Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kanser olduğunu öğrendiğinde büyük heyecan ve istekle hazırlandığı üniversite sınavına giremedi Neslican Tay ama başına gelenleri büyük bir olgunlukla karşılayıp verdiği mücadelesi ile adını üniversitelerde okutulacak ders kitaplarına yazdırdı.

        Keşke sonuç bu olmasaydı ama Frida Kahlo’nun; ”Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz” sözünü kendisine rehber edinerek yakalandığı kansere son nefesine kadar kafa tutan Neslican hayata veda etti.

        Esasında yoğun bakıma kaldırıldığı andan itibaren beklenen bir sondu Neslican’ın kaybı ama kansere karşı verdiği savaşla öyle bir algı kazımış ki hafızalarımıza…

        O yüzden olsa gerek, “Bu defa da başaracak ve mutlaka yine kazanan Neslican olacak” beklentisi oluşmuştu.

        Ama olmadı… Bu defa kazanan ne yazık ki kanser oldu.

        Allah rahmet eylesin…

        Ben de herkes gibi çok çok üzüldüm.

        Ama üzüntüm bazı insan müsveddelerinin onun kaybının ardından yaptığı paylaşımlar nedeniyle iki katına vurdu.

        Onun hayata tutunmak adına kansere karşı verdiği savaşı Allah’a karşı bir savaş gibi görüp saçma sapan hezeyanlı yorumlar yapanlar bir yana.

        Onlara da çok üzüldüm ama “Neslican Tay ölmüş. Herkes cennete kavuştu diyor. Orasını Allah bilir. Yalnız bu çıplaklıkla biraz zor…” diyerek Allah adına ahkam kesen insanlıktan nasibini almamış bir trolün yazdıkları önüme düşünce…

        Kahroldum.

        Ve o ve benzer yorumları gördüğüm andan itibaren kendi kendime söylediğim; “Bunlar insansa ben insan değilim… Bunlar Müslümansa ben Müslüman da değilim!” cümlelerini bir de buradan haykırmak istedim!

        Hakikaten yazıklar olsun size!

        Ve sizin gibilere ses çıkarmayanlara, sırtınızı sıvazlayanlara!

        Yazıklar olsun!

        REKLAM

        ***

        KHK’lılar ile ilgili hızlı çözüm bir mecburiyettir!

        Çok mutluyum…

        Çünkü geçtiğimiz hafta üst üste kaleme aldığım KHK mağdurlarıyla ilgili yazılarım ses getirdi ve bu konuda epeyce geri dönüş aldım.

        Dönüşten kastım sadece mağdurlardan gelen mektuplar değil.

        Onlar ayrı.

        Hepsi birbirinden acı ve dokunaklı mektuplara tek tek cevap veremiyorum ama bilmelerini isterim ki imkanım elverdiği ölçüde hepsini başından sonuna kadar okumaya çalışıyorum.

        Geri dönüşlerde çok önemli siyasiler ve hukukçular oldu.

        Anladığım kadarıyla çok yakında bu konuda bir adım atılacak.

        Çünkü hükümet tarafında KHK ile atıldıktan sonra takipsizlik almış veya yargılama sonucunda beraat etmiş insanlar ile ilgili bir çalışma yapıldığı bilgisini aldım.

        Bu durumu nasıl çözmeyi düşünüyorlar bilmiyorum henüz ama yine söylüyorum hızlı ve köklü bir çözüm kaçınılmaz.

        OHAL Komisyonu ile falan olacak iş değil bu.

        Başka bir çözüm şart.

        Mesela ne olabilir?

        Hukukçulardan öğrendiğim kadarıyla söylüyorum…

        Türkiye Büyük Millet Meclisi bu meseleyi ivedilikle gündemine alıp, takipsizlik almış ya da beraat etmişlerin derhal işe döndürülmesi yönünde bir kanun çıkartabilir.

        Ya da Sayın Cumhurbaşkanı mağdurların mağduriyetini hızlıca çözüme kavuşturacak bir kararname çıkarabilir.

        Tabii bu tamamen suçsuz bulunanlar için bir çözüm olarak düşünülüyor.

        FETÖ ile iltisaklı kabul edildiği kesin tespit olmuşlarla ilgili değil.

        Ancak bu konuda da diyeceklerim var.

        Elbette çözümde öncelik tamamen suçsuz olanlar yani FETÖ ile iltisak kabul edilen kriterlerden herhangi biri olmadığı halde ihraç edilenlerde.

        Ama diğerleri için de bir çözüm şart!

        Çünkü bu insanlar aile geçindiriyor… Çoluk çocuk bakıyor ve bu insanlar aramızda yaşıyor.

        Düşünün KHK ile ihraç olanların SGK yapılma imkanı bile yok!

        Gelen mektuplardan birinde şöyle bir hikaye okudum.

        Sizinle de paylaşayım olayın vahametini anlamanız için.

        Mektup bir hakim bayandan.

        Eşi de FETÖ’den tutuklu KHK ile ihraç edilen bu bayan hakim büyük şirketlerin temizliğini yapan bir firmaya müracaat ediyor.

        Kabul ediyorlar işe ancak SGK yapılması için işlemler başlatıldığında KHK’lı olduğu anlaşılıyor ve işe alınmıyor.

        Şimdi… Bu bayan hakimin ikisi ilkokulda biri lisede okumakta olan 3 çocuğu var.

        Babaları hapiste ve anneleri de KHK’lı olduğu için bu üç çocuğun yaşadıkları durum çok iç açıcı değil.

        Bırakın parayı pulu geçinme durumlarını filan…

        Hastalansalar devlet hastanesine gidebilme olanağı bile yok!

        Sözün özüne gelirsek…

        FETÖ ile iltisakı/irtibatı kesin olduğu için kamudan ihraç edilmeleri kesinlikle anlaşılabilir bir durum.

        Nihayetinde devletin örgütle iltisaklı olduğundan şüphelendiği kişilerle çalışmama hakkı vardır.

        Çünkü devlette çalışmak bir sadakat yükümlülüğü içerir.

        Bu konuda haklı şüphe oluştuğunda kamunun ihraç hakkının ve yetkisinin de olduğuna inanırım.

        Ancak kamudan ihraç edilenlerin özel sektörde çalışamamaları ve sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları ve daha da fenası akrabalarının sırf akraba olduğu için FETÖ’cü gibi muameleye tabi tutulmasını da insan hakkı ihlali olarak görürüm.

        Bu durumun da bence bir an evvel çözüme kavuşması gerekiyor.

        Diğer Yazılar