Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Çanakkale Zaferi ile ilgili sözler ve şiirler! 18 Mart Çanakkale türküsü sözleri

        Çanakkale, her karışına oluk oluk şehit kanı dökülen vatan toprağımız. 10 binlerce mehmetçik gözünü kırpmadan canını verdi ama kanlarıyla suladıkları o topraklardan bir milim geri çekilmedi. Türk tarihinin en büyük zaferlerinden Çanakkale Zaferi'nin bugün 103. yıldönümü. İşte Çanakkale Zaferi ile ilgili sözler ve şiirler...

        ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ SÖZLER

         “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
        “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.” M. Kemal ATATÜRK
         “Çanakkale Savaşları, Avusturalya ordusunun gelişimine birçok etkide bulunmuştur. İlk olarak Avusturalya ordusu kuvvetlerinin bir yabancı tarafından değil, bir Avusturalyalı subay tarafından idare edilmesini temin edecek bir uygulamaya başlanmıştır. Ve Çanakkale olayları, bu uygulamayı başlattı.”
        “Çanakkale Savaşları, Avusturalya ordusunun gelişimine birçok etkide bulunmuştur. İlk olarak Avusturalya ordusu kuvvetlerinin bir yabancı tarafından değil, bir Avusturalyalı subay tarafından idare edilmesini temin edecek bir uygulamaya başlanmıştır. Ve Çanakkale olayları, bu uygulamayı başlattı.” Avustralyalı Yarbay D. M. HORNER
        REKLAM
         “… Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layikiyle takdir edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur…. Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, Ingilizler kendileriyle dövüştükten sonra bittecrübe anlamışlardır.”
        “… Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layikiyle takdir edilmemiş olması, Ingilizler için felaket olmuştur…. Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, Ingilizler kendileriyle dövüştükten sonra bittecrübe anlamışlardır.” Ingiliz Generali Oglander
         “Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duvara körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız.”
        “Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duvara körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız.” İngiliz Başbakanı Asquith
         “Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Martı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu.”
        “Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Martı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu.” Robert Rhodes James.
         “Çanakkale Savaşları, modern savaş tarihinde birleşik kara ve deniz savaşlarının başlangıcı ve ilk örneğidir.”
        “Çanakkale Savaşları, modern savaş tarihinde birleşik kara ve deniz savaşlarının başlangıcı ve ilk örneğidir.” Japon Prof. Dr. Em. Krg. Hideo MIKI
         “Avrupa diplomasisinin çıkmazlarında ihtiyatla yolunu arayan ve Avrupa devletleri’nin birbirine düşmüş meclislerinde kendi lehinde fırsatlar kollamaya çalışan ürkek ve tereddütler içindeki Osmanlı, artık yerini, dimdik adeta mağrur ve kendine güvenen, kendi hayatını yaşamaya azmetmiş, Hristiyan düşmanlarına tam bir istihfafla bakan şahsiyete bırakmıştı.”
        “Avrupa diplomasisinin çıkmazlarında ihtiyatla yolunu arayan ve Avrupa devletleri’nin birbirine düşmüş meclislerinde kendi lehinde fırsatlar kollamaya çalışan ürkek ve tereddütler içindeki Osmanlı, artık yerini, dimdik adeta mağrur ve kendine güvenen, kendi hayatını yaşamaya azmetmiş, Hristiyan düşmanlarına tam bir istihfafla bakan şahsiyete bırakmıştı.” Alan Moorhead
        REKLAM
         “Çanakkale fecayi’ine (çok acıklı olaylarına) ait mesuliyetin, her iki taraftan hangisine ait ve raci olduğu keyfiyeti henüz tahakkuk edemediyse de, bahri hücumun (deniz hücumu) altında mündemiç (saklı) olan hakayik (gerçekler), o kadar basittir ki, bu hususta en müptedi (ilkel) olanlar bile bunu anlarlar. Biz en müşkülü’l-icra (yapılması zor) harekete tasaddi ettik (başladık) ve esas noktalara dair maluunatı sahiha (gerçek bilgiler) elde etmeden evvel mutadımız (adetimiz) olduğu üzere, düşmanı hakir (küçük) görerek, böyle bir külfetli işe sarıldık. Neticedeyse, herkesin kabul ve itiraf edeceği bir hezimete, mağlubiyete uğradık ki, bunun izin, hiçte şikayete hakkımız yoktur. 18 Martta mağlup olduk. Bu bapta tevile felana (başka anlam vermeye falan) hacet yoktur.”
        “Çanakkale fecayi’ine (çok acıklı olaylarına) ait mesuliyetin, her iki taraftan hangisine ait ve raci olduğu keyfiyeti henüz tahakkuk edemediyse de, bahri hücumun (deniz hücumu) altında mündemiç (saklı) olan hakayik (gerçekler), o kadar basittir ki, bu hususta en müptedi (ilkel) olanlar bile bunu anlarlar. Biz en müşkülü’l-icra (yapılması zor) harekete tasaddi ettik (başladık) ve esas noktalara dair maluunatı sahiha (gerçek bilgiler) elde etmeden evvel mutadımız (adetimiz) olduğu üzere, düşmanı hakir (küçük) görerek, böyle bir külfetli işe sarıldık. Neticedeyse, herkesin kabul ve itiraf edeceği bir hezimete, mağlubiyete uğradık ki, bunun izin, hiçte şikayete hakkımız yoktur. 18 Martta mağlup olduk. Bu bapta tevile felana (başka anlam vermeye falan) hacet yoktur.” İngiliz Yazar Ellis Ashmit BARTLETT
         “Müttefiklerin gayreti kalmamıştır. Türkiye insan menbalarını (kaynaklarını) sarf ederek bitab (bitkin) kalmış, müttefikler, hissolunur derecede zayıflamamışlardır. Fakat Çanakkale Muharebesi’nin Rusya’nın akibeti ve Balkanlar’daki tesiriyle Türkler müteselli olabilirler.”
        “Müttefiklerin gayreti kalmamıştır. Türkiye insan menbalarını (kaynaklarını) sarf ederek bitab (bitkin) kalmış, müttefikler, hissolunur derecede zayıflamamışlardır. Fakat Çanakkale Muharebesi’nin Rusya’nın akibeti ve Balkanlar’daki tesiriyle Türkler müteselli olabilirler.” Larşer
         “Çanakkale Müharebelerinde Türk ordusunun başında daha başlangıçtan itibaren orayı, üç kez ve yalnız kendi inisiyatifiyle kurtarmış olan Türk Başbuğu (Atatürk) bulunmuş olsaydı, bu gün tarih, bir Çanakkale Savaşı yerine, karaya ayak basmasıyla beraber, akim kalan bir Çanakkale teşebbüsünden bahsederdi.”
        “Çanakkale Müharebelerinde Türk ordusunun başında daha başlangıçtan itibaren orayı, üç kez ve yalnız kendi inisiyatifiyle kurtarmış olan Türk Başbuğu (Atatürk) bulunmuş olsaydı, bu gün tarih, bir Çanakkale Savaşı yerine, karaya ayak basmasıyla beraber, akim kalan bir Çanakkale teşebbüsünden bahsederdi.” M. Şevki YAZMAN
         “Çanakkale Savaşları, savaşa İngiliz bayrağı altında katılan Yeni Zelanda’nın uluslaşma sürecine çok önemli katkılarda bulunmuştur. 1915’te Yeni Zelandalılar, kimliklerini İngiliz İmparatorluğu içerisinde tanımlamaktaydılar ve bağımsızlık kazanmak gibi istekleri yoktu.”
        “Çanakkale Savaşları, savaşa İngiliz bayrağı altında katılan Yeni Zelanda’nın uluslaşma sürecine çok önemli katkılarda bulunmuştur. 1915’te Yeni Zelandalılar, kimliklerini İngiliz İmparatorluğu içerisinde tanımlamaktaydılar ve bağımsızlık kazanmak gibi istekleri yoktu.” Yeni Zelandalı Prof. Dr. J. PHİLLIPS
        REKLAM
         “Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”
        “Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.” Churchill

        18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ ŞİİRLER VE ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

        ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

        Çanakkale içinde vurdular beni

        Ölmeden mezara koydular beni

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale köprüsü dardır geçilmez

        Al kan olmuş suları bir tas içilmez

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale içinde aynalı çarşı

        Anne ben gidiyorum düşmana karşı

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale içinde bir dolu testi

        Anneler babalar ümidi kesti

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale'den çıktım yan basa basa

        Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale içinde sıra söğütler

        Altında yatıyor aslan yiğitler

        Of gençliğim eyvah

        Çanakkale'den çıktım başım selamet

        Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet

        Of gençliğim eyvah

        REKLAM

        ZAFER TÜRKÜSÜ

        Yaşamaz ölümü göze almayan,

        Zafer, göz yummadan koşana gider.

        Bayrağa kanının alı çalmayan,

        Gözyaşı boşana boşana gider!

        Kazanmak istersen sen de zaferi,

        Gürleyen sesinle doldur gökleri,

        Zafer dedikleri kahraman peri,

        Susandan kaçar da coşana gider.

        Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,

        Diriler şerefli, ölüler şanlı!

        Yurt için dövüşen başı dumanlı,

        Her zaman bu şandan, o şana gider.

        FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

        BAYRAĞIM

        Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,

        Gökten Ay'la-Yıldızı koparmışım;

        Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;

        Birde vatan sevgimi

        Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

        Sen dalgalan, ben coşayım,

        Uğruna destanlar yazayım!

        Delikanlımın damarındaki kansın,

        Sen, cansın, canansın.

        Yansın, bu yürekler sana yansın;

        Vatan aşkıyla yansın

        Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

        Sen dalgalan, ben coşayım,

        Uğruna destanlar yazayım!

        Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;

        Aşksın, Destansın, bulutsun;

        Sen bensin, Benliğimsin

        Sana, canım feda olsun!

        Dalgalan ey şanlı Bayrağım;

        Sen dalgalan, ben coşayım,

        Uğruna destanlar yazayım!

        REKLAM

        ÇANAKKALE DİYARINDA

        Denize takılan kilit

        Dünyayı kaldıran yiğit

        Alaylar var toptan şehit

        Çanakkale diyarında

        Kahraman şehit cavuşlar

        Şehitliğe uçan kuşlar

        Savaşta yeni buluşlar

        Çanakkale diyarında

        ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

        Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?

        En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

        -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-

        Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

        Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

        Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'

        Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

        Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

        Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,

        Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.

        Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,

        Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

        Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:

        Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

        Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

        Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!

        Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,

        Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,

        Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;

        Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

        Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

        Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

        Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,

        Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

        REKLAM

        Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

        Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

        Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

        Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

        Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

        Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

        Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

        O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

        Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

        Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.

        Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

        Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

        Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

        Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.

        Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

        Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

        Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

        Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?

        Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

        Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

        Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

        Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

        Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;

        'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.

        Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

        İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.

        Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

        O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

        Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

        Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

        Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

        Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

        Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

        Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

        Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?

        'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

        Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

        Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

        'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

        Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

        Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,

        Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

        Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,

        Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

        Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,

        Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

        Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

        Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

        Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

        Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

        Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

        Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

        Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

        Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

        O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

        Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;

        Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

        Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

        Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

        Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

        MEHMET AKİF ERSOY

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ