Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Ziyaretçiler: Gece Avı” (The Strangers: Prey at Night), gece yarısı ıssız bir motelde maskeli saldırganlara karşı ölüm kalım mücadelesi veren dört kişilik bir ailenin başına gelenleri anlatıyor

        BİR korku filminden ne bekleriz? Tekinsiz bir atmosfer mi? Giderek artan bir ölümcül saldırganlığa karşı karakterlerin sonuna kadar mücadele etmesini mi? “Ziyaretçiler: Gece Avı”nda bunların ikisi de var. Gecenin sisli karanlığını aydınlatan sokak lambasının soluk ışığı ve uzakta beliren kamyonetin içindeki üç silueti görmemizle birlikte gerilim başlıyor… Saldırganların hedefi yataklarında uyuyan yaşlı çift. Amaçları sadece öldürmek değil, korkutmak. Bu yüzden önce kapıya vuruyorlar. İşte tam da o an, “Aynısı benim başıma gelse ne yaparım?” diye düşünüyoruz. Korku filmleri aslında tam da bu duygu için yapılıyor. Tehdit altındaki insanlarla özdeşleşiyor ve korkuyoruz. Öte yandan güvenli koltuklarımızda oturduğumuzu ve ışıklar yanınca her şeyin biteceğini biliyoruz.

        ESKİ USUL BİR KORKU FİLMİ

        “Ziyaretçiler: Gece Avı” seyircinin beklentilerine uygun olarak gelişen, eski usul bir korku filmi... Açılış sahnesinin ardından, “suç mahalli”ne doğru yola çıkan aileyi bekleyen tehlikeyi biliyoruz. Dolayısıyla anne, baba ve iki ergen çocuğun aralarındaki gündelik tartışmalar bize anlamsız geliyor. Ölüm tehlikesi karşısında ergen sorunları nedir ki, diye düşünmeden edemiyoruz.

        Filmin meselesi de galiba tam olarak bu... Üç saldırganın uzaktan bir aileyi andırması tesadüf değil. Peki ama, aile olsun ya da olmasınlar, saldırganların öldürme istekleri nereden geliyor? Korku filmlerinin asıl meselesini açığa çıkaran sorudur bu... Katiller öncelikle “yabancı”. Ailenin huzurunu kaçırmanın, içlerine ölüm korkusu salmanın ve nihayet canlarını almanın keyfini çıkarmak istiyorlar.

        Serinin ilk filmi “Ziyaretçiler” de (The Strangers - 2008) olduğu gibi, Michael Haneke’nin “Funny Games”ini hatırlamamak elde değil. Haneke o filmde “bir insanın can korkusunun, başka bir insanın eğlencesi haline gelmesi” ne vurgu yapmıştı.

        HİKÂYESİNİ SEVMEDİM

        “Ziyaretçiler: Gece Avı” o kadar radikal değil ama saldırganların her şeyi korkutma keyfi için yaptığı belli. Yüzlerini maskelerin ardında saklamaları, korku sinemasının ünlü katilleri Michael Myers (Halloween) ve Jason (13. Gün) gibi iletişim kurmakta sorunlu, hastalıklı kişilikler olduklarını gösteriyor. Erkek takım elbisesiyle, sarışın kızsa düzgün fiziğiyle dikkat çekiyor. Ölüm korkuları yok, her koşulda sakinler. Kendilerine fon müziği olarak 1980’lerden Kim Wilde ve Bonnie Tyler “hit”lerini seçmeleri önemli. 35 yıl öncesinin şarkıları, obsesif kişiliklerinin bir başka göstergesi.

        Filmin ana karakteri gibi sivrilen Kinsey (Bailee Madison), karşısına çıkan katillerde gerçek kötülüğü görüyor, sadece ailesinin değil, hayatın değerini de anlıyor. Bütün ailenin film boyunca Kinsey için seferber olması dikkat çekici... Aile ve yabancılar arasına kesin çizgi çekerek muhafazakârlara göz kırpan film, bu yanıyla şımarık ergenin cezalandırılması ve dersini almasını işliyor. “Ziyaretçiler: Gece Avı”nın hikâyesini ya da meselesini pek sevmedim ama yönetmen Johannes Roberts’ın korku türünün hakkını verdiği söylenebilir.

        Filmin Notu: 6

        Diğer Yazılar