Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Yalçın Akdoğan: Seçime gitmesinin tek sorumlusu var. O da Bahçeli'dir.

        Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Türkiye'nin seçime gitmesinin tek sorumlusu vardır, o da Sayın Bahçeli'dir. Siz bütün kapıları kapatacaksınız, bu kapıları kapattığınız için bütün opsiyonlar tükenecek, Türkiye seçime gidecek, 'seçim hükümeti kurulmasın' diye yapılan önerileri de kabul etmeyeceksiniz ondan sonra da 'HDP ile yan yana oturdunuz'. Seçimin sorumluluğu da geçici seçim hükümetinin kurulmasının vebali de Sayın Bahçeli'ye aittir" dedi.

        Akdoğan,Şehit Yüzbaşı Ali Alkan'ın cenazesine üniforması ile katılan şehit Alkan'ın ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan'ın için de "Bugün sayın başbakanımızda söyledi o törenle ilgili acıyı anlıyoruz ve paylaşıyoruz. Ama burada vakarla bunu göğüslemek gerekiyor. O üniformanın gereğini de yapmak gerekiyor ve terör örgütünü sevindirmemek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

        Yalçın Akdoğan, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. İlk kez geçici bir seçim hükümetinin kurulduğunu ve yeni bir teamülün oluşacağını belirten Akdoğan, bu durumun bütün koalisyon görüşmeleri sürecinin normal akışında işlerin bir yere varamadığı, bütün opsiyonların tükendiği için ortaya çıktığını ifade etti.

        Akdoğan, bu yeni durumun partiler arası bir koalisyon durumu olmadığına işaret ederek, "Biz herhangi bir partiyle hükümet ortaklığı yapmıyoruz. Şu anda kurulacak hükümet, partiler arası bir koalisyon değildir, koalisyon ortaklığı değildir. Önümüzde yeni bir tablo var. Bu tabloya göre elbette belli partilerden belli oranda bakan alınacak. Burada diğer bakanlık teklif edilecek kişiler de milletvekili sıfatıyla bu hükümetin üyesi olarak davet edilecektir. Bunu partiler arası bir ilişki, koalisyon, ortaklık gibi anlamlandırmamamız lazım. Bu anayasal bir zorunluluk" diye konuştu.

        Neticede partilerin anlaşamadığını ve bu yüzden koalisyonun kurulamadığını bildiren Akdoğan, anayasal zorunluluk sebebiyle hükümetin kurulacağını söyledi. Akdoğan, partilerin siyasi sorumlulukla davranmaları gerektiğini vurgulayarak, partilerden bu anayasal zorunluluğa ve siyasal sorumluluğa çok uygun düşmeyen açıklamalar yapıldığını dile getirdi.

        "AK Parti de 'ben de üye vermiyorum' deseydi ne olurdu?" diye konuşan Akdoğan, bunun herhangi bir partinin hükümet kurması olmadığını, kendilerinin anayasal zorunluluğa uygun hareket ettiğini belirtti.

        Akdoğan, hükümetin kurulabilmesi için Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun çok samimi bir şekilde gayret gösterdiğini ifade ederek, "Bugün geldiğimiz noktada artık şartları zorlamadan bu siyasi sorumluluğu üstlenmek ve Türkiye'yi seçime götürecek bir hükümetin içinde yer almak gerekiyor. Fakat partiler burada maalesef bu tavrı sergileyemediler, inşallah milletvekilleri bu siyasi sorumluluğu sergilerler. Bu bizim temennimiz" dedi.

        "SÜREKLİ KAPILAR KAPANIYOR, ELİMİZ HEP HAVADA KALIYOR"

        Partilere teklif gider gitmez gibi birtakım tartışmaların yaşandığına değinen Akdoğan, şöyle devam etti:

        "Zaten bu partiler anlaşabilseydi koalisyon hükümeti çıkardı, anlaşamadığı için şahıslara teklif götürülüyor. Diğer partilerin yaptıkları açıklamalara bakıldığında, MHP'nin özellikle ortaya koyduğu bir siyasi pozisyon ve deklarasyon var. Bundan dolayı bütün seçenekler tükenmişti. En azından burada bir fedakarlık gösterilmesi lazım. Ama sürekli kapılar kapanıyor, elimiz hep havada kalıyor. Bu, yanlış şekilde farklı yerlere çekildi, işte 'ahlaksız teklif' falan. Bu ahlaksız teklif değil bu anayasal bir teklif. Burada bir bypass yapma durumu da söz konusu değil. Bugüne kadar biz hiç bu yan yollara sapmadık."

        Akdoğan, "Biz üye vermeyeceğimizi açıkladık, niye bizim milletvekillerimize teklif ediliyor" diye sorulduğunu hatırlatarak, bunun mecburen teklif edildiğini, teklifin reddedilmediği zaman bağımsızlardan bakan alınamadığını aktardı. "HDP ile yan yana görüntü vererek seçime gitmemek için AK Parti tüm bu yolları deniyor" iddialarının anımsatılması üzerine Akdoğan, şöyle konuştu:

        "Biz HDP ile koalisyon yapamayacağımızı zaten daha önce gördük, bunu hoş karşılamıyoruz, yani hoş karşılasaydık gidip koalisyon kurardık. Ama şu anki durum bir tercih değil bir zorunluluk. Biz bunu tercih etmiş değiliz, bundan da çok keyif almıyoruz ama anayasal bir zorunluluk var. AK Parti'nin iradesinde olan bir durum söz konusu değil. Burada doğrudan anayasanın gerekliliklerini yapmak gerekiyor. Eğer böyle bir hassasiyetleri varsa o partilerin, niçin bu duruma ülkeyi getirdiler?"

        "YAZILI METİN OKUDUĞU ZAMAN TAM BİR CANAVARA DÖNÜŞÜYOR"

        MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugünkü konuşmasında "ülkenin seçime gitmesinin sorumluluğunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'da gördüğünü" söylemesine değinen Akdoğan, şu ifadeleri kullandı:

        "Türkiye'nin seçime gitmesinin tek sorumlusu vardır, o da Sayın Bahçeli'dir. O dönemde koalisyona kapıyı kapatan Sayın Bahçeli'dir. Başbakanımızın yaptığı çağrıya da karşılık vermedi. Açıkça Sayın Başbakanımız ile görüşmede 'Meclis'e böyle bir erken seçim önerisi getirirseniz biz katılırız ve hayır oyu veririz' dedi. Siz bütün kapıları kapatacaksınız, bu kapıları kapattığınız için bütün opsiyonlar tükenecek, Türkiye seçime gidecek, seçim hükümeti kurulmasın diye yapılan önerileri de kabul etmeyeceksiniz ondan sonra da 'HDP ile yan yana oturdunuz'. O zaman siz AK Parti, HDP ile yan yana otursun diye Türkiye'yi bu noktaya getirdiniz. Seçimin sorumluluğu da geçici seçim hükümetinin kurulmasının vebali de Sayın Bahçeli'ye aittir."

        Yalçın Akdoğan, Bahçeli'nin bugünkü konuşmasına işaret ederek, "Kişi olarak çok beyefendi birisi ama yazılı metin okuduğu zaman tam bir canavara dönüşüyor, tam bir kişilik bölünmesi hali var. Bugünkü konuşmaları yenilir yutulur laflar değil, bu tam bir küfürname gibi açık küfürler sıralıyor. 'Şerefsizler, ahlaksızlar' diyor, Sayın Cumhurbaşkanı'na 'haysiyetsiz' diyor. Burada bir siyasi terbiye sorunu var. MHP gibi büyük bir hareketin başındaki bir insan nasıl böyle küfürler sıralayabilir? MHP'yi esir alan bir genel başkan var. Herkes onun ağzına bakıyor, tek adam mantığıyla MHP'yi uçurumun kenarına getirmiş bir kişiden bahsediyoruz. Eğer HDP'liler bugün kabineye giriyorsa bunun siyasi vebali Sayın Bahçeli'ye aittir" dedi.

        Bahçeli'nin kendileri hakkında "yalan söylüyor" iddiasında bulunduğunu belirten Akdoğan, "MHP ile sanki koalisyon kurulamadı" diye yansıttığını ve bunun yalan bir ifade olduğunu söyledi.

        Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "AK Parti tek başına olmadıktan sonra Türkiye'de hükümet kurmak da zorlaşıyor, Çözüm Süreci'ni yapmak da zorlaşıyor" dedi.

        Akdoğan, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Çözüm Süreci'nin ve terörle mücadele sürecinin de eleştirilebileceğini belirten Akdoğan, ancak toptancı reddetmenin bir çıkış olmadığını kaydetti.

        Hükümetin, terör örgütünün eylemleri neticesinde terörle mücadeleyi etkin şekilde başlattığını, bunu devam ettirmek durumunda olduğunu ifade eden Akdoğan, "Bu, savaş meraklısı olmak falan da değildir. Her yöntemi deneyen bu hükümettir. 1990'lardaki terörle mücadele konsepti şu anda uygulanmıyor. Bugün hukuk içinde bir mücadele var. Hükümet ne reformlardan vazgeçmiş durumda, ne hizmet ve yatırımları bırakmış durumda, ne Kürt vatandaşlarımızı kucaklamayı terk etmiş durumda, ne de paradigmayı değiştirmiş, güvenlikçi yaklaşıma savrulmuş durumda. Hükümet durduğu yerde duruyor. Bugünkü güvenlik konsepti tamamen hukuk içerisinde vatandaş ile teröristi birbirinden ayıran, vatandaşın hak ve hukukunu geliştirmeye çalışan, ona hizmet götüren ve kucaklayan ama buna kasteden, bu süreçlere de kasteden teröristlerle mücadeleyi sürdürmeye çalışan bir anlayıştır" diye konuştu.

        "Operasyonların neden daha önce yapılmadığı" sorusunu yanıtlayan Akdoğan, Kobani olaylarından bu yana bu tür şeylerin yapıldığını, bunların hepsine müdahale edildiği aktardı. "Müdahale edilmedi" denilmesinin doğru olmadığını dile getiren Akdoğan, "'Terör şehre indi' deniliyor. Bu ülkede 30 yıl önce atılan gazete manşetidir. 'Terörist, eşkıya şehre indi'. Terörist şehre ilk defa inmiyor, geçmişteki olumsuzluklar unutuldu. 'Geçmişte sanki her şey çok iyiydi, böyle durup dururken bunlar yaşandı' gibi düşünülüyor. Bunların üzerinden çok mesafeler alındı. Çözüm Süreci'nde de çok mesafeler alındı. Burada bir güvenlik açığı oluştu. Çok sebep sayılabilir. İyi niyetli olarak süreç zarar görmesin diye biraz geri duran bürokratlar olabilir. Ama çok sabotajlar da oldu. Paralel yapının sabotajları oldu" ifadesini kullandı.

        Akdoğan, "Terör örgütünün müzakereye dönmeye ve ateşkese hazır olduğuna" dair açıklaması ile ilgili soru üzerine, bu noktada bir güven sarsılması bulunduğunu vurguladı. HDP'nin bu süreçte sırf siyasi hesaplarla barajı geçmek için eksen kayması yaşadığını, sürecin düşmanlarıyla işbirliği yaptığını söyleyen Akdoğan, HDP'nin AK Parti'yi devirme projesinde kendisini kullandırttığını belirtti.

        Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, şöyle devam etti:

        "Benim o sözlerim, 'AK Parti varsa süreç var'. İşte gördük ne oldu. AK Parti tek başına olmadıktan sonra Türkiye'de hükümet kurmak da zorlaşıyor, Çözüm Süreci'ni yapmak da zorlaşıyor. Benim yönelttiğim eleştiriler de sürecin selameti içindi. Siyasi bir hesap değildi. Bu kadar uğraşmışız, bu kadar emek vermişiz, süreç bozulmasın istiyoruz. Ama görüyoruz ki onlar başka bir kirli işin içine giriyor, sırf siyasi bir takım hesaplarla. Eleştirilerimiz ona karşı. Kim yapacak bu süreci. AK Parti olmazsa kim yapacak. Bu bir tehdit falan değildi. Bugün bunu görüyoruz, yaşıyoruz. Yani bu, 'AK Parti iktidar olamadı, bu yüzden işte terörle mücadele güvenlik konseptine kaydı'. Bu yaklaşım da doğru değil. Bu olayları başlatan PKK'dır. AK Parti iktidarı pozisyonunu korumaktadır ama burada bir güven sarsılması yaşanmıştır. Burada örgüt hiçbir sözünde durmamıştır. Türkiye'yi terk etmemiştir, 'eylemsizlik' demiştir, eylemsizlik de karakol basmanın dışında hiçbir şeye uymamıştır. Baskı ve şiddet, yol kesme, adam kaçırma hepsini yapmıştır."

        Akdoğan, bu noktada tam anlamıyla bir eylemsizliğin gerçekleşmesi gerektiğini belirterek, "Eylemsizlik derken her yönüyle baskı ve şiddet uygulamayacak, yol kesmeyecek, adam kaçırmayacak, silahlanmaya gitmeyecek, tam anlamıyla bir eylemsizlik şart. İkincisi Türkiye'yi terk etmeleri şart" dedi.

        "Devlet yetkilileri veya HDP heyetinin İmralı ile temasının düşünülüp düşünülmediği" yönündeki soruya ise Akdoğan, şu anda hükümet kurma sürecinin yaşandığını, siyasi iradenin şekillenmesinin ardından bu meselelerin ele alınacağını kaydetti.

        Akdoğan, "Devletin ilgili birimleri bu görüşmeleri ihtiyaç duydukça yapar. 1990'larda yapmıştır, MHP'nin iktidar ortağı olduğu 2000'li yıllarda da yapmıştır. Devlet ilk defa görüşmüyor. Her iktidar döneminde, 1990'larda, 2000'li yıllarda, AK Parti yokken, devletin ilgili birimleri, bu asker olabilir, MİT olabilir, bu tür görüşmeler yapmıştır. İhtiyaç duyduğu takdirde devletin ilgili birimleri bunu değerlendirir. Ama HDP'liler, daha önce bildiğimiz süreç yaşanır mı yaşanmaz mı, burada ciddi bir güven bunalımı var. Birtakım gelişmelerin yaşanması ve bunu bizim görmemiz lazım" diye konuştu.

        Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "MHP, AK Parti'nin yaptıklarına ortak olmak istemiyorsa başka bir koalisyonun parçası olsun. Onu da istemiyorsunuz, 'Ben hep muhalefet, müzmin muhalefet kalacağım'. Böyle bir siyasi tarz da olmaz. Bu tabi herhangi bir partinin taktiridir. Diyebilir ki 'ben yüzde 15'lerde duruyorum, bu benim için yeterli' bu ayrı bir şey ama bugün baktığımızda bu sorumluluktan kaçıyorsunuz ve bütün faturayı AK Parti'ye yüklüyorsunuz ve Sayın Cumhurbaşkanımıza" dedi.

        Akdoğan, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. MHP'nin mevcut süreçle ilgili herhangi bir çözüm önerisi olmadığını belirten Akdoğan, burada siyasi bir "bunama" hali ve siyasetsizlik halinin ötesinde bir tablo olduğunu söyledi.

        Bu durumu MHP'ye oy verenlerin görmesi gerektiğini ifade eden Akdoğan, MHP'nin operasyonların yaşandığı bölgeye gidemediğini ve o yöre halkına söyleyecek bir sözü olmadığını dile getirdi.

        Akdoğan, böyle bakıldığında ortada bir siyasetsizlik hali olduğunu dile getirerek, "MHP, AK Parti'nin yaptıklarına ortak olmak istemiyorsa başka bir koalisyonun parçası olsun. Onu da istemiyorsunuz, 'Ben hep muhalefet, müzmin muhalefet kalacağım'. Böyle bir siyasi tarz da olmaz. Bu tabi herhangi bir partinin taktiridir. Diyebilir ki 'ben yüzde 15'lerde duruyorum, bu benim için yeterli' bu ayrı bir şey ama bugün baktığımızda bu sorumluluktan kaçıyorsunuz ve bütün faturayı AK Parti'ye yüklüyorsunuz ve Sayın Cumhurbaşkanımıza" diye konuştu.

        "BUGÜN KAMPANYA YAPMIŞ OLDU"

        Bugünkü açıklamaların hepsinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden döndüğünü ifade eden Akdoğan, son beş günden bu yana yaşananların Anayasal zorunluluk ve siyasi sorumluluk üzerinde inşa gereken bir süreç olduğunu aktardı.

        Akdoğan, bu sürecin seçim hesaplarına kurban edilmemesi gerektiğine işaret ederek, "Atılacak her adım Türkiye için sorumluluk almak demektir. Eğer seçime endeksli konuşmalar üzerinden giderse... İşte bugün kampanya yapmış oldu. siyasi polemikler falan. Bundan ne çıkacak. Burada sadece ülkeyi düşünmesi gereken, sorumlu davranması gereken AK Parti değil. Bu partilerin böyle durumlarda, böyle süreçlerde nasıl bir tavır takındığına da vatandaş bakıyor" ifadesini kullandı.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sürecin başından buyana erken seçimden bahseden açıklamalar yaptığına ilişkin soru üzerine Akdoğan, partiler arası anlaşmalara varılamaması durumunda "kıyamet kopmaz" diyerek, uzlaşma olmadığı taktirde seçime gidilebileceğini aktardıklarını söyledi.

        "MHP SÜREÇTE HANGİ ÖZGÜVERİDE BULUNDU"

        Akdoğan, Cumhurbaşkanının koalisyon görüşmeleriyle ilgili de birçok açıklama yaptığı ancak kale alınmadığın ifade ederek, "Sayın Bahçeli hep özveriden bahsediyor. Yani hep başkaları özveride bulunacak. Peki sen hangi özveride bulunuyorsun. MHP bu süreçte hangi özveride bulundu. Koalisyon sürecinde hangi özveride bulundu. Şimdi seçim hükümeti kurulacak, yani Türkiye elbette hükümetsiz kalamaz, hangi özveride bulunuyorsun. Hep kaçıyorsun, hep kapıları kapatıyorsun. Bu özveride bulunmak sadece AK Parti'ye düşen bir sorumluluk değil. Hep birlikte bu süreci yürütmeliyiz" değerlendirmesinde bulundu.

        Bu süreçte milletvekillerinin siyasi sorumlulukla davranması temennisinde bulunan Akdoğan, bu hükümetin bir AK Parti hükümeti veya partiler arası bir koalisyon olmadığını kaydetti.

        "Sayın Bahçeli sırf seçimde bunu kullanayım diye 'HDP'liler kabineye girdi' kullanayım diye meseleyi kilitledi" diyen Akdoğan, "Bunun siyasi vebali kendisine aittir ve vatandaş bunu çok iyi görüyor. Sen koalisyona 'yok' diyorsun, azınlık hükümetine 'yok' diyorsun. Seçime 'yok' diyorsun. Sonra da erken seçim hükümetine milletvekili vermiyorsun. Peki sen ne istiyorsun. Niye siyaset yapıyorsun" şeklinde konuştu.

        "İKİ ZIT PARTİ ÇOK SAMİMİ BİR ŞEKİLDE GAYRET GÖSTERDİLER"

        Akdoğan, "CHP ile neden koalisyon kurulamadı" sorusuna, CHP ile kurulamamasının rasyonel bir karşılığı olduğunu belirtti.

        CHP ile samimi bir şekilde arayış içerisinde olunduğunu ifade eden Akdoğan, şöyle konuştu:

        "Birçok mesele konuşuldu. Taban tabana zıt olduğumuz konular da var CHP ile. Yani burada eğitim sisteminden tutun da başka bir takım konulara kadar. Birçok mesele masaya yatırıldı ama burada bir koalisyon oluşma zemini görülmedi. Tabanların da burada nasıl baktığı önemli. Masadaki maddeler üzerinden bakıldığı zaman bir ara formül, uzlaşı noktası bulunabiliyor mu? Böyle bakıldığında buradan bir sonuca varılamadı ama tabi bu bir günde olmuyor. İki farklı zıt partiden bahsediyoruz. Bu iki zıt parti çok samimi bir şeklide gayet gösterdiler, birçok farklı ideolojik meseleleri de masaya yatırdılar, bir yol aradılar. Birçok konuda da bu yollar bulundu ama her konuda bulunamadı. Neticesinde bir koalisyon çıkmadı."

        Mevcut bakanların ne kadarının bu hükümette yer alacağının sorulması üzerine Akdoğan, meclisten hangi partinin ne kadar üye vereceğine dair bir yazı geleceğini ve o sayıya göre Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun belirlediği isimlere teklif yazıları göndereceğini ifade etti.

        Akdoğan, bu durumun bir tercih olmadığını, anayasal bir zorunluluk olduğunu dile getirerek, teklif yazılarının reddedilmesi durumunda bağımsız kişilere görev verilebileceğini söyledi.

        "O ÜNİFORMANIN HAKKINI VERMEK GEREKİYOR"

        Öncelikle şehit cenazelerinde çok büyük bir acı oluyor. Acıyı yüreğimize gömüyoruz bize gidince. Ağlamak istiyoruz ama terör örgütünü sevindirmeyelim diye ağlamıyoruz. Bu acıyı insanlar yaşamasın demek doğru değil. İnsanlar farklı şekilde bunu dile getirebilirler. Bunun ötesinde bir takım başka sorunlar yaşanıyor. Burada özellikle bu cenaze törenlerini provoke eden insanlar var. Ben Kırıkkale’de cenazeye katıldım cami avlusunda binlerce insan vardı gittim oradaki insanlar kucaklaştım, şehit yakınlarına sarıldım şehidimizin annesi Allah’ın takdiri vatan sağolsun dedi. Cenaze namazını kıldık dışarıya çıktın 100 metre top arabasının arkasında yürüdük en ufak bir sorun yok. Bizim insanımız çok vakur bir duruş sahibi. Ama arabaya binerken birkaç kişi milleti galeyana getirip örgütlü bir takım yapılar bunlar. Provokasyon çıkarıp o cenazenin şehidimizin manevi huzuruna yakışmayan tertiplerin içine girenler var. Kim bu şehit cenazelerini başak bir mecraya çekmeye çalışıyor bunların üzerine gidilmesi lazım. Bugün sayın başbakanımızda söyledi o törenle ilgili acıyı anlıyoruz ve paylaşıyoruz. Ama burada vakarla bunu göğüslemek gerekiyor. O üniformanın gereğini de yapmak gerekiyor ve terör örgütünü sevindirmemek gerekiyor. O görüntüler PKK’nın sitelerinde manşet oldu, gazetelerinde kullanıldı vesaire. Binlerce sivil insan var çocuğunu kaybediyor ve vatan sağolsun diyor. Biz hepimiz bu vatan için hizmet ediyoruz. Buradaki kutsal değer vatandır, bayraktır. Elinde silah olan güvenlik birimi de o mücadelenin parçası biz o mücadelenin içindeyiz. Kandil her açıklamasında bizimle ilgili de bir takım tehditler savuruyor. Bundan dolayı bunu hep birlikte göğüslemek gerekiyor, terörün ekmeğine yağ sürmemek gerekiyor. O tablo bizi üzdü doğrusu. Üniforma içindeki kişilerin terörle mücadele anlayışına daha çok hakim olan kişiler olarak yani sivil bir insan o sağduyuyu gösterirken bu işin içinde olan kişilerin hayli öyle davranması gerekir. Ama çokta bu meseleyi büyütmek kişiselleştirmekte doğru değil.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ