Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SAVAŞIN başlamasından bu yana, ikili görüşmeler bir yana bırakılırsa elle tutulur en önemli gelişme Perşembe günü gerçekleşecek Antalya Zirvesi’dir.

        Aslında Rusya ve Ukrayna Dışişleri bakanları, savaş başlamadan önce de Cuma günü başlayacak olan Antalya Diplomasi Forumu’na (ADF) davetliydiler.

        Şu ana kadar 80’i aşkın Dışişleri Bakanı’nın geleceğini bildirdiği ADF'nin Münih Güvenlik Konferansı’ndan farkı, diplomasinin diyalog platformu olması…

        DİPLOMASİYİ YENİDEN KURGULAMAK

        Barış için arabulucu misyonunu üstlenmesi…

        Zaten ADF’nin bu yılki başlığı da “Diplomasiyi Yeniden Kurgulamak…” olarak belirlendi.

        ADF’nin programında hedefler açıklanırken, “Gerilimleri çözmek, değişimi yönetmek, uyumu kolaylaştırmak ve işbirliğini teşvik etmek için insanlık, güçlü bir diplomasiye ihtiyaç duymaktadır” deniliyor.

        Bunun için “diplomasinin yeni bir kurgulamaya ihtiyaç olduğunun” altı çiziliyor.

        ADF’nin ortaya koyduğu hedef Rusya-Ukrayna krizinin çözümüne de önemli katkı sunacak.

        Umarım bir barış ile de taçlanır…

        Sorunun bu noktaya gelmesinden sonra zor olduğu düşünülebilir.

        Ancak Rusya üzerine çalışmaları bulunan akademisyenler dahil, Moskova’da görev yapmış büyükelçiler ve diplomatların genel kanısı çatışmaların 10 gün daha devam edip sonlanacağı noktasında.

        TÜRKİYE’NİN POZİSYONU

        Milyonu aşan insanın evinden ve yurdundan kaçmasına yol açan savaş karşısında Türkiye başından bu yana önemli bir tutum sergiledi.

        Möntrö Anlaşması’nı devreye koyması bir yana, iki taraf ile de doğrudan görüşebilen ender ülkeler arasında yer aldı.

        Her ikisi de Türkiye’nin tutumuna övgüde bulundu, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy Türkiye’ye teşekkürünü açıktan dile getirirken, Rusya Devlet Başkanı Putin de Türkiye’den alınacak tüm ürünlerde kotaları kaldırdı.

        Bütün bunlara da Türkiye’nin uyguladığı ve iyi yönettiği Ukrayna politikası yol açtı.

        Başta da belirttiğim gibi, iki tarafın heyetleri arasındaki görüşmeler bir yana bırakılırsa, ilk kez tarafları bir araya getiren önemli bir adım atılacak.

        Türkiye, iki tarafın çatışmasını durdurmak, barışı tesis etmek için Rusya ve Ukrayna ile masada arabulucu olarak oturacak.

        Bir anlamda aynı tarihlerde ADF kapsamında yapılacak olan İstanbul Arabuluculuk Konferansı’nın misyonunu söylemden öteye geçip, pratikte de yerine getirmiş olacak…

        PUTİN GÖRÜŞMESİNDE BAĞLANDI

        Dolayısıyla Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nün davetiyle Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın Perşembe günü Antalya’da buluşmayı kabul etmesi, önemli bir adım.

        ERDOĞAN PUTİN GÖRÜŞMESİNDE

        Aktarıldığına göre Lavrov ile Kuleba’nın üçlü buluşması için epey uğraş verilmiş.

        Kuleba aynı masada oturmayı kabul etmiş, ancak Lavrov hemen olumlu yanıt vermemişti.

        Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüşmesinde konuyu açmış ve Lavrov’ın gelmesi konusunda söz almış.

        Sabah saatlerinde de Dışişleri bakanları arasındaki görüşme trafiği ile gelişi kesinleştirilmiş.

        DİPLOMASİ OYUNU

        Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Kurulu Üyesi ve Altınbaş Üniversitesi Rektörü Çağrı Erhan, ADF’nin açılışından bir gün önce üçlü zirvenin Türkiye’de gerçekleşecek olmasının önemine dikkat çekti.

        “Bu yıl ADF’nin başlığına da uygun bir adım atıldı. Diplomasi sadece devletlerarası ilişki olmaktan çıktı, 21. Yüzyılda bunu ilk fark eden ve uygulayan Türk Dışişleri oldu” dedi.

        Buradan bir sonuç çıkması beklenebilir mi?

        Konuyla ilgili taraflar da ateşkes veya barış kararının çıkmasını beklemiyor; ancak 10 gün sonra bir ateşkes sağlandığında en önemli zeminin Antalya olduğunu herkesin kayda geçireceğinin altını çiziyor.

        Haksız da değiller, sonuçta diplomasi bir gösteri sanatıdır; iyi oynayan kazanır…

        Slovakya’nın karşılığında ABD’den daha yeni ve iyilerini almak için elindeki sıkıntılı savaş uçaklarını Ukrayna’ya karayolundan göndermeyi, Almanya’nın da kullanım dışı kalmış tanklarını ne şekilde ulaştıracağını araştırmaya devam ettiği sırada, Türkiye barış için adım attı.

        Bölgesindeki barışın mihenk taşı olmak gibi önemli rol üstlendi.

        MİÇOTAKİS’İN GELİŞİ

        Bunun getirisinin olmaması mümkün değil…

        Çünkü İstanbul’da Pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeye gelme kararı alan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçatokis’in en büyük sorunu ise Ege’den çok Güney Kıbrıs…

        Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ister istemez para aklama makinası olarak anılan Günel Kıbrıs’ı da olumsuz etkileyecek; ekonomik olarak yükü Atina üzerine kaydıracak.

        Turizm konusu da cabası…

        Eski Başbakan Papandreu, “Türkiye ile dostluğunun da siyasette kazandırdığına tanıklık ettim” sözleri anlaşılıyor ki Miçotakis için de yol haritası olmuş…

        ERMENİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI DA GELİYOR

        Ermenistan da uzun yıllar sonra Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi için adım atma çabasına girdi; Ermenistan Dışişleri Bakanı’nın Antalya Diplomasi Forumu'na katılacağını dün sözcüsü duyurdu.

        Uzun bir süre sonra Çarşamba günü İsrail Cumhurbaşkanı’nın Ankara ziyaretinin de Ukrayna krizine önemli bir katkı sunacağı açık.

        Ateşkesin sağlanmasının Ukrayna meselesinin kıs sürede kapanacağını sananlar da yanılır; bugüne kadar en az 20 yıl sürecek sürecin kapısı aralandı.

        Şiddetin bundan sonraki her bir adımı da üzerine yeni yıllar ekler…

        Ancak Türkiye bu süreçte barışı inşa etmeye uğraşan olarak ulusların hafızasında önemli yer edinir…

        Kemal Derviş formülü…

        Kemal Derviş formülü…
        0:00 / 0:00

        ESKİ Ekonomi Bakanı ve BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, Ukrayna krizinin önemli bir meselenin çözümünü de beraberinde getireceğine dikkat çekmiş.

        Sözünü ettiği BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üye ile karar alması ve birinin veto etmesi halinde kararın çıkmaması.

        Project Syndicate’teki yazısını sevgili arkadaşım Kübra Par dün köşesinde paylaştı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dünya 5’ten büyüktür” diye tepki gösterdiği BM Güvenlik Konseyi’nin veto engelini ortadan kaldırmak için Derviş şu öneride bulunmuş:

        “BM’nin 27. maddesine bir ek fıkra ekleyerek, 5 devletin veto hakkını, üye ülkelerin 3’te 2'sinin yahut dünya nüfusunun 3'te 2'sinin karşı çıkması durumunda geçersiz kılalım...”

        BM 75. Dönem Genel Kurul Başkanı emekli Büyükelçi Volkan Bozkır’a dün bunun olabilirliğini sordum.

        GERÇEKLEŞMESİ İMKANSIZ

        Kübra Par’ın yazısını okuduğunu belirterek söze girdi, önerinin olumlu bir çözüm arayışı olduğunu kayda geçirdi, “Ama gerçekleşmesi imkansız…” diye de noktayı koydu.

        Gerekçesini sordum, Bozkır şöyle dile getirdi:

        “BM Güvenlik Konseyi’nin durumu ile bizim Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir yanı vardır; ikili rol üstlenir. Her ikisinin yapısında değişiklik için yine kendisinin onayına ihtiyaç duyulur. Anayasa Mahkemesi’nin kendisi ile ilgili değişiklik konusunda karar alıp yasayı veto etme hakkına sahip olması gibi, Güvenlik Konseyi’ndeki beş ülkeden biri de veto hakkını kullanabilir. O nedenle olabilmesinin hiç yolu yok…”

        Özetle BM’yi yaratan nedenler olmadan yapısının bir çırpıda değişmesi o denli kolay değil…

        O nedenler de aman bir daha yaşanmasın…

        Merkez sağ revizyonu…

        Merkez sağ revizyonu…
        0:00 / 0:00

        KONGRENİN yapıldığı salona gitmesem, birileri anlatsa abarttığını düşünürdüm.

        Kongre’nin yapıldığı Atatürk Spor Salonu gibi, Demokrat Parti de önemli bir revizyondan geçmiş.

        Büyükşehir Belediyesi’ne geçtikten sonra önemli bir tamirat ve bakımdan geçirilen salon genişlemiş, eşiklerden oluşan yapısı daha kullanışlı bir hal almış.

        Yıllardır partilerin kongrelerine ev sahipliği yapan ve Arena’nın devreye girmesiyle kaderine bırakılan salon, hafta sonu DP’nin 14. Olağan Kongresi’ne ev sahipliği yaptı.

        Kongreye eskiden ANAP ve DYP’de politika yapmış veya AK Parti ile MHP’den bir nedenle kopmuş isimlerin salonu dolduracağını var saydım.

        Salonun meşhur demir parmaklıklarının önüne geldiğimde beklentilerimin tersi bir tablo önümde duruyordu.

        Kapının önü tıklım tıklımdı ve içlerinde yaşı ileri diyebileceğimiz neredeyse tek kişi yoktu.

        Yerinde duramayan, dar kesim ceket ve dar paça kanvas pantolonun altına giydiği yeni moda spor ayakkabısı ile yerinde zıplayarak slogan atan kızlı erkekli gençler içeri girmek için çaba gösteriyordu.

        Salonun içindeki tablo da bundan farklı değildi.

        Salonun içi de tıklım tıklım doluydu.

        Köklü siyasetçilerden çok daha fazla sayıda genç vardı.

        Genel Başkan Uysal, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere il başkanlarını da kendisi gibi genç ve cevval isimlerden oluşturunca, partiyi taşıyacak kadrolar da gençleşmiş…

        CHP’Lİ ESKİ VEKİL DE KATILDI

        Önemli bazı belediyelerin başkan yardımcılarının da salonda bulunması da dikkatimi çekti.

        Hemen her partiden olduğu kadar, CHP’den de katılım söz konusuydu.

        Üstelik 2017 referandumunda Başkanlık sistemine desteği ile hafızalarda yer edinen 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekili Faik Tunay da Kongre’de törenle DP’ye katıldı.

        Genel Başkanlığa Kongre’de yeniden seçilen DP lideri Gültekin Uysal ile dün sohbet ederken, karşılaştığı yoğun teveccühten hoşnuttu.

        “Kongrenin adını ‘uyanış’ koyduk” diye söze girdi, özellikle Türkiye barajının %10’den %7’ye ineceğinin açıklanmasının seçmendeki algıyı kırdığını belirtip devam etti:

        “Türkiye uçlara hapsolmuştu. %7 ile psikolojik eşik kırıldı. Sahadaki arkadaşlarımız çok genç. Organik dönüşüm yapıyoruz. Fikri aktüel ile buluşturmak ve kendisini daha yükseğe taşıyacak kadrolara ulaşmak hedefimiz. Merkez sağ siyasetin kadro ambarıdır. O kadrolar ve evlatları da yuvasına dönüyor…”

        DP kongresi dikkat çekiciydi.

        Hemşerim merhum Osman Bölükbaşı’nın o meşhur sözündeki gibi; tane de verirse…

        Görünen o ki ilginç bir seçim sürecine tanıklık edeceğiz…

        Diğer Yazılar