Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Mısır, Gazze filosu ve Obama...

        CEYDA KARAN

        ckaran@haberturk.com

        Arap isyan dalgası, Ortadoğu’da henüz nereye evrileceğini kestiremediğimiz bir süreci başlattı. Bu yeni süreç kaçınılmaz olarak bölgedeki ‘tüm sorunların anası’ olan Filistin-İsrail ihtilafında da yeni bir denklemin kurulmasına yol açıyor.

        KAHİRE’NİN ‘DÜŞÜNÜLEMEZ’ ADIMLARI

        Doğrusu çok kısa süre içinde tanıklık ettiğimiz gelişmeler nefes kesici. Ocaktaki Mısır isyanının bölgedeki dinamikleri derinden etkileyecek ilk sonucu, 30 yıldır statükoyu belirleyen İsrail’le 1979 Camp David barışının çatırdamaya başlaması oldu. Hüsnü Mübarek’i deviren halk isyanının ardından ipleri eline alan askeri konsey, içeride meçhule giden bir ‘demokrasi inşası’ sürecine girişirken, dış politikada ‘düşünülemeyecek’ türden adımlar atmakta. Kahire 30 yıl sonra ilk kez iki İran savaş gemisinin şubatta Süveyş Kanalı’ndan geçmesine geçit verirken, Tahran’la diplomatik ilişkilerin kurulmasını ‘arzular’ görünümünde. Mısır’dan İsrail’e akan doğalgaz vanası kapatılmasa da haddinden fazla ucuza sunduğu ortaya çıktı. Mesele şimdi Mübarek hakkında açılan yolsuzluk dosyasında ve fiyatın artırılacağı aşikar. Elbette hepsinden mühimi Mısırlıların 27 Nisan’da 4.5 yıldır süren Filistin bölünmüşlüğünü bir çırpıda sona erdirivermesi. Kahire’nin sponsorluğunda El Fetih ile Hamas arasında birlik hükümeti kurulup Filistin için seçim rotası tutturulurken, Gazze Şeridi’ne yönelik yasadışı İsrail ablukası kırılmanın eşiğinde.

        ABD’NİN TEPKİSİ ‘SINIRLI’ KALDI

        İşin ilginç yanı Mısır’ın bu adımlarına ABD yönetiminden öyle çok yüksek perdeden itirazlar da gelmedi. ABD’nin Filistin birlik hükümetine tepkisi ‘Filistin yönetimine yardımların gözden geçirileceğini’ belirtmekle sınırlı kaldı. İsrail elbette Mısır’ın İran’la flörtünden irrite olurken, Filistin’deki birlik hükümetinden hiç hazzetmedi. Başbakan Benyamin Netahyahu, El Fetih lideri Mahmut Abbas’ı “Ya onlarlasın ya bizle” resti çekti. Şimdi Netanyahu önümüzdeki hafta Amerikan Kongresi’ne de hitap edeceği Washington ziyaretine hazırlanırken, Obama yönetiminin Ortadoğu arabulucusu George Mitchell’ın istifası geldi. Kuzey İrlanda’daki ‘Hayırlı Cuma’ barışının mimarlarından olan ve Obama’nın başkanlığa başlar başlamaz atadığı Mitchell’dan İsrail başından beri hazzetmemişti. Lakin istifasının hayra mı, şerre mi vesile olacağını kestirmek henüz zor.

        FİLO BU KEZ SAĞLAM ‘DEMİR ALIYOR’

        Hal böyleyken, Filistin-İsrail ihtilafında bu yaz suları ısıtacak filoyu ihmal etmemeli. Mavi Marmara’nın da içinde yer aldığı uluslar arası yardım filosu bu kez çok daha geniş bir çerçevede büyük olasılıkla 30 Haziran’da yola koyulacak. Geçen yıl İsrail’in kanlı bir baskınla dokuz Türk vatandaşını katlettiği filoya altı uluslar arası yardım inisiyatifi katılmıştı. Bu kez organizasyona 22 inisiyatif katılıyor. Yine çok daha kalabalık, yaklaşık 1500 kişinin yer alacağı 15 gemi olacak. Mavi Marmara uluslar arası katılımcılarını da alacak şekilde Avrupa’da İspanya, Yunanistan yahut İtalya’dan bir limandan demir alacak. İsrail’in bu kez Türkiye’nin üzerine ‘yıkmasını’ zorlaştıracak düzeyde uluslar arası bir girişim mevzu bahis. 22 inisiyatif, taşınan insani yardımın silah filan olmadığını ispatlayacak şekilde, İsrail hariç bütün ülkelerin ve BM’nin yetkili makamlarının denetimine açık olacağını vurguluyor. Yani İsrail’in tahammüden insan öldürme, yaralama, kaçırmaya kalkışması halinde çok daha büyük gürültü kopacağı bir zemin var.

        BİRLİK HÜKÜMETİ NELERE KADİR

        Peki İsrail ne yapacak? Şimdiye kadar belirlenmiş tutum, Gazze’ye denizden ablukayı kırma girişimlerinin ne pahasına olursa olsun engelleneceği yönünde. İsrail yeni filonun çerçevesini hesab ederek yardıma geçit verse, bu kez Gazze ablukası politikası fiilen başarısız olacak. Ortada Filistin birlik hükümeti olmasa belki İsrail için ‘amenna’ olabilir. Zira o vakit Gazze’nin Mısır’a havale edilerek Filistin’in bölünmüşlüğünü pekiştirecek bir durum ortaya çıkar. Lakin birlik hükümeti bu emeli boşa düşürmekte. Üstelik Hamas’ın El Fetih’le birlikte 1967 sınırlarına dayalı bir çözüme destek işaretleri vermesi, İsrail’in varlığını da kabul etmek anlamına geleceğinden dünyaya “Bütün Filistinliler bizi denize dökmek istiyor” fikrini pazarlamak çok daha güçleşecek.

        TÜRKİYE-MISIR İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

        Bütün bu süreç, Mısır’ın nelere kadir olduğunu ortaya seriyor. İsrail’le 1979 Camp David anlaşmasıyla barış yapan ilk Arap ülkesi olarak bölgedeki statükoyu belirlemiş Mısır, Arap alemine geri dönüşünün de yolunu açarak denklemi şekillendiriyor. Hal böyleyken Kahire’de El Fetih-Hamas birlik anlaşmasına imza konulurken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da resmin içinde yer alması çok mühim. Davutoğlu, bu süreçte başından beri Gazze sınırını tutan Mısır’a Türkiye’nin ancak yardımcı olabileceğini vurgulamıştı. Dolayısıyla ‘rol çalma’ iddiaları ancak ‘niyet okuma’ ve hatta mübalağaya girebilir. Bölgede oluşacak yeni denklemde Türkiye ile Mısır’ın işbirliği haddinden fazla öneme haiz.

        OBAMA’NIN İŞİ ZOR

        Meselenin Amerika ayağına gelince. Mitchell’ın istifasının arkasındaki fikri henüz bilmiyoruz. Obama’nın Washington’da ‘Arap baharı’ diye anılan sürecin de gazıyla İsrail-Filistin ihtilafında yeni rota çizmesi ve Netanyahu’ya inceden baskıya yönelmesi de mümkün. Elbette bunu anlamak için ilk etapta Obama’nın önümüzdeki hafta başında yapacağı konuşmayı beklemek lazım. İsrali şimdiden Arap isyan dalgasının baskısını üzerinde hissediyor. Ve dramatik gelişmeler olmazsa, eylüldeki BM Genel Kurulu’nda ABD’nin ‘Hayır’ı, sembolik de olsa Filistin devletinin tanınmasını engelleyebilecek gibi görünmüyor. Lakin Obama’nın, ikinci kez seçim virajına girmeye hazırlanırken ve Bin Ladin’in öldürülmesinin gazının nereye kadar yeteceği meçhulken, Washington’daki Yahudi lobisinin arzusu hilafına davranması kolay değil. Nihayetinde Obama da bu ihtilafta bugüne kadar daha önce denenmiş ve başarılamamış bir çizgiyi takip etmenin ötesine geçemedi. Ve ne yazıktır ki, ne lobide ne de İsrail’de giderek sağa kayan ‘Siyonist akılda’, Arap isyan dalgasını da değerlendirerek Filistinlilerle hakiki ve adil bir anlaşmaya meyledileceğinin işareti yok.

        Ancak Washington’dan görünen manzara da İsrail açısından durumu kolaylaştırmıyor. İsrail’in bölgedeki bölünmüşlüğün devamı üzerinden kurduğu statüko derin hasar aldı. Bölgedeki gelişmeleri dış politikada sürekli yanılgılar yaratan ‘yandık-bittik-kül olduk’ klişesinin ötesine geçip soğukkanlı okumaya çalışmakta fayda var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ