Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hangimiz o dönemlerin kıymetini bilebildik ki… En büyük problemimiz okul ödevleri, sınıf arkadaşlarıyla yaşanan sıra kavgaları, formayı kendimize uygun nasıl modifiye edeceğimiz gibi şeylerdi. Oysa kim bilebilirdi ki en güzel, masum ve hatta gerçek olanın o dönemler olduğunu... İnsan geriye dönüp baktığında gülerek hatırlar o yaşananları, gerçi o zamanlarda belki canımız yanmıştır ancak yaş ilerledikçe görürüz neyin ne olduğunu ya da olmadığını.

        Velhasıl kelam, büyümek güzel ama zor iş! Hepimiz bazen geçmişe dönmek isteriz: Senin yaşında olsaydım ya da o yaşa geri dönebilseydim eğer dediğimiz tonla zaman vardır. Aslında geri dönmek istediğimiz o yaş değildir, o yaşın getirdiği sorumsuzluktur. Çevremdeki büyüklere sordum ergenliğinize, çocukluğunuza ait en çok neyi özlüyorsunuz diye aldığım cevapların bazıları işte;

        Çocuksu Davranışlar

        Düşünsenize bir kere patronunuzla toplantıdasınız ve hafiften size laf çarpma durumu var. Ne yani toplantıda suratınızı asıp somurtacak mısınız ya da oyun alanını terk eden çocuk gibi toplantıdan ayrılacak mısınız? Yetişkinlerin dünyasında psikolojik baskıyla nam-ı diğer “mobbing”le baş edebilmek için çelik gibi bir iradeye sahip olmanız gerekiyor. Aksi takdirde ayvayı yemek sizin için yeniden anlamlanır.

        Oyuncaklar

        Kanaatimce bizden izinsiz ilerlediği için teknoloji, tek sorumlu... Şu an bir oyuncakçıya girdiğinizde karşınıza envai çeşit oyuncak çıkıyor: Maket evlerde bebekler baya baya insan gibi yaşıyor, oyuncak arabalar gerçek arabaları aratmıyor. Benim zamanımda Barbie, Action Man, Monopoly, Upgrade, Cluedo gibi oyunlar vardı. Bir önceki jenerasyon ise benden beter “Pixels” adlı filmdeki gibi Pacman, Donkey Kong, Tetris gibi oyunlarla vakit geçirmiş ki, onların oyuncakçılarla imtihanı çok daha fena! Eee bu yoklukta büyümüş yetişkinler tabii ki oyuncakçıya girdiklerinde çıkmak bilmiyor, üstelik oyuncaklarla çocuklardan ziyade yetişkinler oynuyor.

        Ödevler

        Ödevin özleneceği günlerde mi olacaktı? Dünya hakikaten garip bir yer. “Çalışmak mı, ödev yapmak mı?” yaşa bağlı değişen bir soru! İnsana okurken ödev yapmak kadar ağır gelen başka bir iş daha yoktur. Şimdi kim o bilmem kaç tane testi çözecek, kim kitabın özetini çıkaracak ohoooo bitmek bilmeyen bir işkence gibi… Çalışmaya başlandığındaysa bu işkence seviye atlıyor oluyor, ama insan okurken bunu akıl edemiyor tabii ki. Şu an kırk yaşına merdiven dayamış on kişiyi alalım diyelim ki “ İşte size aylık 2,000 TL sadece evde oturup ödev hazırlayacaksınız” ağızlarını açıp tek kelime eden çıkar mı acaba…

        Metabolizma

        Birçoğumuz için o kadar yemek yiyip gram alınmayan tek dönem, çocukluk. Çocukken sokakta deli danalar gibi koşuşturulur, “ oğlum hadi yemeğe ", “ kızım ip atlamayı bırak” cümleleri havalarda uçuşur ve elbette tınlanılmaz. Metabolizma tavan yapmış çalışır, herkes bize ekmeği değil eti yememizi söyler ama her koşulda ikisi birden mideye indirilir. Yaş ilerledikçe sokağın yerini spor merkezleri alır, yemeklerin porsiyonları küçülür, ekmek zaten hayatımızdan çıkmıştır ancak, ne var ki bir türlü o efsane çocukluk metabolizma hızına kavuşulmaz.

        Diğer Yazılar