Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        HER afet sonrası aynı görüşe döndüm; devlet yönetici, yurttaş uygulayıcı olmadığı sürece sorunların içinden çıkılması olanaksızlaşıyor.

        Devlete uygulama görevini de verdiğinizde sistem çöküyor, alınacak kararlardan beklenen fayda da dibe batıyor.

        Devletin yönetici olması da yetmiyor; yönetimin içinde yönlendirici gücünü de sergileyecek liyakat sahibi, ülkenin gerçeklerini, en azından karayollarını bilenlerin bulunması gerekiyor.

        En iyi örneklerinin Kahramanmaraş ve Adıyaman’da yaşandığı gibi yerelde bu çok daha elzem hal alıyor…

        HARİTA BİLMEYİNCE

        Bütün bunları yazmamın nedeni bir belediye kurtarma ekibinin depremin ilk günü yaşadıkları…

        Merhum Deniz Baykal’ın cenazesi sırasında TBMM kulisinde karşılaştığımız, Eskişehir Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un ilk gün yola çıkardığı ekibin başından geçen de bunun en iyi örneklerinden biri…

        Deprem haberini alır almaz Belediye’ye bağlı arama kurtarma ekibini yola çıkarmış.

        Ekip doğrudan AFAD ile temasa geçip, kendilerinin yönlendirilmesini istemiş.

        Önce karayolu ile Adana’ya geçmeleri istenmiş…

        Kısa bir süre sonra ekip başını arayan AFAD görevlisi, Etimesgut Havaalanında bir askeri uçağın hazırlandığını, kendilerinin doğrudan buraya yönlenmeleri gerektiğini bildirmiş.

        Ankara Etimesgut Havaalanına vardıklarında uçağın hazır olmadığı belirtilmiş…

        Bunun üzerine Malatya’ya gitmeleri istenmiş.

        Sivas’a vardıklarında bu kez yeniden aranmışlar, süratle Hatay’a geçmeleri istenmiş…

        Bu kez yol boyunca acil ihtiyaç duyulan Elbistan, Nurhak, Göksun, Kahramanmaraş, Pazarcık, Türkoğlu gibi depremin ağır hasar verdiği yerler geçilip Hatay’a tam 12 saat sonra ulaşılmış…

        Oysa baştan Hatay’a gitmeleri söylenmiş olsaydı bu kadar yol kat edilmeyecekti.

        Ankara’dan Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Kahramanmaraş üzerinden Hatay’a ulaşmak yerine, Konya-Adana yolunu takip ederek en geç 6 saat içinde Antakya’ya girmiş ve anında müdahaleye başlamış olacaktı.

        Gittiklerinde karşılaştıkları güçlükleri ve kurtarma sürecinde birilerinin son dakika neredeyse ütülenmiş elbiseleriyle enkaz üzerine gelip neler yaptıklarını ise burada yazmak istemiyorum…

        MARMARA DEPREMİNDE YAŞANANLAR

        Bütün bunlar da gösteriyor ki devletin sadece yönetici değil, en azından Türkiye haritasından da haberdar olana ihtiyacı var.

        Kentlerin nerede olduğunu, nasıl gidilmesi gerektiğini bilmeyenlerin elinde en tecrübeli ekibin de başı döner; yapacağı işi de yapamaz hale getirir…

        Geçmiş depremlerde de benzer olaylar yaşandı mı derseniz o günleri bizzat yaşayanlardan dinlediklerim bu denli olmadığını gösteriyor.

        Bunlardan birini İYİ Parti lideri Meral Akşener hafta sonu anlattı.

        Marmara’yı sarsan 1999 depreminde İzmit’te yakalanmış; o dönem milletvekili adayı imiş…

        Deprem yardımlarının koordinasyonu ile ilgili olarak dönemin hükümeti Devlet Bakanı Hasan Gemici’yi koordinatör bakan olarak atamış.

        Akşener, “Allah Hasan Bakandan razı olsun, hiç ayrım yapmadı, hepimizi dinledi; ne istediysek, ne önerdiysek de yapılması için anında talimat verdi” diye söze girdi.

        Gemici’nin başkanlığında siyasi partilerin temsilcileri ve yardıma gelen sivil toplum örgütlerinin yetkililerinin katılımıyla her sabah toplantı yapıldığını, kararların harfiyen uygulanması sonucu yaraların süratle sarıldığını belirtti.

        Hasan Gemici’yi arayıp, deprem sonrası yaşadıklarını sorduğumda altını çizdiği şu nokta çok önemliydi:

        “Sivil toplum örgütleri sayesinde, onların yardımı ve desteğiyle işin içinden çıkabildik… Sivil toplum merkezlerini oluşturarak yardımların sağlıklı dağıtımını gerçekleştirdik. En büyük gücümüz sivil inisiyatiflerdi…”

        SİVİL TOPLUM OLMADAN

        Bugün olanları televizyon kanallarından izlediğini, sivil toplumun işin içine katılmadığı için organizasyon bozukluğu ile yüz yüze kalındığını gördüğünü söyledi.

        Gelen yardımların sivil toplum tarafından organize edilmiş olmasının yanında, arazi kullanımından, çadır ve prefabrik evlerin dağıtımına kadar bütün işleri de onların sayesinde çözdüklerini de kayda geçirdi.

        Bunları söyleyenler depremi ve sonrasını bizzat yaşamış iki önemli isim…

        Sivil toplum vicdanının ne denli yüksek olduğunu depremin hemen ardından gösterdi.

        Onlarla kol kola girmeden bundan sonrasının çözülmesi de olası değil.

        Yoksa Pazarcık’ta da tanıklık ettiğim gibi gelen yardımların tepedeki deponun bahçesinde sağa sola atıldığı, küflendiği ve ziyan edildiği çok görüntüyle karşılaşırız.

        Bu işin altından da bu haliyle çıkamayız…

        Sandık sorunu, 6 Nisan'da çözülür…

        Sandık sorunu, 6 Nisan'da çözülür…
        0:00 / 0:00

        CUMHUR İttifakı seçime ilişkin yakın geçmişte ne yaptıysa muhalefete yaradı…

        Millet İttifakı bileşenleri bir araya gelip düzenleme yapmaya kalksalar, kendilerine gelecekte yararı olacak bu denli düzenleme öngöremezdi.

        Bunun en etkilisi geçen dönem ittifakların oylarının birlikte sayılmasını öngören düzenlemeydi.

        Sonunda muhalefetin işine yaradı, daha fazla milletvekili çıkarmalarına katkı verdi.

        Geçen sene bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılması için adım atıldı ve Cumhur İttifakı bileşenlerinin oyu ile seçim kanunlarında bazı değişiklikler yapıldı…

        Sanki yaşanan deprem öngörülmüş gibi bazı maddeler de bu hükmün içine yerleştirildi.

        YIKILMAYAN BÖLGELERE KURULUR

        Bugün YSK aracılığıyla seçimin ötelenmesinin tartışıldığı süreçte, aslında muhalefetin “Seçim ertelenemez, YSK yeterli yetkiye de kanuna da sahiptir” tezini güçlendiren maddeler yer aldı.

        Her ne kadar 6 Nisan’da yürürlüğe girecek olsa da Seçimin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un iki maddesindeki düzenleme de bunun en iyi göstergesi…

        İlki bu kanunun 5’inci maddesi, ki YSK’ya aynı seçim bölgesinde kalmaları kaydıyla, farklı sandık bölgelerinde seçmen kayıtlarının yapılmasına imkan veriyor.

        Yani yıkımın en çok görüldüğü Antakya seçmeninin, İskenderun, Arsuz veya etkilenmesi en az bölgede oy kullandırma hakkını elinde tutuyor.

        Benzer şekilde Gaziantep, Adana, Diyarbakır, Malatya, Kilis, Osmaniye ve Şanlıurfa kent merkezlerinde çok önemli bir sorun yaşanmadı.

        Kahramanmaraş’ta da dün İçişleri Bakanı Soylu’nun da altını çizdiği gibi kentin üçte ikisi, Adıyaman’da ise yarısı ayakta.

        Sandıkların kanunun da elverdiği gibi sağlam bölgelere taşınması olanaklı...

        PANZEHİRİ KENDİNDE...

        Asıl önemli düzenleme ise Seçimlerin Temel Hükümlerine ilişkin kanunun 36’ncı maddesinde yapılan sanki bugün öngörülmüş gibi yapılan düzenleme…

        Geçen yıl düzenlenen ve 6 Nisan’da yürürlüğe girecek olan maddenin ilgili bölümüne o dönemde muhalefet çok sert tepki göstermişti.

        Ancak bugün seçimin yapılması savunmalarının en önemli kozu haline geldi.

        Madde seçmenlerin, “kütük düzenlemesi dolayısıyla hiçbir şekilde oy kullanma hakkında yoksun bırakılamayacağına” hükmediyor ve devamında şu şartı getiriyor:

        “Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde görünmeyenler, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün adres kayıt sisteminde bulunan en son geçerli adres kayıt bilgileri kapsamında seçmen kütüğüne kaydedilirler.”

        Yani, evleri yıkıldığı için adreslerini kaybetmiş olanlar da eski adreslerinde gibi oy kullanma hakkına sahip olurlar.

        Bu kişiler için evlerinin bulunduğu veya geçmişte oy kullandıkları okulların bahçelerine veya bölgeye bir çadır sandık veya konteyner konulması yetiyor…

        İLÇE SEÇİM KURULU YETKİLİ

        Ayrıca sadece bu kanun da değil, Mahalli İdareler ile Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkındaki Kanun’un Ek-2 maddesi de YSK’ya bu hakkı veriyor.

        Madde, dağınık mahalle ve sair yerleşim yerleri bulunan köylerde veya köylerin birbirine yakın olduğu durumlarda seçim sandıklarının bir mahalle veya bir tek köyde toplanmasına olanak tanıyor.

        Bu konuda da YSK’ya da değil, ilçe seçim kurullarına doğrudan yetki tanıyor…

        Ayrıca Cumhurbaşkanı seçimi tek sepette sayılacağı için seçmenin nerede oy kullandığı da bir önem içermiyor; aksaklık sadece milletvekili genel seçimine dönük bazı uygulama güçlükleri bulunuyor.

        Seçimin yapılmasının zorluğunu dile getirenlerin haklı nedenleri de bu noktada ortaya çıkıyor.

        Çünkü depremden etkilenenlerin ağırlıklı bölümü ülkenin birçok yerine dağıldı.

        Seçim günü onları kaldırıp memleketlerine götürmenin güçlüğü olabilir.

        ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

        Ancak Mart ayında evlerin yapımına başlanacağına, bir milyona yakın prefabrik konutun süratle teslim edileceğine dönük planlama göz önüne alındığında geriye bu kişilerin geri dönüşünün sağlanması gerekiyor.

        Hatay için geri dönüşün önemi düşünüldüğünde, aslında bir fırsatı da sandık yoluyla sunuyor…

        Seçimin 14 Mayıs’ta olması belki zorluk içerebilir; 18 Nisan için de muhalefetin “Aday olamaz” baskısı gelebilir.

        Bu durumda TBMM kararıyla 11 Haziran’a alınır; muhalefet de mesele etmez, sorun da kökten aşılır…

        Diğer Yazılar