Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bildiğiniz gibi depremin yaşandığı bölgedeydim.

        Felaketin boyutlarını yerinde gördüm ve elimden geldiğince de aktarmaya çalıştım.

        Ben gibi yüzlerce arkadaşım da aynı şeyi yaptı.

        İşin şovunda, reklam devşirme derdinde olanlar da vardı kuşkusuz ama bu ülkenin habercileri olarak yapılması gerekeni fazlasıyla yerine getirdiğimize inanıyorum.

        En azından yaşanan felaket dolayısıyla oluşan kaos ortamının çarçabuk atlatılması yani krizin doğru yönetilebilmesi adına iyi işler çıkarttığımızı düşünüyorum.

        Bitti mi peki? Her şey yoluna girdi mi?

        Elbette ki hayır!

        Daha yeni başladık demek bile mümkün çünkü o ilk günlerde ki akut dönem atlatılmış olsa bile gerçek şu ki: Ülke olarak önümüzde devasa bir problem var.

        13 milyonluk bir nüfusu kapsayan ve toplamda 10 ilimize etki eden aynı gün yaşanan iki büyük sarsıntının yarattığı tahribatı düzeltmek, eski haline döndürmek çok çok zor olacak ama şundan eminim ki: OLACAK!

        Çünkü biz çok güzel bir milletiz.

        Aramızda çürükler olabilir, vicdansızlar, kayıtsızlar, ruhsuzlar vesaire ama ben şunu bir kez daha anladım ki: "Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun 'kötü gün dostluğu' kavramına olan bağlılığı, feraseti bambaşka!"

        REKLAM

        Dayanışmaya, bir ve beraber olma ile ilgili öyle hikayelere, öyle anlara şahit oldum ki bu süreçte…

        Bir kez daha, “İyi ki bu toprakların evladı olarak dünyaya gelmişim, iyi ki ben Anadolu’nun bir parçası olmuşum.” dedim!

        Kızsak da birbirimize…

        Öfkelenip, atar gider yapsak da…

        Gerçek şu ki: Genlerimizde çok özel bir duygusallık, insanlık var.

        Kumbarasındaki paralarını depremzedelere bağışlayan minicik yavrularımız var ya bu topraklarda!

        Kötü gün için biriktirdiği çeyrek altınlarını, elektrik olmadığı için sobasını, azıcık daha iyi ısıtır diye yün yorganını sırtlanıp deprem bölgesine gönderen nenelerimiz var!

        Gözünü kırpmadan bütün imkanlarıyla destek veren mert işadamlarımız var!

        Biliyorum, psikolojik olarak sadece depremi yaşayanlarımız değil hepimiz çok zor durumdayız.

        Haklıyız da…

        Çünkü böylesi bir felaketi yaşayabileceğimizi hiç kimse tahmin etmiyordu.

        Bilim insanları çok uyardı, evet ama onlar bile aynı bölgede 11 saat ara ile iki çok büyük sarsıntının yaşanabileceğini öngöremediler.

        Dünya kara tarihinin yaşadığı en büyük felaket!

        Ve ne yazık ki çok ağır hasar verdik.

        Daha az olabilir miydi?

        Tabii ki olabilirdi.

        Ama aç gözlü müteahhit ve bu aç gözlülüğe ortak olan yönetenler tayfası sayesinde olamadı.

        REKLAM

        Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum ama hepsine de huzurlarınızda şu sözü veriyorum: "Asla kanınız yerde kalmayacak! Bu namussuz, açgözlülerden hesabını soracağız!”

        Ancak şu da olmamalı!

        Karamsarlık…

        Ona da yer YOK artık!

        Sırf bu hesabı sormak için bile kendimizi toparlamalıyız ve bu kabus gibi günlerin aşılması için ayağa kalkmalıyız!

        Lütfen,ümit var olun.

        Evet, çok kötü bir atmosfer içindeyiz. Ekonomik olarak ülke zaten çok zor bir durumda bunu da biliyorum ama biz de öyle bir dayanışma ruhu var ki!

        En kötü ekonomide bile olsak vız gelir tırs gider.

        Bakın 1 hafta oldu; o, korkunç sallantıların üzerinden geçen zaman ama dünyanın bağışı toplandı.

        Dünyanın desteği yapıldı.

        O nedenle içim rahat!

        Düşünün seferberlik ilan edilmedi ama bu topraklar üzerinde yaşayan Türk, Kürt, Ermeni, Yahudi, Çerkez, Roman veya dindar ya da değil milyonlarca insanın kalbi hiçbir çıkar gözetmeden, hiçbir hesap kitap yapmadan sadece bu felaketin biran evvel aşılması için seferber oldu.

        Yemin ediyorum ve tüm samimiyetimle söylüyorum; Biz bu felaketin yarattığı tahribatı bu toprakların geninde bulunan bu ferasetle çok çabuk atlatacağız.

        O yüzden lütfen umutsuz olmayın…

        "Ne yapacağız? Nasıl toparlayacağız? Toparlayacak mıyız?” paniğini yaşamayın!

        Sakin olacağız ve o çürük binalarda yitirdiğimiz kurbanların hesabını sormaya and içip, depremin olduğunun sabahından bu yana olduğumuz gibi bir olup, iri olup, diri olup bu kötü günleri başımızdan en kısa sürede def edeceğiz!

        Nefret körükleniyor!

        Nefret körükleniyor!
        0:00 / 0:00

        Doğru, ateş düştüğü yeri yakar.

        Ama o acıyı anlayabilmek için pekala empati yapılabilir.

        Ne yazık ki empati yoksunu bir kitle var bu ülkede ve birçok trajik olayda olduğu gibi bu depremde de bu yoksunluklarını gözler önüne seriyorlar.

        Utanmadan, ar etmeden yakınını kaybetmiş insanların feryatlarının, bağırış çağırışlarının üzerinden siyaset devşirmeye çalışıyorlar.

        Canını, cananını enkazın altında kurban vermiş insanların nasıl bir reaksiyon, tepki göstermesini bekliyorlar, bilmiyorum ama bu empati yoksunlarının saçmalıkları toplumu daha çok tahrik ediyor.

        Bırakın bağırmalarını, feryat etmelerini…

        Azıcık vicdanı olan insanın, o acılı insanlar küfür bile etse karşısında susması gerekir.

        Ama bir kitle var sosyal medyada konuşlanmış.

        Sanki para alıyorlar bu iş için ve yüreği dağlanmış, acıdan kıvranan yakınlarını kaybetmiş, insanların söylediklerini çürütmek için canhıraş, saçma sapan argümanlarla: “Yalan söylüyorlar!” diye provokatif paylaşımlar yapıyorlar!

        Haberleri olsun bu vicdan yoksunu insanların…

        Bunu yaparak taraftarı olduklarına iyilik değil, bilakis kötülük yapıyorlar.

        Zaten sinir uçları açık toplumu tahrik edip desteklediklerine karşı nefreti büyütüyorlar.

        Dulkadiroğulları'nın hamam camları bile yerindeyse…

        Dulkadiroğulları'nın hamam camları bile yerindeyse…
        0:00 / 0:00

        Evet, çok kötü sarsıntılardı ama bu büyük yıkımın sebebi asla değildi.

        Öyle olsaydı, o zaman tüm binaların yerle bir olması gerekiyordu.

        Dip dibe iki binadan bir bina tuz buz olmuş, diğerinde hafif hasar ya da hiç hasar yok ise demek ki yıkımın günahı sadece altta yer değiştiren faylar değil!

        O bir yana… Kahramanmaraş’ta keşfe çıktığımda gördüm. Daha önce hiç gitmediğim bir kentti. Merkezde 15. yy sonunda Dulkadiroğulları zamanında yapılan bir hamam var. Aktif üstelik. Duvarlarında tek bir çizik yok! Bırakın çiziği kubbelerinin tepesinde hafif hava alsın diye cam şişeler var. Onlar bile yerinde duruyor. Ha keza Kahramanmaraş Kalesi… Kıpırdamamış bir santim.

        Bu arada bir konu daha var.

        İki kızını ve eşini kaybeden arkadaşımız Sait Bilgin’i Kahramanmaraş’ta enkazın başında ziyaret ettim. Büyük umutla bekliyordu canlarını. Maalesef olmadı. Allah rahmet eylesin hepsine. Sait kardeşimize de sabır versin.

        Çok zor. Çok acı. Dayanmak çok güç.

        Ziyaretim sırasında bir iddia atıldı ortaya; Sait’in eşinin ailesine ait ev kentin en lüks, en pahalı sitelerinden birinde. Sömestr tatili için gittikleri o evin mezarları olmasının nedeni inanılmaz.

        REKLAM

        Aynı sitede (Penta Park) sadece 3 blok yıkılmış ve iddiaya göre bu 3 blok altında da bankalar varmış ve iddiaya göre bankalar kolonları kesmiş.

        Benzer çok örnek var.

        Aynı şeyi Malatya’da da gördüm.

        İnönü Caddesi’nde çocukluğumdan hatırladığım binalar.

        Eskiler çok evet ama hemen hemen aynı senelerde yapılmış bu binalardan biri sapasağlam duruyor yanındaki ise yerle bir.

        İddiaya göre orada da sebep, altındaki lokantanın daha çok masa koymak için kolon kesmiş olması.

        O yüzden hepinize naçizane tavsiyem…

        (Ki ben de yapacağım)

        Derhal aşağı inip kolonlarınızı kontrol ettirin.

        Hele hele işyeri varsa…

        Hele de banka ya da lokanta, pastane vesaire…

        Bazı ahmaklar, uyanıklar apartman sakinlerinin haberi olmadan bunu yapabiliyormuş.

        Özetle; Yıkımın sebebi 1) ÇÜRÜK İNŞAATLAR 2) KESİLEN KOLONLAR

        Ötesi yani: “Sarsıntılar çok şiddetli idi. Bazı yerlerde fay tam alttan geçtiği için etkisi büyük oldu.” mealinde açıklamalar cidden kandırmacadır ve bu kandırmaca hem mevcuttan ders alınmasının önüne geçer hem de at hırsızı müteahhitlerin mahkemede hesap sorulma aşamasında geçerli bahaneleri olur!

        Diğer Yazılar