Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SON iki haftadır her gittiğim yerde aynı soru ile karşılaşıyorum:

        “Seçim ne zaman yapılır?”

        Dikkatimi çeken ise seçimin zamanında veya sonbaharda yapılacağı iddiasını kamuoyu önünde güçlü sesle dile getirenlerin de dönüp aynı soruyu yöneltiyor olması…

        İster Cumhur ister Millet İttifakı'nda olsun, seçimin ne zaman yapılacağına ilişkin güçlü bir gerekçe ortaya koyanına da rastlamadım.

        Dikkat çeken ise zamanından 8 ay önce, Kasım’da seçim öngörenlerin savı Haziran ayında seçimin geçmişte AK Parti’ye yaramadığı, gelecek yılın ekonomik olarak çok daha sıkıntılı geçeceği, kışın ağır şartlarından çıkan seçmenin çok daha tepkili olacağı üzerine kurulu.

        “Nasıl olsa seçim kurullarının başkanlarının atamaları da yapıldı, Anayasa Mahkemesi iptal etse de geri dönüşü yok, bu durumda Kasım’da yapar” diyeni de var.

        Zamanında yapılacağını öne sürenlerin iddiası ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte de olduğu gibi süresini sonuna kadar kullanıp, ekonomi ile ilgili bir çıkış yolu bulacağı üzerine kurulu.

        60 GÜNLÜK SÜRE ŞARTI

        Dolayısıyla bugünden seçimin Kasım’da olacağını veya zamanında yapılacağını söyleyenlerin kesin bir verisi yok.

        Peki, bu konuda kesin veri ne zaman alınır derseniz, hemen söyleyeyim Eylül ayı başında.

        Çünkü Milletvekili Seçimi Kanunu gereği seçimin yapılabilmesi için 60 günlük süreye ihtiyaç var.

        Madde (6) hükmü gereği oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir…

        Dolayısıyla bugün karar alınsa dahi 60 gün sonraki ilk Pazar günü ancak yapılabilir.

        EYLÜL’DE GEL

        Eylül’den sonra karar alınamaz mı?

        Olabilir, ancak o tarihten sonraki gelen aylarda Anadolu’nun birçok bölgesi Mart sonuna kadar kış koşulları dolayısıyla sandık kurulumuna izin vermez.

        Propaganda süreçleri de göz önüne alındığında tercih edilmez.

        O nedenle seçimin tarihi konusunda kesin bir kanı oluşturulmak isteyenlere Alpay’ın şarkısıyla yanıt veriyorum:

        “Eylül’de gel…”

        Politik söylemin tüketim ömrü…

        Politik söylemin tüketim ömrü…
        0:00 / 0:00

        HEPSİNİN yayın kaydını YouTube kanalında bulmak olası…

        İsteyen açıp bakar ve gerçeği yakından görür…

        Sözünü ettiğim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasında dün yaşanan söz düellosu…

        Önce Cumhurbaşkanı 10 soru ile başlattı…

        CHP kanadına sorulara bir yanıt verilip verilmeyeceğini sorduğumda, “Genel Başkan umursamıyor, yanıt vermeyi de uygun bulmuyor. Yanıt verip soruları ciddiye almak istemiyor” denildi.

        Ancak ne olduysa akşam saatlerinde CHP lideri karar değiştirmiş olacak ki saat 21.00 gibi önce sorulara yanıt verdi.

        Aynı yanıt içinde 23.00’te 10 soru da kendisinden geleceğini açıkladı.

        Nitekim dediğini de yaptı…

        Bu süre içinde televizyon kanallarında da klasik konuklu açık oturum programları başlamıştı.

        Ana akım kanallarda konu önce alt yazı ile görüldü.

        Çok sürmedi, bir iki kelime de konuklar söz etti ve toplamı belki de 10 dakikayı geçmeyen süre içinde uçtu gitti.

        Kayar bantta ise hem Cumhurbaşkanı hem de CHP liderinin sözleri akarken, konukların konuşmaları başka bir konuya döndü.

        Bu aşamada AK Parti ve CHP’ye yakın televizyon kanalları arasında zapping yapmaya başladım.

        Onlarda konunun ele alınış süresi de öyle çok uzun olmadı…

        Çoğunluğunda bir saat içinde konu başka bir alana taşındı ve bir süre sonra da unutuldu.

        EKRAN SÜRESİ

        AK Parti’ye yakın olanlarda Erdoğan’ın soruları ekran altındaki kayar banttan akarken, CHP’ye yakın kanallarda ise Kılıçdaroğlu’nun soruları aynı şekilde ekranda kayıp gitti…

        Ekranda biz gazeteci milletinin “KJ” (Karakter Jeneratörü) diye tanımladığı ekranın alt kısmında yer alan geniş banttaki grafikteki yazılar da bir süre sonra o konudan uzaklaşıp, konukların söylemleriyle bütünleşti.

        Merak edip akşam yayınlardan birinde olan Dr. İbrahim Uslu’ya konuyu ne kadar tartıştıklarını sordum; yanıtı gözlemimden farklı olmadı:

        “Sanırım bir 10-15 dakika kadar sürdü. Alt yazıda konu başlığı duruyordu, ama bizim konuşmamız, ele aldığımız konular 10 madde ile ilgili değildi…”

        GERİDE KALAN

        Merakımı burada bırakmayıp sabah haberlerine baktım, orada da durum farklı değildi.

        Ne 10 maddenin sırası vardı ne de kimin ne sorup, ne yanıt verdiğine değiniliyordu; sıradan bir haber gibi verilip geçildi.

        Öğle saatlerine gelindiğinde geride Cumhurbaşkanı’nın spontane mi yoksa promptera yazılandan okuma mı olduğu da tartışmalı, “sürtük…” kelimesi kaldı…

        Öyleyse, tüketim ömrü bu denli kısa olan, hafızalarda gerilim dışında bir toz tanesi kadar tortu bırakmayan soruların ve yanıtların ne anlamı vardı?

        Diğer Yazılar