Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        MİLLET İttifakı'nda işler bundan sonraki süreçte başlangıçtaki gibi işler mi?

        Ankara’da kiminle konuşsam, sözün bir noktasında bu ve benzeri soru gündeme geliyor.

        Hatta daha ileri gidip, “Dağılır mı? Yeni bir ittifak modeli ortaya çıkar mı?” sorusunu eşlik ettirenlerin sayısı da az değil…

        Bütün bunların nedeni de önceki sabah İYİ Parti lideri Meral Akşener’in, Fox TV’de, arkadaşım İlker Karagöz’ün sorularına verdiği yanıtlar…

        Aday belirleme konusunda aynı noktada olduklarını, “kazanacak aday” yaklaşımlarından geri adım atmayacaklarını belirten sözleri…

        Bir de CHP’den bazı siyasilerin, Millet İttifakı masasının kuruluş amacının Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onay merkezi olarak görüyor olması…

        AHLATLIBEL DE ÇÖZMEMİŞ

        Bu görüş İYİ Parti’de uzun süre mevcuttu; hatta yakın zamanda bir grup gazeteci ile sohbetinde de Akşener, “yazılmamak kaydıyla” bu görüşlerini dile getiriyordu.

        Aslında, “kazanacak aday” söylemi ile başlayıp, ardından gelen karşılıklı açıklamalar ile devam eden süreçlerde bu gerilim hep var oldu.

        Bazen Saraçhane mitingindeki gibi dozu yükseldi, iki liderin Ahlatlıbel buluşmasıyla yumuşadı.

        Zaman zaman da Anayasa değişikliğinde de olduğu gibi kurumsal gerilimlere neden oldu.

        Ancak son kertede sorun çözüldü.

        Geçmiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananlar anımsandığında aslında bunlar sorun bile kabul görmez…

        Ancak yine de Ahlatlıbel ve ittifak buluşmalarının aday meselesinin çözümüne katkı vermediği açık.

        CHP’NİN OYUN PLANI

        O nedenle bu noktaya gelinmesine neden olan gelişmelere bakıldığında gelecekte nasıl şekilleneceği daha iyi anlaşılır.

        Öncelikle İYİ Parti’de uzun süredir Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde oy açısından kendilerini olumsuz etkileyeceğine yönelik bir bakış var.

        Partinin üst yönetiminden bazı isimler de bunu özel sohbetlerinde gizlemiyor.

        Gerekçeleri de İYİ Parti’nin Millet ile Cumhur arasında bir yerde konumlandığı, dolayısıyla her iki kesimin seçmeninden de oy alma potansiyelinin bulunduğu, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı halinde Cumhur İttifakı’ndan kendisine gelecek seçmeni kaybedeceği endişesi…

        Bir de aday çıkaran partiye seçmenin gösterdiği teveccühün daha yüksek olması…

        MEGA KENTLERDEN İLK KEZ DESTEK ALINACAK…

        Partide bu yönde düşünce yaygın olmakla birlikte Akşener’in meseleye yaklaşımında benzer bir düşünceyi görmek olası değil.

        Akşener, bütün anketler ve kamuoyu yoklamalarında ve özel sohbetlerde iki büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isimlerinin öne çıktığını, kazanacak aday varken seçmeni zorlamanın bir getirisi olmayacağını söylüyor.

        Buna karşı direniş göstermesinin gerekçesi olarak CHP çevreleri ilk kez bir seçimde iki mega kent imkanını kullanacaklarını anımsatıyor.

        Buradan yola çıkarak, belediye başkanlarının aday gösterilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu’nun 11’inci maddesi gereği aday olan Başkan’ın istifa etmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

        Dolayısıyla Belediye Yasası gereği İçişleri Bakanı’nın dilediği kişiyi Başkan olarak atayıp, seçimde tüm imkânları elinden alabileceğine yönelik kaygıyı dile getiriyor.

        İSTANBUL VE ANKARA KAZANILIRKEN…

        Buna karşı geliştirilen görüş ise yerel seçim odaklı:

        “İstanbul ve Ankara seçimi kazanılırken de bu iki şehir AK Parti’nin elinde değil miydi? Önemli olan kazanacak adayı çıkarmaktır…”

        İmamoğlu’nun aday gösterilip seçilmesi halinde meselenin çok daha farklı bir noktaya gideceği, İstanbul Belediyesi’ni tekrar almanın kolaylaşacağına da bu aşamada vurgu yapılırken, kazanmaması halinde de yine aynı Kanun maddesi gereği görevine iadesinin olası hale geleceğine dikkat çekiliyor.

        Maddede bu olmakla birlikte Kanun İçişleri Bakanı’na önemli bir fırsat da sunuyor, YSK’nın Cumhurbaşkanı’nın seçildiğini ilan etmesinden sonra belediye başkanlarının müracaat etmeleri halinde “kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve dönebileceği” hükmünü de taşıyor.

        Aslında her ikisinin de öne sürdüğü gerekçeler birbirini bütünler nitelikte.

        KURUMSAL HASSASİYET

        Sorun ise kuramsal hassasiyetin gösterilmekten gittikçe uzaklaşılmasında yatıyor.

        Bir de Kılıçdaroğlu’nun açıkça aday olduğunu Masa’da veya özel görüşmelerinde dile getirmemiş olması ve bunu tartışmaya açmadan diğer liderler üzerinden baskı aracı haline getirildiği kanısı İYİ Parti’deki en etkin görüş olarak korunuyor.

        Çözülmesinin tek şartı ise iki liderin karşılıklı bir araya gelip meseleyi bütün yönleriyle masaya yatırmalarıyla mümkün…

        Bunun hemen olma ihtimali ise şu aşamada olası görülmüyor.

        ÖNLERİNDE ÜÇ FORMÜL VAR

        Ortada üç formül bulunuyor…

        Kılıçdaroğlu’na desteğini bir şekilde açıktan veya dolaylı olarak hissettiren partilerle yola devam edip, İYİ Parti’nin de 2018’de olduğu gibi sadece milletvekili seçiminde ittifakta yer alması…

        Bunun olabilirliği görülmüyor, çünkü Akşener bunun ne denli yanlış olduğunu gördüğünü defalarca ifade etti…

        Dolayısıyla D’Hondt sisteminde ittifakta olmadan, yalnız kurt halinde kalmanın faydadan çok zarar getireceği aşikar...

        Bir diğeri Akşener’in ittifaklar dışı kalmış, Zafer, YRP, Memleket partileriyle yeni bir ittifak oluşturması ki, İYİ Parti bunun adından söz edilmesinden dahi rahatsız…

        Bir diğeri de ortak bir yerde milletvekili ve bakanlık dağılımı ile yönetim biçimi üzerinden uzlaşıyla noktalamak.

        En yakın ihtimal olarak da bu görülüyor.

        VAR OLANA UMUT BAĞLAR MI?

        Tartışma bununla da bitmiş değil…

        Uzun süredir her iki partide yaşanan depremin Erdoğan’a seçilme fırsatı tanıyıp tanımadığı.

        Depreme müdahalede yaşanan olumsuzluklar ve devam eden çadır ve barınma sorununa son dönem gıdanın da bazı bölgelerde eklenmiş olmasının negatif etkisinin kısa sürede geçeceği ve insanların var olan otoriteye sorununu çözmesi için sarılacağı tezi ileri sürülüyor.

        Bununla ilgili pandemi döneminde karizmatik otoriter liderlerin yükselmesi gösteriliyor.

        Deprem bölgesinde de insanların var olan suyu içmek isteyeceği, kendisine daha fazla su getirmeyi vaat edene yönelmeyeceği dile getiriliyor.

        BELEDİYELERİN ROLÜ

        Ancak CHP ve İYİ Parti’nin ilk anda belediyelerini sahaya sürmesi, milletvekillerinin günlerdir bölgede bulunması ve iyi koordine olmuş destek ekiplerinin vatandaşta memnuniyet yaratmasına atıf yapılarak çözümün Millet İttifakı'nda olduğunu gösterdikleri ileri sürülüyor.

        “Unutulmamalı ki Başkanlık sisteminin çok daha hızlı çalışacağını ve sorunları olağanüstü şekilde çözeceği vaadi ile gelenler bu olumsuzlukları yaşattı” vurgusu yapılıyor.

        Anlaşılan o ki 10 ilde yaşanan ve bütün acısı göç ile Anadolu’ya yayılan deprem siyasetin yeni ana damarı olacak.

        Seçim de bu zemin üzerinden ilerleyecek…

        Kendisinin çözüm olduğunu gösteren de öne çıkacak…

        "Olay mahallinde hiç bulunmadım"

        "Olay mahallinde hiç bulunmadım"
        0:00 / 0:00

        MARMARA depremi döneminde de anlatılmıştı.

        Bir büyüğüm önceki gün anımsatınca, aradan geçen bunca yılda herhangi bir değişikliğin olmadığını göstermesi açısından yazmak istedim…

        Hikaye bu ya…

        Marmara depremi sonrası mahkeme kurulur.

        Müteahhit mahkeme heyetinin karşısına çıkarılır ve “Yaptığın binalar yıkıldı; savunman nedir?” diye sorulur…

        “Benim suçum yok, hepsini tastamam kullandım, ama beton görevini yapmadı” yanıtını verir müteahhit…

        Betona bu suçlamaya ne yanıt vereceği sorduğunda, “Suçum yok, çimento bozuktu…” der…

        Çimento ise kendisine iftira atıldığını dile getirip, kumu suçlar, “Denizden gelmişti…” iddiasında bulunur.

        Kum ise sorunun aslında demirde olduğunu, binayı ayakta tutamayıp anında kırıldığını ve yıkılmasına neden olduğunu belirtir…

        Demire sorulduğunda ise yanıtı kısadır:

        “İspata hazırım, tanıklarım ve delillerim de güçlü; bunlar bana iftira atılıyor. Çünkü ben olay mahallinde hiç bulunmadım…”

        Diğer Yazılar