna, ilk kez sadece kötü cadı değil, insan olarak da gelir karşımıza.

        Diğer Yazılar