Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Gece Hayvanları” (Nocturnal Animals) eski kocasının romanını okurken geçmiş yıllara dönen ve kendisiyle hesaplaşmak zorunda kalan sanatçı bir kadının hayaller ve gerçekler arasında yaşadığı duygusal karmaşayı anlatıyor

        Sanatçının gerçek hayatıyla hayal dünyasını karşılaştıran, ikisi arasındaki ilişkileri sorgulayan bir film “Gece Hayvanları”. Her şey Susan’ın (Amy Adams) hayal dünyasında başlıyor. Çıplak kadınların tek başlarına kameraya bakarak dans ettiği açılış sahnesinde, ünlü ressam Botero’nun “hacimli” insan figürlerini hatırlıyoruz. Bir süre sonra, Susan’ın yeni sergisindeki videoları seyrettiğimizi fark ediyoruz. Çiğ ışığın altında dans ederlerken, Susan’ın hayal dünyasıyla gerçek hayatı arasındaki kopukluğu temsil ediyorlar sanki. Susan varlıklı ve yalnız bir kadın. Zengin ve yakışıklı kocası (Armie Hammer) artık ona âşık değil. Sanatı ise hayatından kopuk bir yalan. Hayalindeki kilolu kadınlar, kibirli ve içi boş bir biçimciliğin ürünleri...

        ROMANIN İÇİNDE GİZLENMİŞ YILLAR

        Oysa aynı gece okumaya başladığı “Gece Hayvanları” adlı roman, dürüst bir hesaplaşmanın ürünü. Susan’ın üniversite yıllarında bir süre evli kalıp terk ettiği Edward’ın (Jake Gyllenhaal) yazdığı bir roman bu... Susan, kendine ithaf edilen romanı okurken Edward ile geçirdiği yıllara dönüyor. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen onunla nasıl evlendiğini ve sonra onu nasıl terk ettiğini hatırlıyor. Edward’ın çağdaş bir western gibi kurgulanmış romanında, eşi ve kızıyla birlikte otomobille Batı Teksas’ta yolculuğa çıkan Tony Hastings (Jake Gyllenhaal), gece yarısı yolda üç serseri tarafından durduruluyor. Sonra psikolojik işkence başlıyor, ardından daha da kötü şeyler...

        HİKAYE KURGU, İNTİKAMGERÇEK

        Yıllar önce “Kimse kendisiyle ilgisiz bir şey yazmaz” diyen Edward’ın romanı, özünde Susan’la olan ilişkisinin bir yansıması... Edward, Susan’ın kendisine gösterdiği duygusal şiddeti hayal dünyasında fiziksel şiddete dönüştürüyor. Susan’ın yerini üç merhametsiz erkeğin alması şaşırtıcı değil. Çünkü Susan, Edward’ı zayıf bir erkek olduğu için terk ediyor. Teksaslı zengin ailenin kızı Susan için entelektüellik, yazarlık ve maddi sorunlar da zayıflık aslında. Tony’nin trajedisi, karısını ve kızını korumaktan aciz kalması. Ve romandaki bu hayali trajedi, yazar Edward’ın Susan’dan aldığı gerçek bir intikama dönüşüyor.

        SUSAN'IN RENKLİ HAYAL GÜCÜ

        Edward’ın romanını film boyunca Susan’ın hayalgücünden takip ediyoruz. Yönetmen Tom Ford, filmin görsel dilini, her şeyin Susan’ın zihninde geçtiği fikrinden yola çıkarak oluşturuyor. Hatta romanın, Susan’ın eline geçtiği geceyi düşünürsek, intikam fikrinin dahi Susan’ın hayal gücünden geldiği söylenebilir ama bu aşırı bir yorum olur. Yine de Susan’ın suçluluk duygusunun romanı okumadan önce başladığı kesin.

        ÖZEL ÇABA İSTEYEN SOFİSTİKE BİR FİLM

        Moda tasarımcısı olarak da bilinen Tom Ford’un Austin Wright’ın romanından sinemaya uyarladığı “Gece Hayvanları”, üç hikâye arasındaki karmaşık gidiş gelişleriyle seyirciden özel çaba bekleyen sofistike bir film. Ayrıntılarda gösterilen titizlik ve özenli görsel işçilik göz boyamacılık değil. Biçim, bütünüyle filmin hikâyesine hizmet ediyor. Resimler, renkler en az sözler kadar anlamlı... Farklı denemeleri, zor filmleri seven ve “belirsiz final”lere karşı olmayanlara öneririm. Amy Adams, Jake Gyllenhaal, Michael Shannon’un harika performanslarını da unutmayalım.

        Diğer Yazılar