Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ATA sözündeki gibi, “Ağzını büzüşünden Ömer diyeceği belliydi…”

        Sonunda taraflar istediğini aldı.

        Uzun vadede kim bu işten kârlı çıkar bilinmez, ancak görünen şu ki Rusya Devlet Başkanı Putin, geçmişte Gürcistan’da karşılaştığı durumu bu kez Ukrayna’da yaşayacak.

        Kendisine daha önce sempati duyan halkların tepkisini toplayacak.

        Zaten kontrolünde olan Donetsk ve Luhansk ise geçmişte benzer yollarla elde ettiği Kırım, Osetya ve Abhazya gibi sıkıntılı yerler olmayı sürdürecek.

        Daha önemlisi bu bölgenin Rusya’ya maliyeti oldukça yüksek olacak.

        Hatta Bulgaristan ve Romanya’nın ardından Ukrayna da yakın gelecekte NATO şemsiyesi altına girecek.

        Moskova Karadeniz’de daha da yalnızlaşacak.

        Karar aldığını duyurduğu konuşmasında da görüldüğü gibi 19’uncu yüzyıl yaklaşımı ile hareket eden Putin bu durumu görmüyor mu?

        Stalin ruhunun getireceği yükü fark etmiyor mu?

        Bugüne kadar diplomasiyi satranç gibi oynama becerisine sahip Moskova’nın belki de son dönem görmediği en önemli unsur “sosyalizm ideolojisinin bugün Rusya da dahil yok olduğunu” fark etmemiş olmasında.

        Ayrıca Donbas bölgesinin bundan böyle bir meşruiyeti de olmayacak…

        Bölge üzerinde önemli çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Mitat Çelikpala dün sohbet ederken, “Kazandığından çok daha maliyetli bir adım attı” dedi.

        Bu durumdan en kazançlı çıkanın da Çin olduğunu belirtti.

        Gerekçesi de Çin üzerindeki gözlerin bir anda Rusya’ya dönmüş ve yaptırımların oraya odaklı bir hale gelmiş olması.

        Prof. Dr. Çelikpala’ya göre ABD bu süreçte istediğini aldı, zaten Moskova’nın kontrolünde olan, üzerindeki boyaları farklılaştırılmış Rus askeri araçları bundan böyle bu tür masraflara girmeden doğrudan gezecek.

        Çünkü bugüne kadar zaten bu iki özerk cumhuriyete Kiev’in bir müdahalesi veya etkinliği söz konusu değildi.

        Beklenen oldu…

        Süreci yerinde takip eden Moskova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler öğretim üyesi Doç. Dr. İkbal Dürre, Putin’in kötüler içinden en iyi seçeneği tercih ettiğini belirtip ekledi:

        “Putin, eğer bu adımı atmaz ise kendi içinde parçalanmaya gideceğinden endişe duyuyordu. Eğer adım atmazsa batı daha çok gelecekti. Kötüler içindeki en iyi adım atarak batıya kendisinin de karşı atakta bulunabileceğini gösterdi.”

        Batının ekonomik yaptırımlarının Rusya açısından bir önem arz etmeyeceğini de belirtti, “Madde gibi, Rusların da 3 hali vardır. Savaş, devrim ve ekonomik kriz. Dolayısıyla ekonomik kriz onları hiç etkilemez” dedi.

        Moskova’nın batıdan gelen tepkilere Yugoslavya örneği ile karşı durduğunu da anımsattı, “Moskova da batıya ‘Yugoslavya’da aynı şeyi siz de yapmadınız mı?’ diye soruyor. Kendi gerekçesini Yugoslavya üzerinden yaratıyor. Aslında gelen tepkiler de umurunda değil…” dedi.

        Bugün için belki böyle olabilir.

        Putin’in Kiev’e girmek gibi bir düşüncesi de olmayabilir.

        Romanya ve Polonya’yı tehdidinin gerisinde, batıya “üzerime daha fazla gelmeyin” mesajını verme gayreti de bulunabilir.

        Ancak uzun vadede Donbas’ın da Osetya, Kırım ve Abhazya’dan farklı bir durumda olmayacağı açık…

        En azından Abhazya halkının Türkiye gibi bir nefes ve çıkış noktası var; Donbas’ın o da yok.

        Diğer Yazılar