Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Eğitim Görkem İldaş'ın Yolun Başındayken programı bugün Habertürk TV'de başladı

        Programın ilk bölüm konuğu eğitimci Orhan Özbey, yeteneğin bilgiden daha önemli olduğunu vurgulayarak yetenek keşfinin önemini aktardı.

        “İNSANI YETENEĞİ DIŞINDA İSTİHDAM ETMEK, DOĞAYLA SAVAŞMAK GİDİBİR"

        Herkes içindeki yeteneği dışa vurmak istiyor. Bir insan düşünün; yiyor, içiyor, yatıyor hiçbir şey yapmıyor. Nasıl görünür bu hayat? Sanki güzel bir hayat. Bu hayat nerenin hayatı biliyor musunuz? Hapishane hayatı, peki buradaki insan mutlu mu? Değil. Hapishane neden ızdırap verir? Çünkü içindeki yeteneği dışarı vurabilecek özgür ortam yok! Bir çocukta, bir alanda yetenek varsa önemsenmeli ve saygı duyulmalı. Onu mutlaka dışarı çıkartmak lazım. Dolayısıyla daha çocuklukta güçlü yana odaklanmak en doğrusu. Matematik becerisi yoksa yoktur; sanat becerisi vardır, hukuk becerisi vardır, diplomasi becerisi vardır ama mutlaka biri vardır. İnsanları yeteneklerine göre değerlendirmek, istihdam etmek en doğrusu. Bir insana bilgi verebilirsiniz ama yetenek veremezsiniz. Bilgi çok önemli fakat yetenek daha önemli. Çünkü yeteneklerde genetik belirleyicidir. İnsanı yeteneği dışında istihdam etmek, doğayla savaşmak gibidir. Çocuğun doğasıyla da savaşmak gibidir.

        "BÜTÜN LİSELERİMİZ KAPANMALI"

        Çocuklarımızın ortaokul son sınıftan itibaren yeteneklerini tespit edelim ve liseye gittiği zaman kariyer meslek lisesine gitsin. Bütün liselerimiz kapanmalı; meslek lisesi, diğer liseler, Anadolu liseleri; hepsi. Mevcut meslek liseleri de motive etmiyor. Mimarlık kariyer meslek lisesi, tıp kariyer meslek lisesi, hukuk, öğretmenlik, işletme çoğaltalım. Çocuklarımız yeteneklerine göre bu okullara gitmeli. Lise son sınıfa geldiği zaman da bu çocuklarımızın en iyileri üniversiteye gider; diğerleri de ara eleman olarak mutlaka meslek sahibi olur. Bu gerçeklikten kesinlikle kaçmamamız gerekiyor. Düşünün, 20-24 yaşlarına gelmiş çocuklarımızın mesleği yok ve bu yaştan sonra bir meslek edinmesi de mümkün değil. Ama ortaokuldan sonra, temel eğitim aldıktan sonra; yeteneğine göre yerleşeceği bir sistemde okuyacak, çalışacak ve çok güzel başarılar elde edecektir.

        Yetenek çok önemli tabii ki ama insan gelişen bir varlık, fikirleri değişecektir. O kadar genç yaşta kariyer meslek lisesine yönlenmesi acaba bir sınırlandırma yaratır mı ileriki yıllarda?

        Aslında o değişir dediğiniz şey ilgisi değildir, değişen hevesidir. Heves bilimsel değil, ilgi ise bilimseldir; genetiğinin desteklediği şeydir. Dolayısıyla çocuk gerçek ilgisini tespit edemediği için çevrenin etkisinde kalıyor; maymun iştahlı bir şekilde veya trende göre bir şeylere yöneliyor. Ancak çocuk heveslerine göre bir yere girdiği zaman mutlu olmayacaktır. Fakülte değiştiren çokça çocuğumuzun olduğunu biliyoruz ama çaresiz istemeden o fakülteleri bitirenler de var.

        Lisede çocuklarımızı alıp bütün bilgileri vermektense yetenekli olduğu konuda bilgiyi derinlemesine vermek daha doğru. Bakın şimdi biz lisede çocuklarımıza her şeyi veriyoruz. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, tarih. Yani biz şunu söylüyoruz; bu çocuk bütün meslekleri yapabilsin, öyle bir şey yok! Mesleğini tespit edeceğiz ve sadece onun bilgisini vereceğiz; o zaman çocuk çok mutlu olacak. Gençlerimizin çoğu neyi söyler biliyor musunuz? Aslında çok haklılar, diyorlar ki; matematik ne işime yarayacak, fizik ne işime yarayacak. Matematik, matematik yeteneği olmayan bir çocuğa yaramayacaktır. Doğru söylüyorlar, yaramayacaktır; çünkü bu çocuk eğer gidip hukukçu olacaksa yaramayacaktır. Fizik, kimya şüphesiz genel kültür olarak gerekli ama bu ortaokula kadar fakat ondan sonra gerekmeyecek.

        REKLAM

        Her disiplinin ona katacağı bir şey vardır da nasıl aktarıldığına bağlı değil mi? Siz şimdi matematiği hayatla bağlantılı bir şekilde anlatsanız -mesela evin içinde de matematikle açıklayacağımız durumlar var- örneklerle aktarsanız; çocuk da hikayeyle öğrendiği için daha kalıcı öğrenmeyi gerçekleştirmiş olmaz mıyız?

        Doğru! Mesela alan hesaplarını çocuk ezberlemiştir ama bir masanın alanını ölçmek aklına bile gelmiyor. Burada bir sıkıntı var, yani muhakeme becerisi kazandırılmadığı için maalesef böyle bir sıkıntı söz konusu.

        Çocuklar yetenek keşfi için testlerden yararlanabilirler. Yetenek madenciliği yapan kuruluşlarda var, bunların testlerine girebilirler. Girdikleri zaman veliler şunu görecekler; benim çocuğum en iyi hangi mesleği yapar? Amerika'dan getirttiğimiz MAPP™ Testi (Motivational Appraisal of Personal Potential) Kariyer Değerlendirme Analizi, çocukları 900 meslekte analiz ediyor. Diyor ki bu 900 meslek içinde çocuk en iyi şu meslekleri yapar. %70'ten fazla bir mesleği gösteriyorsa en iyi, mükemmel yapacağı mesleklerdir, 50 ile 70 arasında yine iyidir; fakat 50'den aşağıysa işte bu çocuklar bu meslekleri yapamayacaklar demektir. Mesela diyor ki bu çocuk %90'la mimar olur, %30'la da doktor olur ve bu çocuğumuz sınava giriyor, çok yüksek puan alıyor, puanım boşa gitmesin diye en yüksek puanlı Tıp Fakültesi’ni seçiyor. Mimar olacakken o yüksek puanlar başına bela oluyor.

        REKLAM

        “ÜNİVERSİTE ÖZGÜRLÜKLERİNİ VEREBİLMELİ GENÇLERE”

        Programın ikinci bölüm konuğu Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök ise gençlerin ve toplumun ilgisini bilime çekmek için neler yapılması gerektiğini aktardı.

        Üniversitelerimiz temel işlevi eğitim, araştırma ve topluma hizmet; ancak günümüz üniversitesi, bundan sonraki kuşakların istekleri bunlarla yetinmeyecek. Üniversite aynı zamanda özgüveni verebilmeli, öğrencinin kendisini tanımasını yardım etmeli; aslında özgürlüklerini verebilmeli gençlere. Gençler çok açık bir şekilde, özgür bir şekilde görüşlerini açıklayabilmeli. Farklı ülkelerden, ülkemizin farklı bölgelerinden diğer gençlerle kaynaşabilmeli, ortak kültürü paylaşabilmeli, birlikte yaşayabilmeli.

        BİLİM KAFE: ODTÜ’LÜ HOCALAR KÖYLERİ, KASABALARI GEZİYOR!

        Gençlere ilkokul çağlarından itibaren bilimi sevdirmenin farklı yollarını bulmamız gerekiyor. İlk öğretimde öğretmenlerimizin bilim insanlarıyla bir araya gelip farklı programlar oluşturması gerekiyor. Üniversitelere de bilimi sevdirmek için çok büyük görev düşüyor tabii ki. ODTÜ olarak bilimi nasıl sevdirebiliriz, genç kuşaklara nasıl aktarabiliriz bağlamında uluslararası projelerimiz var. Mesela geçen sene bilimin ev hali konseptimizdi; evde, oturma odasında, misafir odasında, salonda, mutfakta, balkonda yani günlük yaşantımızın içindebilim var bunu çok basit deneylerle, testlerle gençlere sevdiriyoruz; Avrupa Birliği destekli bir proje bu. Bir de üniversitemizde bir buçuk yıl önce başlattığımız bir program var: Bilim Kafe. Bilimin önem verdiği güncel konuları toplumumuzla, gençlerle buluşarak; onların ortamında, çok sade ve basit bir dille anlatmak istiyoruz. İlk aşamada 10 yere gittik, şehrin merkezindeki bir kafede bütün o bölgenin halkıyla buluşuyoruz. 15 yaşından 55 yaşlarına kadar insanlarımız geliyor. Üniversitemizin kendi alanlarında en başarılı akademisyenleri o topluluklarla bir araya geliyor. Mesela yapay zeka konusu,sınav stresi, güneş enerjisi, arkeolojik çalışmalar konularını tartıştık. Hem toplumun anlayacağı dilde hem de daha geniş kitlelere hitap edecek şekilde bilimi tanıtmamız lazım.

        19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda tüm gençlerimizi, hepimizi kutluyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün de hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Atatürk gençliği bu gençlik ve gerçekten Atatürk ilke ve devrimlerini çok iyi özümseyerek hem ülkeleri için hem de dünya için çok önemli işler yapmalarını istiyorum ve onlara başarılar diliyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ