Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Anayasa Mahkemesi'nin, AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan davaya ilişkin gerekçeli kararının, Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından dava sürecindeki tartışmalara da yenileri eklendi.

HABERTÜRK özel yayınında Didem Yılmaz'ın yönetiminde Fikri Akyüz, Ümit Zileli, Süheyl Batum, Şükran Soner ve Şeref Malkoç hem Yüksek Mahkemenin bu kararını hem de bu kararla birlikte yeniden gündeme gelen laiklik tartışmalarını değerlendirdi.

Programa katılan konuklar şu görüşleri aktardı:

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Fikri Akyüz:

"Birçok basın organında hep gerekçeli karar yayımlandı deniyor. Ben orada gerekçeli bir karar görmedim. Bir karara gerekçeli bir karar demek için gerekçesinin olması lazım. Ortada gerekçesi yok ki. Gerekçesiz karar dersek daha doğru olur. 770 sayfa bir gerekçe değil. Bir kısmını okudum. Gerekçesi altı doldurulmamış bir takım değerlendirmeler var. Hazine yardımından mahrum bırakalım demişler. Düşünün "Biz öldürmeyelim ama günahtır yaşasın" Ama bu adamın iki elini kesiyorsunuz, gözünü kör ediyorsunuz. Adamı öldürmek doğru olmaz o da insan evladı gibi temenni de bulunmak gibi birşey. Benim de iki elimi ayağımı kesseler, gözümü kör etseler keşke ölseydim derdim. Güya hazine yardımını kesmekle tölerans sağladıklarını sanıyorlar ama bu tölerans değil.

Bazı belediye başkanları bile davaya dahil edilmiş. Mesela Hurşit Tolon ve Şener Eruygur mahkum oldu. Şener Eruygur'u Bülent Arınç'ın yerine koyalım. Bazı yüzbaşıları da o belediye başkanlarının yerine koyalım. O zaman TSK şiddet ve terör olaylarının odağı haline gelmiştir diyebilir miyiz? Böyle bir vicdansız yorum yapabilir miyiz? Kişiliklerini kastedmiyorum. Yorum olarak söylüyorum. Gerekçeli kararın elle tutulur bir yanı yoktur. Bir kadının inançları gereği başını kapatmış olmasını laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline getirmiş olursanız ama bunun yanında da kadın hakları konusunda iyi icraatler gerçekleştirmiş bunu kapatmayalım derseniz demek ki siz başörtüsü takarak üniversiteye giden genç kızı kadın olarak da değil insan olarak da değerlendirmiyor oluyorsunuz."

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum:

"MHP'nin söyledikleri Anayasa Mahkemesi'nden türban kararı çıktığından beri de aşağı yukarı AKP'yi destekleyenlerin söylediklerinin son derece siyasal olduğunu düşünüyorum. Mahkemenin kararlarında bir anayasa hukuçusunun ağzından da duydum. Türban takanların ikinci sınıf vatandaş olduğunu söylemiştir bu hukuçu. Türban takanların tehdit oluşturduğunu söylemiştir. Bunların hukukla zerre kadar alakaları yoktur. Hukuk kavramları Anayasa Mahkemesi'nin kararına baktığınızda çıkar. Bir süreci gözden geçridiğinizde net olarak görüyorsunuz ki şöylşe birşeyle karşı karşıyaydık. AKP türban yasağını kaldıralım dedi. Hatta MHP de kaldıralım dedi. Herkesin gözü önünde türban yasası diye bir değişiklik yaptılar. Hatta bir yerde takılıp takılmayacağını konuşturlar. Hatta Bekir BVozdağ nasıl bağlanacağını bile anlattı. Anayasa Mahkemesi de türbanla dinsel açıdan örtünmeyle ilgili düzenleme dedi. Bu AİHM kararlarında hem 89'da verilen kararlarda bu laikle bağlantılıdır dedi ve dinsel inançları nedeniyle örtünme veya örtünmeme kuralına karşı gelirseniz laikliğe aykırı olursunuz dedi. Anayasa Mahkemesi bunu hatırlarsınız Cumhurbaşkanı da söyledi. Abdullah Gül de söyledi. "Dikkat edin başkalarının haklarını güvence altına almadınız" Aynı şeyi Anayasa Mahkemesi de söyledi. "Düzenlemenin sınırlarını çoğunlukla aynı dinden olmayanların haklarını, güvencesini yasa koyucuya bırakıyorsunuz. Bu kadar ucu açık bir düzenleme de" dedi. Başbakan hukukçu değil. Anayasa Mahkemesi siyasi olarak yorumlar. Milli iradeye karşıdır bu karar diyebilir. Ama hukuktan zerre kadar anlamaz. Ne Anayasa'nın çizgisine girebilir ne de dünyadaki Anayasa mahkemelerinin çizgisine girebilir. Dünyada da iktidarın Anayasa mahkemelerinin yetkilerinin sınırlanmayacağını bilmiyorsa beni üzen birşey olur. Bu da Türkiye'ye özgü. İktidarlar hukuk devletiyle çalışmıyor. Hukuk devletini ortadan kaldırmakla meşgul oluyorlar. "


Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi Şeref Malkoç:

"Bu gerekçeli kararı tek başına değerlendirmek neticeyi anlamak için yeterli olmayacaktır. Son bir yılda verilen kararlara bakmak gerek. Anayasa Mahkemesi'nin laiklik anlayışını birlikte değerlendirince Birkaç hususlar ortaya çıkıyor. Anayasa Mahkemesi yanlış laiklik anlayışında ısrar ediyor. Anayasa Mahkemesi laikliği hala bir yaşam tarzı olarak algılıyor. Bu anayasaya aykırı hatta bu laikliğin kendisine aykırı bir olay. İkinci olarak bu karar AK Parti'yi muhafazakar ve dindar kesimlere karşı rahatlatmıştır. 'Artık başörtüsüyle ilgili bana bir şey söylmeyin, din öğrenimi ile ilgili bana bir şey söylemeyin' diye dönüp bu kitlelere söyleyecektir. Üçüncü olarak bu kararla Anayasa Mahkemesi AK Parti'yi CHP'ye benzetmeye çalışmaktadır. Dördüncü sonuç, Anayasa Mahkemesi son kararlarıyla Meclis'in alanını daraltmış, Meclis'i etkisiz hale getirmiştir.  "

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ümit Zileli:

"Baktığımız zaman birinci derecede sorumlu Tayyip Erdoğan gösteriliyor, hemen ardından Bülent Arınç gösteriliyor. Bunlar devletin en üstünde yer alan kişiler.

Laiklik, yalın anlatımla yönetimin gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Bu kadar açık ve nettir. Hıristiyanlıktan örnekler veriliyor, kraliçe tacını orada giyiyor ama kilise siyasetten tamamen çekilmiştir. İlk anayasamızdan itibaren laiklik tanımı vardır. 37'den itibaren değiştirilemez hükümlerinin içine girmiştir.

Anayasa niçin kurulmuş? Anayasa Mahkemesi anayasayı korumak için kurulmuşsa, önüe türbanla ilgili gerekçe geldi. Diyorlarki 9 kişiye mi kalmış milli irade. O 9 kişi milli iradeyi temsil ediyor. Diyorlar ki biz baktık buna anayasanın değiştirilemez maddelerin içeriğini değiştiriyor. O yüzden bu anayasaya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi bunu diyemeyecekse...Mantık buradan sakat. Diyelim böyle bir kurum yok. O zaman her oy çokluğu olan istediği değişikliği yaptığı zaman bunun karşısında sibop görevini kim görecek. Milli irade sizin babanızın çiftliği gibi her istediğinizi yapma hakkı değildir.  "

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Şükran Soner:

"Bu dava sürecinde yaşanan tartışmaları hatırlayalım. Sonuç değerlendirmesinde yine aynı kısır döngü içinde tartışma yapılıyor. Meclis çoğunluğunu elde etmiş bir partinin anayasaının olmazsa olmazları üzerinde tehdit oluşturduğunu görmüyoruz. Anayasanın tartışılamaz hükümleri vardır. Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeleri anayasanın değiştirilemez maddeleri üzerine kurulmuştur. "


 

BAKMADAN GEÇME