Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Utanmaz adam. Alçak! Sen yıllarca özbeöz kızına cinsel istismarda bulun, sonra da bu rezilliğin ortaya çıkınca “Şerefim zedelendi!” deyip, rezilliğini ifşa eden haberlere engel koymaya kalk!

        Tüm Türkiye’nin Habertürk’ten öğrendiği haberden ben hazırlanırken haberdardım. Yayınlanmadan birkaç gün evvel Habertürk Haber Merkezi Müdürü Zülfikar Ali Aydın bir sohbetimiz sırasında söz konusu olaydan öznesinin ismini vermeden çıtlatmıştı bir şeyler ve daha o anda midem bulanmıştı.

        İki gün sonra, Zülfikar’ın binbir emek vererek hazırladığı haberde öz kızına yıllarca cinsel istismarda bulunan zatın bizim sektörden biri olduğunu öğrenmek ise o bulantımı iki katına çıkarmıştı.

        Dün ise o zatın, o alçağın avukatları aracılığı ile hakkında yapılan haberlere erişim yasağı getirilmesi için mahkemeye başvurduğunu ve mahkemenin de kabul ettiğini öğrenince yemin ediyorum böğüre böğüre kusasım geldi.

        Neden?

        Çünkü söz konusu haberlere erişim yasağı getiren mahkemenin gerekçeleri inanılır gibi değil!

        Mahkemeye göre, tam 8 yıl boyunca öz kızına cinsel istismarda bulunan ve 22 yıl hapis cezasına çarptırılan Fatih Oflaz’ın bu yapılan haberler dolayısıyla şerefi zedelenmişmiş!

        Evet! Yanlış okumadınız! Mahkeme söz konusu haberlere erişimin yasaklanmasına dair yaptığı açıklamada aynen şöyle diyor;

        “Yayın içerikleri incelendiğinde, söz konusu içeriklerin güncelliğini yitirmiş olduğu, hali hazırda haber değeri taşımadığı, talepte bulunanın (Mehmet Fatih Oflaz) kişiliğini hedef alan, meslek ve şerefini, saygınlığını rencide edici, kötüleyici ve normal bir okuyucuda, talepte bulunan hakkında olumsuz ve yanlış bir algı yaratmaya yönelik ifade ve anlatımların bulunduğu, bu haliyle talebe konu yayınların talepte bulunanın kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğu sonuç ve kanısına varılarak 5651 sayılı yasa kapsamında talebin kabülüne karar vermek gerekmiştir…”

        Bu kararı veren hakim kim bilmiyorum.

        Ancak eğer beni okuyorsa kendisine şunu sormak istiyorum;

        Pardon ama özbeöz kızını istismar eden bir adamın şerefi var mıdır ki, onun zedelenmiş olma ihtimaline karşı bu haberlere yasak getiriyorsunuz?

        Olmayan bir şey nasıl zedelenir ki?

        Nasıl incinir!

        * * *

        CHP de bu imza işi karakola gider mi?

        Nihayet dün son buldu CHP’yi olağanüstü kurultaya götürecek imza meselesi konusu. Kurultay isteyen taraf noter tasdikli 630 imzayı parti genel merkezine teslim etti. Bu tarafın sözcülerinden Gaye Usluer ve bir grup muhalif CHP’li imza tesliminden önce yaptıkları basın açıklamasında, aslında sayının çok daha fazla olduğunu ancak ellerine sadece fotokopileri ulaştığı için teslim etmediklerini ifade etti.

        Bu arada geçenlerde yazmıştım hani bu iş karakolda biter diye…

        Hala aynı noktadayım, çünkü Kılıçdaroğlu ve ekibi bu kurultayı yaptırmamak için türlü bahaneler üretecek.

        Mesela bunlardan biri yeterli imza sayısı konusu.

        Genel Merkeze göre bu rakam 635… Muhaliflere göre ise 621!

        Peki neden bu fark?

        Çünkü toplamda 1250 olan delege sayısında hayatını kaybeden veya istifa edenler dolayısıyla düşüş var.

        Genel merkez, rakamı seçilmiş kurultay delegesi üzerinden hesaplayarak 635 rakamının geçerli olduğunu iddia ediyor, muhalifler ise mevcut delege sayının baz alınması gerektiğini öne sürerek rakamın 621 olduğunu söylüyor.

        “O kadar da değil! Yuh artık!” demeyin sakın, genel merkez böyle bir gerekçe yüzünden muhaliflere; “14 imza eksiğiniz var” deyip “kurultay yok” diyebilir.

        Peki derse ne olur? Elbette ki sonu karakol olur! Yani mahkeme! Sonuçta CHP tüzüğü gereği hangi sayının doğru olup olmadığına karar verecek mercii mahkemeler olacaktır.

        Umuyorum Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi kendilerini daha fazla rezil etmeden kurultayı yapacakları tarih için karar verirler ve bu işi mahkemelere düşürmeden hallederler.

        * * *

        ABD ve ilişkilerimiz

        Uzun uzun anlatmaya gerek yok, zira hepinizin ABD’nin son küstahlığından mutlaka haberi vardır.

        Vardır ve sanıyorum çoğunuz da ABD’ye içinden saydırıp, mütekabiliyet gereği Türkiye’nin aynı tavrı göstermesini istiyordur.

        Olabilir. Bu da bir politika. Yani ABD’nin bu şımarık tavrına karşı Türkiye'nin en sekter biçimde karşılık vermesi de mümkün ama bence biz biraz daha sakin olmalıyız.

        Benim de içimden geçen sizin içinizden geçenle aynı ama bazen içimizden her şeyin aynı biçimde pratiğe dökülmesini istemek de bencillik olur.

        Dış politika, diplomasi apayrı bir uzmanlık konusu, fazla bir şey yazmak istemiyorum ama bence ABD ile gerginliği daha fazla tırmandırmadan ilişkileri normale döndürmek gerekir.

        Elbette ki; “Asabiliriz, kesebiliriz, yok edebiliriz” bütün ilişkilerimizi ama söz konusu vatansa ve gerisi teferruatsa, daha makul, aklı selim davranmak sanki daha iyi olmaz mı?

        Diğer Yazılar