Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çok uzun süredir bu denli kapsamlı, devletler hukukunu iyi yorumlayan bir karar okumamıştım.

        Sözünü ettiğim, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, Belediye Meclisi’nin aldığı karara karşı açtığı, 9. İdare Mahkemesi’nde sonuçlanan davasının kararı…

        Karar hakkında Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın düşüncelerini aktarmadan önce olayı anlatmam gerekirse…

        Arasında Polatlı’ya Gerede suyunun götürülmesinin de bulunduğu Tatlar Arıtma Tesisi’nin Revizyonu ve Gölbaşı ile Mamak su borularının yenilenmesi projeleri için Yavaş’ın kredi talebini Büyükşehir Meclisi reddetmişti.

        Toplamda 350 milyon lira tutan ve Cumhur İttifakı’nın belediyelerinin bulunduğu 3 ilçede su borularının iyileştirilmesi için kullanılacak kredi talebinin 24 Kasım 2019’daki toplantıda iptaline Yavaş tepki gösterdi.

        Her şeye rağmen hizmeti yerine getireceğini belirtirken, Büyükşehir Belediye Meclisi kararını da Ankara 9. İdare Mahkemesi’ne taşıdı.

        ANAYASA TEMELLİ KARAR

        Mahkemeye yapılan başvuruda, DSİ’nin “Taşkın riski yüksek 16 yerde önleyici tedbir alınması için Büyükşehir Belediyesi’ne 2021 yılına kadar bunları yapın, yoksa büyük afet olur” yazısı gerekçelerden biri yapıldı.

        Büyükşehir Bütçe Plan Komisyonu’ndan geçmiş olmasına karşın Meclis’te iki kez reddedildiği için mahkemeye taşınan kararın görüşmesi önceki gün tamamlandı.

        REKLAM

        Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararını okudum…

        Başta da belirttiğim gibi sağlam bir gerekçe yazılmış.

        Ağırlıklı olarak da Anayasa’nın 2. maddesindeki “Hukuk Devleti” ile 56’ncı maddesindeki “kişilerin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı” hükmüne dayandırmış.

        “Hukuk devleti ilkesi, devlet ya da millet adına yetki kullanan tüm organ, kuruluş ve birimleri bu ilke içinde hareket etme zorunluluğu kılar” vurgusu yapılmış.

        Mahkeme yürütmeyi durdurma kararında, ODTÜ ve Hacettepe Çevre Mühendisliği bölümü öğretim üyelerinin yanı sıra, DSİ ve Çevre Bakanlığı’nın da görüşünü almış ve 30 gün içinde kararın uygulanmasını istemiş…

        “YİNE RET OLURSA SAVCIYA SUÇ DUYURUSU YAPARIZ…”

        Başkan Yavaş’ı dün aradım ve karar ile ilgili nasıl bir yol izleyeceklerini sordum.

        “Hemen uygulanması için Belediye Meclisi’ni toplantıya davet ettim, ama başka kredi konularının da bulunduğu belirtilince Temmuz toplantısına bırakıldı” dedi.

        Temmuz ayında yapılacak toplantıda da ret kararı çıkması halinde nasıl bir tutum sergileyeceklerini sordum, yanıtı şöyle oldu:

        “O zaman savcıya şikayet edeceğiz, suç duyurusunda bulunacağız. Çünkü yerindelik kararının uygulanması zorunlu; karar, ‘30 gün içinde uygulanmalı’ diyor…”

        Başkan Yavaş, mahkemenin Çevre Bakanlığı ve DSİ’nin kamu çıkarını öngörerek yanıt vermesinden hoşnut.

        Peki, bu karar, CHP’li diğer büyükşehir belediyelerinin meclislerinden geçiremedikleri kararlar için de emsal teşkil eder mi?

        Yavaş, kararların içeriğinin görülmesi gerektiğini belirtip ekledi:

        “Son dönem yağışlara bakılırsa, karşılaşılabilecek sel felaketleri açıktı, her yeri perişan edecek bir dönemi gösteriyor; şimdi yapmayıp ne zaman yapılacaktı? Diğer belediyeler için de böyle bir durum olursa, emsal teşkil eder…”

        Temmuz’da bakalım nasıl bir karar çıkacak…

        Çoklu operasyon gücü…

        Türkiye'nin son dönem sergilediği askeri diplomasi dikkate alınırsa, geçmişten gelen alışkanlıkların tamamının terk edildiği söylenebilir.

        Çağın getirileri, hem de içinde bulunduğu coğrafyanın hareketliliği dikkate alındığında, zaten geçmişte uyguladığı uluslararası ilişkilerle yol almasının olanağı da yoktu.

        Belki fark etmiyoruz, ancak bir an durup bakıldığında Türkiye'nin anlık kaç noktada hem askeri hem de diplomatik hareketlilik içinde olduğu görülebilir.

        Örneğin Kuzey Irak Haftanin bölgesine dün gece yarısı yapılan kara operasyonu…

        36 YILDA 23 OPERASYON

        Irak bölgesine ilk gerçekleşen sınır ötesi operasyon olan 27 Mayıs 1984’tekinden bugüne kadar çeşitli isimler altında 23 operasyon yapıldığından söz edilebilir.

        Hatta 35 bin asker ile 1995’te yapılan Çekiç ve 10 bin asker ile 2008’de gerçekleşen Güneş harekatlarından da bahsedilebilir.

        Veya en son iki yıl önce 11 Mart’ta gerçekleşen Kararlılık Harekatına da atıf yapılabilir.

        Ne olursa olsun Türkiye son dönemdeki kadar geniş kapsamlı coğrafyada aynı anda harekatta bulunma kapasitesini gösteremedi.

        Irak ile başlayıp Suriye ile devam eden ve son olarak Libya’ya uzanan askeri harekatların hepsi yeni bir deneyim getirdi ve biri diğerine eklenince oldukça planlı, birbirinden etkilenmesi mümkün olmayan, hatta bazılarında birbirini destekleyen bütüne dönüştü.

        REKLAM

        Bunun en iyi örneği de dün yaşanan…

        Gece yarısı Irak’a geniş kapsamlı kara harekatını başlatırken, aynı saatlerde Barış Pınarı bölgesine askeri sevkiyat gerçekleştiriyor, İdlib, Al Bab ve Afrin’de ortaya çıkan karşı atakları daha harekete geçmeden önleme faaliyetinde bulunuyordu.

        Aynı saatlerde Dışişleri ve Maliye bakanları ile Cumhurbaşkanı Danışmanı ve MİT Başkanı Libya’da resmi hükümetin Başkanı Saraç ile buluşup olası ateşkes görüşmelerinde alınacak tutumu belirliyordu.

        ATEŞKES ARAYIŞI

        Rusya’nın 15 Haziran gece yarısı uygulanması konusunda önerdiği, ancak Dışişleri Bakanı Lavrov ve Savunma Bakanı Şoygun’un son anda gelmekten vazgeçirilmesiyle ateşkes anlaşması askıda kalmıştı.

        Rusya’da hükümete yakın yayın kuruluşları biraz süre geçtikten sonra ateşkes anlaşmasının imzalanacağı konusunda iddialı; ancak dünkü görüşmeden alınacak sonucun şartları belirleyeceğini söyleyebilirim…

        Diplomasi bir yandan dün bu adımı atarken, Ege’de Türkiye’nin sondaj gemilerini ve Libya ile varılan anlaşma gereği deniz yetki alanına müdahale olmaması için de bir başka güç koruma görevini yapıyordu.

        Bu denli çok noktada geniş kapsamlı operasyonu ancak büyük güç sahibi devletler yapardı.

        Son dönem Türkiye de bunların arasına eklendi…

        Erdoğan-Bahçeli önceden planladı

        Erdoğan-Bahçeli önceden planladı
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemiyle MHP lideri Devlet Bahçeli’yi kabul edeceği haberi gelince dün sabahtan itibaren kulisler bir anda hareketlendi.

        Çünkü yüz yüze görüşmelerinin üzerinden, salgın da devreye girince 5 aydan fazla zaman geçmiş, bu arada telefon görüşmeleri gerçekleşmişti.

        Oysa buluşma oldukça uzun zaman önce kararlaştırılmış; Haziran’ın ikinci haftasında buluşmak üzere önceden sözleşmişler.

        MHP’nin etkin ismini dün sabah aradığımda randevu ile ilgili olduğunu anlayıp, “S.O.S durumu yok, kaygılanma” deyip devam etti:

        “Daha önceki görüşmelerinde bu tarihte buluşmayı kararlaştırmışlardı; sözleştikleri gibi buluşacaklar…”

        Bahçeli’nin sonrasında TBMM Başkanı Şentop’un Külliye'ye çıkması, en geç gelecek aybaşında yapılması gereken Başkanlık seçimini akıllara getirdi.

        Görüşmenin içeriğine ilişkin geçmişte de olduğu gibi çok bilgi yansımadı.

        KÜÇÜK YAŞTA EVLİLİK

        Bununla birlikte görüşme sonrasında TBMM kulisine çalışma gündemine ilişkin bazı verilerin yansıması da dikkat çekti.

        MHP dahil bütün partilerde 15 Temmuz sonrasında tatile girileceği beklentisi varken dün AK Parti grubuna yansıyan haberlere bakılırsa Genel Kurul’un Ağustos başına kadar çalıştırılması hedefleniyor.

        REKLAM

        Zaten TBMM gündeminde şu an Rekabet Yasası, tarıma destek ile ilgili düzenleme ve üçüncü yargı paketi bulunuyor.

        Bu paketlerin çıkmasının hemen ardından ikinci bir paketin Meclis’e geleceği bilgisi kulislere yayıldı.

        Aktarılanlara bakılırsa AK Parti, Barolar Yasası olarak isimlendirilen kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerine ilişkin düzenlemeyi de bu dönem getirmekte kararlı.

        Nispi temsil sisteminden vazgeçen AK Parti, çoklu baro uygulamasına geçilmesi konusunda ısrarlı.

        Bunun yanı sıra salgın nedeniyle ara verilmesi dolayısıyla gündeme gelmeyen küçük yaşta evlenenlere ilişkin af düzenlemesinin de bu kapsamda ele alınması bekleniyor.

        Düzenlemede daha önce kadın ile erkek arasında belirli bir yaş farkı konulmuştu ancak son düzenlemede bu fark kaldırılıp Medeni Kanun’da ne emrediyorsa ona uyulmasına karar verilmişti.

        Muhalefet parti liderlerinin tepkisini çeken düzenleme, dikkat çeken bir şekilde her partiden bir grup milletvekilinin desteğini görüyor.

        Buna da “Evliliklerinin üzerinden 10 yıl geçmiş ilk çocuk olunca erkek cezaevine girmiş ama sonraki üç çocuğu cezaevindeki pembe oda buluşmaları sırasında yapmışlar” gerekçesini getiriyor.

        Buna bir de Milli Savunma ile ilgili bazı düzenlemeler de eklendiğinde CHP’nin sert muhalefeti sürmesi halinde, bu denli fazla paketi bir çırpıda bırakın Temmuz sonunu, Eylül’e kadar tamamlamak olası değil.

        Diğer Yazılar