Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Kılıçdaroğlu'nun 432 km'lik yürüyüşünü Gazete Habertürk yazarları değerlendirdi

        MUHARREM SARIKAYA - MALTEPE İZLENİMLERİ / ORTAK PAYDA BULUŞMASI

        CHP, en büyük eylemi olarak 1977 Taksim mitingini gösterirdi...

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’nü noktaladığı milyonluk Maltepe mitingi ile bu kavram değişti. Bundan böyle, bir sosyal demokrat partinin bugüne kadar yapılmış ilk önemli büyük eylemine bir de en büyük miting eklendi.

        Hem de çok önemli ve geniş bir toplumsal tabana da dayanarak.

        Dolayısıyla hem eylem hem de miting açısından bakıldığında ortaya çıkardığı sonucu şu noktalarda toplamak olası:

        - Parti amblemi ve sloganı olmadan bir muhalefet lideri, 432 kilometre yürüyerek ve sonucunda milyonu aşan toplumu bir araya getirerek en barışcıl eylemini gerçekleştirdi. “Yapılamaz, olmaz” denilen birçok şeyin yapılabilirliğini gösterdi.

        REKLAM

        - Milyonu aşan kitle, parti gözetmeksizin temel talebin “adalet” olduğu noktada buluştu ve ileriye dönük ortak bir payda yakaladı.

        - Hem CHP’ye hem de öteki siyasi parti taraftarlarına yeni protesto kültürünü yerleştirdi. Bugüne kadar 100 metre yaklaşmaları dahi çatışmaları için yeterli olanların birbirine aykırı sloganları yan yana atabileceğini öğretti.

        - Ayrıca bir partinin protestosunu haklı bulan öteki siyasi görüşteki kitlelerin de o eyleme katkı verebileceğini sergiledi.

        - Bu çerçevede öteki partilerin tabanlarından da destek alan, geniş sosyal zemine dayalı, parlamento dışında yeni bir muhalefet alanı yakaladı.

        - CHP yöneticilerinin de altını çizdiği gibi İçişleri Bakanı’nın ve kadrosunun yaklaşımıyla polis ile işbirliği içinde çalışıldı. Bugüne kadar yaratılan “Çatışmayla sonuçlanır” algısı kırıldı, bundan polis de memnun kaldı.

        - CHP, kitlesel eylemiyle olması gereken gerçek toplumsal tabanını yeniden keşfetti; yoldaşlarının aslında kimler olduğunu gördü.

        REKLAM

        - Kemal Kılıçdaroğlu’nu tartışmasız şekilde CHP’nin önderi yapmakla kalmadı, muhalefetin de lideri haline getirdi.

        - CHP’de liderlik bekleyenlerin kurultay hesaplarını sil baştan yapmalarını zorunlu kıldı.

        - Bu eyleme katılmayanların CHP’nin geleceğinde yeri olmayacağını da ilan etti. Milyonu aşan kalabalık, Türk bayrağı ve Atatürk posteri açarak onları yalnızlaştırdı.

        - CHP açısından sonuç doğururken, iktidar için de sorumluluk üretti. İktidar, bu kadar geniş kesimin adalet temelli talebini görmezden gelemez.

        - İktidar bu eyleme karşı rekabetçi anlayışla, mukabele edercesine bir başka mitingle karşılık vermeye yönelirse toplumsal ayrışmayı derinleştirir; bu kadar geniş bir kesimin var olduğunu ilan ettiği sorununu görmezden gelmiş olur.

        ERTESİ GÜN

        CHP açısından dünkü milyonluk mitingin getirisi kesin.

        Ancak bunun kalıcı olabilmesi, üreteceği yeni politikalarla mümkündür.

        Kendisi gibi ötekinin de sorunu olan konuları tespit edip bunları barışçı protesto kültürü içinde sergilerken, ürettiği çözüme dönük politikaları da ancak kendisi uygularsa sonuç alacağına toplumu ikna etmesi gerekir.

        REKLAM

        Bunun yolu da teşkilatıyla kitlelere ulaşmaktan geçer.

        Yoksa çatışmacı eylemden, barışçı eyleme evrilmiş parti olmakla kalır.

        Dolayısıyla iktidarıyla muhalefetiyle Adalet Yürüyüşü ve Mitingi yeni bir siyasal eylem biçimi ve sosyal zemin yarattı.

        Bunu gören ve anlayan kazanır...

        ***

        FATİH ALTAYLI - ‘AYAĞI ASFALTA DEĞDİ’ DİYEBİLİR MİYİZ ARTIK?

        KEMAL Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü”, müthiş bir mitingle noktalandı.

        Muhtemelen bu miting, Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihindeki en büyük, daha doğrusu en kalabalık miting olarak tarihe geçecektir.

        Yürüyüş başlı başına önemli bir “muhalefet” hareketiydi belki ama beni en çok etkileyen kare son günde geldi.

        Kılıçdaroğlu’nun son kilometreyi tek başına yürüyüşünü gösteren fotoğraf karesi.

        Niye etkilediğini az sonra anlatacağım.

        Nisan ayıydı.

        16 Nisan referandumu öncesi, CHP’nin mitinglerinden birindeydim.

        Yanıma CHP’nin ilçe başkanlarından biri geldi.

        Sohbete başladık.

        Şöyle bir cümle kurdu:

        “Fatih Bey, bizim genel başkan iyi adam, hoş adam, kibar adam ama çok önemli bir eksiği var.”

        Merak ettim.

        “Ne o eksik?” dedim.

        Çok ilginç bir yanıt verdi.

        “Fatih Bey, Kemal Bey bürokrasiden geliyor. Üst düzey bürokrasiden. Makam odasından çıkmış, makam otomobiline binmiş. Halkla iç içe geçmemiş. Halktan biri ama halkla iç içe yaşamamış. Deyim yerindeyse ayağı asfalta değmemiş. Ne yazık ki konuşmalarında, sahada bunun eksikliğini hissediyoruz.”

        CHP Lideri dün yürüyüşünü tamamlamak için kavrulan asfaltın üzerinde son adımlarını atarken, aklıma bu sözler geldi.

        Kılıçdaroğlu’nun ayağı asfalta epey bir değdi.

        Miting alanında söylediği gibi, “çok şey gördü” yürüdüğü 500 kilometreye yakın yolda.

        Bakalım artık hiç kimsenin görmediği kadar asfalt gören ayakları, Kılıçdaroğlu’na şişmiş, yara olmuş ayaklar dışında ne kazandırdı?

        Göreceğiz...

        YALNIZLIK GETTOLARI BİRLEŞTİ

        BU mitingden sonra Türk siyasetinde ne değişir, CHP’de ne gelişir bilmiyorum.

        Geçen hafta içinde sordum bunu zaten, “600.001’inci adım ne olacak?” diye.

        CHP’nin de yönetiminin de bu konuda çok net bir şey söyleyebileceğini zannetmiyorum.

        Zaten çevremde de pek çok kişi, “Yürüdü de şimdi ne olacak?” diyor.

        Ben bu yürüyüşün ve yürüyüş sonundaki dev mitingin çok önemli bir işe yaradığını düşünüyorum.

        O da ne biliyor musunuz?

        “Yalnızlık duygusu”nu öldürdü bu miting ve bu yürüyüş.

        Uzun zamandır Türkiye’nin önemli bir bölümü, “yalnızlık gettoları”nda yaşıyor.

        Küçük küçük gruplar.

        3-5, bilemedin 10 kişilik “çekirdek gettolar” var Türkiye’de.

        Kendini çok yalnız, çok dışlanmış, çok ezilmiş hisseden.

        Dün Maltepe’deki miting alanı, işte bu gettoları yıktı.

        Gettolardaki “yalnızlar”ın yalnızlık hissini öldürdü.

        “O kadar yalnız değilmişiz meğer” duygusunu oluşturdu.

        O küçük ve yalnız gettoların ahalisinin başka küçük ve yalnız getto ahalileri ile birleşebileceği fikrini ateşledi.

        Gerçi bu fikir 7 Haziran seçimleri sonrası oluşmuştu. Ama hızla yeniden herkes kendi “tekil” gettolarına dönmüştü.

        16 Nisan referandumu sonrası da bu duygu tam oluşacakken katledilmişti ama bu kez daha güçlü ve daha görünür biçimde gettoların duvarları yıkıldı.

        Kılıçdaroğlu’nun simsiyah yol üzerindeki beyaz gömlekli yalnız yürüyüşü, hiçbir işe yaramadıysa en azından bu işe yaradı.

        Bakalım bu duvarı yeniden inşa etmek için CHP içinden kimler kendini ortaya atacak?

        YOLLAR VE GÖBEKLER

        SON söz olarak şunu söylemek istiyorum.

        Ne zaman 1-2 kilo alsam çevremden hemen “Spor yap, bol bol yürü” baskısıyla karşı karşıya kalıyorum.

        Bundan böyle, bana böyle baskı yapanlara Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafını göstereceğim.

        Neredeyse 500 kilometre yürüdü.

        Günde hemen hemen 20 kilometre yürüdü.

        Yine de son etapta hafif bir göbek göze çarpıyordu.

        Demek ki, yürümekle yollar da aşınmıyor, göbek de erimiyor.

        SOMUTLAŞTIRAMAMA

        KILIÇDAROĞLU’nun miting konuşmasındaki heyecan, alışık olduğumuz konuşmalarından farklıydı.

        Ama yine de bir şey dikkatimi çekti.

        CHP de liderleri de “soyutluktan” “somutluğa” geçiş konusunda çok becerikli değiller.

        Daha doğrusu konuları somuta indirgeme konusunda başarılı değiller.

        Halkın anlayacağı, meseleyi iliklerinde hissedeceği türden bir konuşma yapamıyorlar.

        Alt beyne hitap etmeyi bilmiyorlar.

        “Adalet” gibi halkın rahatsız olduğu bir meseleyi bile soyut kavramlarla izah etme çabasındaydı Kılıçdaroğlu.

        Ama bunu sabit hassasiyetlere hitap edecek şekilde anlatamadı.

        “Ey çiftçi kardeş, arazin bir müteahhide verildiği zaman gideceğim tek yer adalet. O adaletin müteahitten yana değil vicdanından yana olmasını istemiyor musun?” diyemedi mesela.

        “Ey esnaf kardeş, alacağını alamadığın, adam iktidara yakın diye kayrıldığı zaman gideceğin tarafsız bir adalet istemez misin?” demek aklına gelmedi.

        “Sen iktidara yakın olduğun için adalet önünde kayrılacağını düşünen vatandaşım, senden daha yakın biri çıkıp da senin hakkını yerse başvuracağın tarafsız bir adalet istemiyor musun?” diye sormadı.

        CHP’nin en büyük eksiği bu bence.

        Soyut kavramlar üzerinden siyaset ise Türkiye’de ancak yüzde 25 bilemedin yüzde 30 ediyor.

        ELİT DEĞİL DOĞAL

        BU mitingin CHP’nin eski mitinglerinden en önemli farkı neydi diye düşündüm izlerken.

        Görebildiğim en önemli fark, CHP’nin ilk kez “elitizm”den bu denli uzak duruşu oldu.

        İlk kez bu kadar farklı kesimlerden bir kitleyi, CHP bayrakları altında olmasa da CHP çatısı altında birlikte gördüm.

        Gençler hatırlamayacaktır muhtemelen ama meydandaki hava Bülent Ecevit’in “Karaoğlan dönemleri”ndeki gibi kokuyordu.

        Mitingin “kendiliğindenliği”ydi belki bu havayı oluşturan.

        Çözemedim. Ama farklıydı.

        OLMADAN MİTİNG

        MITINGE katılan sayısı, hayli çelişkili açıklamalara neden oldu.

        Kimi küçümsüyor, kimi “büyüksüyor”.

        Tam sayıyı benim bilmem mümkün değil.

        Gördüğüm kadarıyla 1 milyonun üzerinde bir sayı var.

        Üç aşağı olabilir, beş yukarı olabilir.

        Emin olamam.

        Ama bildiğim bir şey var.

        Devletin gücü olmadan, belediyelerin gücü olmadan, parasal güç olmadan ve medya gücü olmadan yapılmış bir miting olarak çok büyüktü.

        ***

        ORAY EĞİN -MALTEPE’DEN CUMHURBAŞKANI ÇIKAR MI?

        - AĞABEYLER ablalar, gazeteci büyüklerimiz... Tamam eski Babıali âdetleriyle bakan atamak, hükümeti yönetmek falan istiyor, o günleri özlüyorsunuz. Sahi bu yüzden mi Kemal Kılıçdaroğlu’na gaz veriyorsunuz?

        - Yürüyüşün bazı ayaklarına katılan gazetecilerle konuştum, şimdiden başarılı olduğunu söylüyorlar. Ama önemli bir ayrıntıya dikkat çektiler: Yürüyenler genelde CHP tabanıydı. Kürtleri, muhafazakâr kesimleri, özellikle karşı mahallede mevcut durumdan rahatsız olanları içine çeken bir hareket olmadı. “Biz bize” konuşmanın, yankı odasında hapis kalmanın bir başka ürünü oldu.

        - Maltepe Meydanı’na toplanan kalabalık hakikaten de göz kamaştırıcı, bu kadar insanı toplamanın bir başarı olmadığını kimse iddia edemez. Rakamsal başarı seçim sandığına yansıyacak mı ama? Kılıçdaroğlu’nun konuşması yine zayıf, üst başlıklardan ibaret. 10 maddelik manifestosu bir eylem planındansa bir dilek listesi gibi. Hepimiz adalet istiyoruz, pek azımız somut bir şeyler yapabilecek konumdayız. CHP bu ayrıcalığı genelde harcamayı tercih etti. Bundan sonra?

        - Hareketlilik daima iyidir, yürüyüş de belli bir kesime umut oldu. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi sicili, umudu yok etmek üzerine kurulu. Hatta neredeyse misyonu bu. Yürüyüşten çok daha geniş kapsamlı ve organik gelişen Gezi’den sonra ne oldu? Mustafa Sarıgül, Ekmel Bey falan... Medya o zaman da gaz vermişti. Üzgünüm, bütün itibarını kaybetmiş Hürriyet’in siyasete etki çabası artık gülünç.

        - Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Lideri olması için inanılmaz bir medya desteği vardı. Bu yürüyüşe verilen desteğe eşdeğer. Pek çoğumuz bu yanlışa düştük, Kemal Kılıçdaroğlu’nun önünün açılması için doğrudan veya dolaylı katkıda bulunduk. Kısacası kandırıldık. Sonunda CHP’ye verilen zararlar, kaçan fırsatlar ortada. Oysa medya hâlâ tarihten ders almadı... Medya belli bir noktaya kadar etkili olur, sonuçta Cem Uzan da o medya gücüyle parlamıştı ama eninde sonunda sınırlı bir etkidir bu.

        - Mehmet Tezkan ve Ahmet Hakan’ın onayı değil, bir siyasi hareketin halkta karşılığının olması önemli. Kemal Kılıçdaroğlu’na köşe yazarlarının övgü yazıları yetiyor, bu yürüyüş de bir tek kendi yandaş medyasını yaratmasına yaradı. Melih Aşık neyse ki temkinli, ama soğukkanlılığıyla bilinen Orhan Bursalı bile “Aranan lider bulunmuştur” diyor. Dünyada Macron, Trudeau, Corbyn, Bernie, hatta Trump... Bu kelebeğin kanat çırpmasının bize etkisi Kemal Bey mi? Bu kadar mı çaresiz Türk muhalefeti? Yılmaz Özdil gibi mesafeyi korumakta fayda var.

        - Takvime bakalım... Dün yürüyüş büyük bir mitingle bitti. Önümüzdeki günlerde 15 Temmuz’un yıldönümü var, halkın darbeyi engellemesi kutlanacak. Kısacası gündem değişecek, bu yürüyüş unutulacak. Çünkü CHP’nin dün biten yürüyüşü bugüne taşıyacak bir eylem planı yok. Aceleyle karar verildi, uzun vadeye yayılacak bir strateji gelişmedi. Yürüyüş, eylem falan geçici, bir eylem planı kalıcı halbuki.

        Yarın seçim olsun, Kemal Kılıçdaroğlu aday olsun... Erdoğan’a karşı kaybeder.

        ***

        NAGEHAN ALÇI -MUHALEFETİN TEK LİDERİ ARTIK KILIÇDAROĞLU

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüş, 25 günün ardından dün son buldu. İyi planlanmış, düzenli, başarılı bir organizasyondu. Hakkını teslim etmek gerek. Bu yazıyı bir yandan mitingi izlerken yazıyorum. Çok büyük bir kalabalık var Maltepe’de. Kılıçdaroğlu kilometrelerce yolun ardından bu kalabalığa hitap ediyor.

        Miting çok açık bir şekilde gösteriyor ki bundan böyle Kemal Kılıçdaroğlu muhalefetin tek lideridir. 9 Temmuz’la birlikte genel başkanlıktan liderliğe terfi etmiştir. İktidarın tek lideri Erdoğan, muhalefetin tek lideri Kılıçdaroğlu... Demokrasimiz iki kanatlı bir omurgaya oturdu ve ben bunu çok olumlu buluyorum.

        Diğer yandan Kemal Bey’in bazı söylemlerine hak versem de önemli bir kısmını yanlış buluyorum. Ben Çengelköy’de oturuyorum. Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin Çengelköy’ü nasıl silahlarla işgal ettiğine şahit oldum. Nasıl olur da bütün askeri öğrenciler için “Masumdur” der? Elbette içinde haksız yere içeride olanlar olabilir ama büyük çoğunluğu darbeci ve FETÖ’cüydü. Aynı şey erler ve erbaşlar için de geçerli. Halka ateş açan er ve erbaşların hepsinin masum olduğunu nasıl iddia eder? Mitingde bütün er ve erbaşlara ve bütün askeri talebelere sahip çıktı... Bu halkın çoğunluğu 15 Temmuz’u aklayan böyle bir söylemi kabul etmez, etmeyecektir. Ben de kabul etmiyorum...

        ÖNEMLİ BİR SINAVI GEÇTİK

        Ben bu yola çıkılırken yürüyüşün riskli ve provokasyonlara açık bir eylem olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir yürüyüş ya da sokak hareketinin daha çok özgürlük ile sonuçlanmadığını, aksine darbe de dahil olmak üzere farklı dinamikleri harekete geçirdiğini söylemiş, yazmış, tarihten Harbiyeliler yürüyüşünü örnek vermiş ve endişelerimi dile getirmiştim.

        Ancak endişelendiğim gibi olmadı ve bu yürüyüş büyük bir olay ya da sorun yaşanmadan, güzel bir şekilde noktalandı. Bunda CHP Genel Başkanı’nın, ona eşlik edenlerin ve tabii ki devletin azami dikkat ve önlemlerinin büyük payı var. CHP Lideri ve onunla birlikte yürüyenler çok yoruldular elbette ama yalnızca onlar değil, devletin tüm birimleri de 25 gündür çok yoruldu. Kaç terör girişimi engellendi, kaç saldırı durduruldu, kaç bin polis görev yaptı... Güvenlik birimleri büyük bir övgüyü hak etti. Kemal Bey de bir konuşmasında polis ve jandarmaya yürekten teşekkür etti.

        Açıkçası Türkiye’de devlete güvenmek çok zordur. Şimdiye kadar birçok örnekte devletin içindeki birtakım derin yapılar ve vesayetçi çevrelerin olayları nasıl provoke ettiklerini ve kendi iktidar alanlarını pekiştirdiklerini gördük. Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü bu anlamda artık Türkiye’de devlet mekanizmasının ve güvenlik birimlerinin sağlıklı işlediğini göstermesi açısından da önemli.

        Bu yürüyüşün etkileri ne olacak henüz bilmiyoruz ama en azından önemli bir sınavı geçtik. “Türkiye’de diktatörlük var, demokrasi yok” diyerek hepimize zarar verenlere, AB ile müzakereleri durdurmak isteyenlere çok net bir mesaj verdik. Bu bile tek başına ciddi bir kazanımdır...

        ***

        SOLİ ÖZEL - SAĞLIKLI OLMAK İÇİN YÜRÜYÜŞ

        BU yazı dünkü Maltepe mitinginden önce cumartesi katıldığım yürüyüşün düşündürdükleriyle yazılmıştır. Mitingin kendisi, katılımıyla, disipliniyle, kendini bir siyasetçi olarak yeniden tanımlamaya başlayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun net mesajlarıyla bir yeni dönemin başlangıcı olabilir. Bundan sonrasında iktidarın toplumun hiç de küçümsenmeyecek bir kesiminden gelen bu sivil, hak temelli, kapsayıcı olmaya özen gösteren talebe ne ve nasıl cevap vereceği ülkenin geleceği hakkında belirleyici olacaktır.

        Yürümek bildiğiniz gibi sağlığa iyi geliyor. Profesör Timur Timurkaynak’a göre ‘‘İster kalp hastası, ister kilolu, ister şeker hastası, ister kolesterollü, isterse sapasağlam olun. Yürüyün. Tempolu yürüyün. Yürüyüşü günlük yaşamınızın bir parçası haline getirin. Sadece kalp değil tüm vücudun sağlığı için yürüyün’’. Yürüdük. Kimbilir yürüyüşe katılanlardan bir kısmı vücut sağlıkları için yürümüştür ama o sıcakta yürümek ne ölçüde sağlıklıdır bilinmez.

        “Adalet” yürüyüşü, tezvirat yapanlar ne derlerse desinler, ülkenin ve toplumun sağlığı açısından en gerekli talebi sessizce, terbiyeli bir şekilde kamusal bilince yerleştirdi. Orada, bir yerlerde, kızgınlıktan- hınçtan-kötü niyetlilikten beslenmemiş olanların da söyleyecekleri bulunacaktır. Hâlâ ürkenlerin, bu işi başlatanlara güvenmeyenlerin bile üzerinde düşünmeye başlayacakları bir talep, arzuladıkları bir hedef, medet umdukları bir özlem haline gelecektir. Er ya da geç. Zira adalet sağlanmadan, adalete inanmadan bir toplumun birlikteliğini sağlaması, adil olduğuna inanılmayan bir düzenin sürdürülmesi zordur, maliyetlidir.

        Böyle bir anın geleceğine, kendimiz için istediğimizi başkaları için de isteyeceğimize, yalnızca çıkar ve güce bağlı olarak değil sadece doğru olduğuna inanılan bir ilkeye uygun davranabileceğimize inanmak zorundayız. Eğer toplumsal düzen denen şeyin sağlığını, ya da devlet denen varlığın çok dert edilen bekasını koruyabileceksek.

        Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin sabık Anayasa Hukuku Profesörü Murat Sevinç’in yazdığı gibi, “Bu toplumda, içi doldurulmaya muhtaç bir kavram olan ‘adalet’ için yürüyenlere tepki duyanlar; adil olanı değil, bir biçimde ‘münasip’ olanı tercih edenler. Gerçekle değil, görünenle yetinmeyi tercih edenler. Liyakati değil, torpil ve kayırmayı tercih edenler, günün sonunda ‘Biz neden bu haldeyiz ve neden menfaatlerimiz dışında hiçbir prensibimiz yok?’ sorusunu kendilerine soracaklardır.” O soru, onlar tarafından da sorulmadan düze çıkmak da herhalde mümkün olmayacaktır. Ama düze de çıkılacaktır. Yürüyüşün toplumun genelinde yarattığı anlaşılan destek ya da en azından olumlu merak bunun işaretidir.

        Şenlikli yürüyüşe gelince; ilk günlerdeki kadar cehennemi bir sıcak yoktu gerçi ama adamakıllı sıcaktı. 7 denip 9’da başlayan yürüyüşün dünkü son etabında gene her çevreden, normal şartlarda kolay bir araya gelmeyecek olan insanlar sessiz bir çığlık atmak ya da basit bir talebi dillendirmek için yürüdüler. Yaş ortalaması belki Türkiye’nin ortalamasının üzerindeydi. Ama yürüyüşte çocuğuyla gelenler, tekerlekli sandalye itenler, şalvarlılar, dekolteliler, adaleleri düzenli spor yaptıklarını gösterenlerle, maşallah kilolular, nice badireden geçmiş olanlarla önlerindeki hayatın daha iyi yaşanabileceğine inanmak isteyenler birlikteydiler.

        GÜVENLİK GÜÇLERİNE MİNNET

        Sistem iyi kurulmuştu. Su eksikliği yaşanmadı. Çöpler toplandı. Güzergâhtaki binalarda keskin nişancılar yerlerini almıştı. Güvenlik güçleri ciddi, disiplinli ve davranışlarında yumuşaktılar. Yürüyüşü düzenleyenlerle iyi bir işbirliği kurabildikleri anlaşılıyordu. Düzenleyiciler de onlara olan minnettarlıklarını en baştan, üzerine basarak dile getirdiler. Tabii bu kadar iç içe yürüyünce polisin de insani dertlerine tanık olduk. Genç bir Çevik Kuvvet polisi, “Ben daha yeni evlendim saldırı filan olacaksa başka tarafa yapılsın ya da siz beni mutlaka korursunuz” diye arkadaşlarına söylerken ancak yarı yarıya şaka yapıyordu. Şehrin içinde, nüfusun yoğun olduğu bir güzergâhta yapılan yürüyüşe bu yürüyüşten ve taleplerinden çok rahatsız olanların saldırmaları herhalde mümkündü. Bir şekilde kendilerine mukayyet oldukları ya da olmalarının sağlandığı anlaşılıyor. O bakımdan da kanımca iyi bir sınav verildi.

        Yürüyüşte, yukarıdaki soruların cevaplarının ne olabileceğini de düşünürken Çetin Altan’ın bilgeliğini anmadan da edemedim. Altan’ın aforizmalarından birisi Türkiye’nin mesleksizler ülkesi olduğuna dairdi. Bu kadar ilkeden uzak olmanın, çıkara ve güce bağlılığın temel sebebi mesleksizliğin getirdiği iç disiplinsizlik, ruhun derinliklerinde hissedilen işe yaramamazlık duygusuydu. Yürüyüştekiler, en azından cumartesi birlikte yürüdüklerimin çoğu, pazar günü Maltepe’ye akanlar genelde meslek sahibiydiler ve belki de bu nedenle istedikleri şeyi yalnız kendileri adına değil herkes için ve toplumla siyasetinin sağlığı için istiyor o nedenle ter döküyorlardı.

        ***

        SEVİLAY YILMAN /KOCASAKAL NE YAPABİLİR BUNDAN SONRA?

        ASLINDA hiçbir şey! Çünkü bir önceki yazımda dediğim gibi maalesef treni kaçırdı Ümit Bey. Ve aynı şeyi tekrar ediyorum; Kocasakal, CHP tabanının reaksiyonlarını hesap etmeden yürüyüşle ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle artık o taban tarafından başka bir yere oturtulmuştur. Ve dolayısıyla bundan sonra ağzıyla kuş tutsa CHP’de üst düzey bir göreve gelmesi mümkün değildir.

        Ha... İşi inada bindirip illaki şansını yine de denemek istiyorsa buyursun denesin ama boşa kürek çekmiş olur, benden söylemesi. Ben olsam Kocasakal’ın yerinde siyaset yapmak için başka bir formül arayışına girerim. Ya yeni bir parti kuruluşu için çabalarım ya da mevcuttaki bir başka partiye kafayı uzatırım. Mesela Doğu Perinçek’in Vatan Partisi olabilir bu. Doğu Bey yaşadığı sürece o partide bir başkasının genel başkan olma ihtimali çok zayıf bir ihtimal ama sonuçta CHP’de olmayan bir ihtimal var kendisi için Vatan Partisi’nde.

        Bu arada bir önceki yazımdan dolayı yazdıklarımın Kocasakal yandaşlarını öfkelendirmesini anlayabiliyorum ama AK Parti taraftarlarını kızdırmış olmasına bir anlam veremiyorum. Nihayetinde zaten Kocasakal, Kabasakal veya Aksakal... Kim CHP’de siyaset yapmayı düşünüyorsa, hele hele bir de genel başkanlık rüyası varsa bunun önünü açacak olan AK Partililer değil, CHP’li delegedir. Yedi sülalesi neredeyse CHP’li olan bendenizden o delegeyi daha iyi tanımaları mümkün olmayanların saçma sapan argümanlarla, mesela “Senin liderin Kılıçdaroğlu’nu o koltuktan indirecek adam olduğunu gördüğün için mi Kocasakal’ı infazlıyorsun” gibi içi boş anlamsız yorumlarla saldırmalarına hiç gerek yoktu.

        Çünkü... BİR; Kılıçdaroğlu benim liderim falan değil. Aksine bu yürüyüşü başarıyla tamamlamış da olsa bence CHP Genel Başkanlığı koltuğunu yine de devretmeli Kemal Bey. Çünkü onunla oldu olacak bu kadardır. Yüzde 25’tir. Fazlası zinhar mümkün değildir. Fazlası için CHP’ye yeni bir isim lazım. Heyecanlandıracak ve toplumun hemen hemen her kesiminden karşılık bulacak, diri, farklı bir isim.

        İKİ; Kocasakal bir alternatifti CHP Genel Başkanlığı için ama Kılıçdaroğlu’nu koltuğundan kaldırtacak kadar güçlü bir isim de değildi. Şu anda yüzde 70’i Alevi delegelerden oluşan CHP’de Kılıçdaroğlu’ndan o koltuğu alacak isim o delegelerin en azından yüzde 50’sinin desteğini alabilecek kişi olmalıdır. Bu Ümit Kocasakal olmaz. Mesela Metin Feyzioğlu da olmaz. Deniz Baykal zaten olmaz. Olacak ismi şu anda ben de görmüyorum ama emin olun durum aynen bu CHP’de değerli okurlarım...

        Not: Bazen kitabın ortasından konuşmak can sıkıyor ama ne yapayım? Gerçek ne ise onu yazmasam da kendimi yer bitiririm.

        HEM CHP’Yİ HEM DE İKTİDARI ALKIŞLIYORUM, ÇÜNKÜ...

        BEN bu yazıyı yazdığım dakikalarda 25 gündür devam etmekte olan Adalet Yürüyüşü sonrası yapılacak Adalet Mitingi henüz başlamamıştı. Ancak sosyal medyadan ve Habertürk TV’den izlediğim kadarıyla herhangi bir aksilik, can sıkıcı durum da yok. Umuyorum ki bu gidişat aynen devam eder ve söz konusu eylem de sorunsuz bir biçimde sona erer.

        Böyle olacağından şüphe duymuyorum açıkçası. Çünkü bu yürüyüşün kamu düzeni içerisinde gerçekleşmesi için elinden gelen gayreti gösteren iktidarın sonunun da böyle bağlanması için aynı titizliği göstereceğine eminim.

        HÜLASA...

        Bugüne kadarki en ciddi protestosunu provokasyona malzeme etmeden tamamladığı için önce CHP’ye... Sonra da kendilerine karşı olmasına karşın bu protestoyu, eylemi kendi eylemleriymiş gibi sahiplenip olaysız tamamlanmasını sağladığı için iktidarı alkışlıyorum efendim...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ