Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eskiden basılı yayının bir gösterişi, ağırlığı vardı. Peki ama neden?

        Çünkü, internet bu kadar hayatımızda değildi ve her bilgiye rahatlıkla ulaşamıyorduk. Dolayısıyla dergi sayfalarında yer alan her bilgi, bizim için kaliteliydi.

        Bu cevap da şu soruya doğuruyor: Bilgiye kolay erişimin kaliteli yayınları arttırması gerekmez mi?

        İşte bugün raflarda yer alan yayınlardan ötürü de cevap maalesef hayır!

        Bilgiye internet üzerinden ulaşmak kolay ama içerik üretmek zor… Sanılıyor ki internetten haberleri derlersen zengin içerik kendiliğinden oluşur. Kuşe kağıda, yazısı az ama görselleri kuvvetli resimleri koydun mu, hele ki tanınmış isimleri kapak da yaptıysan iş bitmiştir, çözdün artık bu işi! İşte bu zihniyet yüzünden yayınlar ya kaldırılıyor ya da alay konusu oluyor. Olup olanda “dergiciliğe” oluyor.

        Kopyala Yapıştır Nereye Kadar?

        Bugün dergide bir röportajınız ya da yazınız çıksın, ertesi gün bambaşka yerlerde yazınızın bir kısmını bulmanız mümkün. Daha fenası bir sonraki ay bir bakıyorsunuz, bambaşka bir dergi sizin konunun çok benzerini hazırlamış. Aynı kelimelerin kullanılmaması içeriğin farklı olduğu anlamına gelmiyor. Bir de çeviri olayı var. Yabancı yayınlardan içerik alınır, bazen birebir bazen de bize uyarlanılmış versiyonu hazırlanır sonrada paket programla basılır. Bu yüzden de dergileri takip eden birçok insan, yabancı yayınları okumayı tercih eder vaziyette. İnsan haliyle kızamıyor onlara ama sonrasında top sekip iyi olanlara da çarpıyor. Sonuç itibariyle ne oluyor peki? Dergilerin tirajları düşüyor, bütçeler ufalıyor ve gazetecilerin işlerine sekte vuruyor.

        Bu işin kolay olduğu sanılıyor!

        Ayda bir yazı hazırlıyor olmak sanıldığı gibi kolay değil. Gerçek bir haberin, konunun peşindeysen eğer saatlerce, günlerce onun peşinden koşuyorsun. İki sayfalık bir konuyu çıkartmak için bile, yeri geliyor aylarca uğraşmak gerekiyor. Literatür taramak, işinin ehli insanlara danışmak ve hatta sokak sokak gezmek… Alt tarafı iki sayfa ama her kelimenin okuyucuyu tatmin etmesi için detay yazmak gerek. İnternetin başında Vikipedi’den edindiğin bilgiyle o yazıyı çıkaramazsın. Kaynağın güvenilirliğini araştırmak nerede? Bir de röportajlar var! Kolay değil ki röportaj yapmak. Zaman ve emek ister. İstediğin kadar yılların gazetecisi ol, röportaj yapacağın insanı yakından tanımadığın (onunla ilgili ne kadar yazılmış, çıkmış haber varsa okumalısındır…) sürece karşındaki insanı konuşturamazsın. Araştırma yapmadan röportaja kalkışırsan onun adı arkadaş sohbeti ya da öyle geçiştirme bir şey olur. Bu değil ki dergicilik. İşimizin eğlenceli tarafları olduğu ve çoğu insana havalı geldiği doğru ama bunun “kolay iş” olarak algılanmaması gerekir.

        Kalitesiz yayınlar yüzünden dergicilik kan kaybediyor, bu cepte bir bilgi. Bir de işin online tarafı var! Düşen tirajlar dergiciler arasında iki düşünce tipini ortaya çıkardı: Bir taraf dergiciliğin artık bittiğini ve online mecralar üzerinden devam edilmesini savunurken, bir diğer taraf prestij olarak basılı yayınların kalması gerektiğini savunuyor. Ben ikinci taraftanım. İyi yayınla kötü yayın arasında zaten gözle görülür bir fark var. İyi yayınların okuyucuları da evlerinde sehpanın üzerinde o yayını görmek ve hatta arkadaşlarına o yayını okuduğunu göstermek istiyor. Bu yüzden basılı yayın ölmeyecek ancak, diğer kitlenin haklı olduğu bir nokta da var. Çoğu insan pek çok bilgiyi para vermeden, online olarak edinmeyi tercih ediyor. Bu yüzden de dijital yayınla - basılı yayın deyim yerindeyse arap saçına dönmüş bir vaziyette. İlerleyen zamanda bu durum nereye varır orasını bilemem ama her koşulda dergicilik zarar görüyor.

        Diğer Yazılar