Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Hilal ve Psikoz öyküleriyle tanıdığımız Kenan Yarar, Barbarella'nın çizgi romanını çiziyor

        Meltem ŞAHBAZ / HABERTÜRK

        Dünyanın en kült karakterlerinden Barbarella, 50. yılına özel tekrar okuyucuyla buluşturuldu. Barbarella için Türk çizer Kenan Yarar seçildi. Kenan Yarar ile ölümsüz karakteri Hilal'den, göğsümüzü kabartan Barbarella projesine uzanan bir sohbet ettik... İçeceğinizi alın, arkanıza yaslanın; çünkü Kenan Yarar'ın fantastik çizgi roman dünyasına giriyorsunuz...

        Öncelikle Barbarella için sizi tebrik etmek istiyorum. Böylesi kült karakterin tekrar hayata geçirildiği projede bir Türk çizerin uluslararası arenada isminin geçmesi müthiş onurlandırıcı.

        Bu uluslararası projeye dahil olmak gerçekten onur verici. Uluslararası derken gerçekten “uluslararası" bir iş. Barbarella aslında bir Fransız çizgi romanı. İlk 1962 yılında Jean Claude Forest tarafından çizilmiş. Onu asıl şöhret yapan ise 1968’de Jane Fonda’nın oynadığı Barbarella filmi olmuş. Oldukça kitsch ve absürt bile olsa, dönemine göre hem oldukça cesur hem de hayli yenilikçi bir film geldi bana ilk seyrettiğimde. Ve 2017’ye gelindiğinde 50’nci yılına özel tekrar Barbarella çizgi romanının hayata geçirilmesine karar verilmiş. Ben de bir anda bu projenin çizeri olarak buldum kendimi…

        Nasıl olduğunu dinlemek için sabırsızlanıyorum ama öncesinde biraz Kenan Yarar hakkında konuşmak istiyorum… Biliyorum ki, küçükken sokakta oynarken bile yerlere farklı karakterler çizermişsiniz, çevrenizde “Bu çocuk ileride iyi bir çizer olacak” derlermiş… Aileniz yaz tatillerinde sizi marangozun yanına verdiğinde, orada bile tahtalara çizim yaparmışsınız… Daha o yaşlarda “Geliyorum” demişsiniz sanırım…

        Aynen söylediğiniz gibi, beş yaşında sokaklara resim çizerek ve başkalarının ilgisini çekerek başladı çizgi hayatım. Bazen çocukken yeteneğiniz birileri tarafından fark edilir ve siz de ister istemez o yönde geliştirirsiniz kendinizi. Bu da size hayata 2-0 galip başlama şansı sunar. Çok şükür ki ben bu konuda şanslıymışım…

        İngilizlerin dediği gibi... Hayat sana sadece limon verdiyse sen de limonata yap. Sadece limonum vardı, ben de limonata yaptım"

        Haklısınız, bu çok büyük bir şans sahiden… Hele bir de aileden destek görünce...

        Günümüzde de geçmişte olduğu gibi aileler çocuklarının kariyeri konusunda karar verirken yollar hep ikiye veya üçe ayrılır. Çocuğun ilgisi ve yeteneği olan ama kazanç ya da kariyer garantisi olmayan bir iş mi? Kariyer, kazanç garantisi olan ama hiç sevmeyeceği bir sektörde iş bulması mı? Bunların hepsi tek bir kapıya çıkıyor: Para. Çok para mı, az para mı?

        Oysa aslında yeteneği olan alanda başarılı ve kazançlı insanlar, parayı bir ödül olarak görse de, işlerini zevkle yapmayı öncelik yapıp yeri geldiğinde parasız kalmayı göze alabilen kişilerdir. Hatta kazandıkları parayı ne yapacağını bilmeyen, sadece zevkle üretmeyi seven başarılı insanlar da var...

        Benim ailem biraz daha varlıklı, eğitimli olsaydı ve beni yetiştirirken mesleğim konusunda daha donanımlı olsalar yolum yine benim istediğim yere mi çıkardı? Böyle bir ailem olsaydı belki de böyle tuhaf çizgi romanlar çizen biri olmamı değil şirketinin başında yönetim kurulu başkanı olmamı isteyebilirlerdi. Veya seçeceğim sanat tarzına veya çalışmalarıma karışabilirlerdi. Hiçbir şeyin garantisi yok. Kaderi çok da sorgulamamak lâzım. İngilizlerin dediği gibi, hayat sana sadece limon verdiyse sen de limonata yap. Sadece limonum vardı, ben de limonata yaptım.

        Hilal şeytanın kendisi mi? Yoksa bütün bunları uyduran ve Hilal’e gerçekten aşık olup hikayeleri kafasına göre yazan ben miyim Lucifer olan?

        Çok da lezzetli bir limonata çıkmış ortaya bence… Peki bu limonata neden biraz gerilimli? Çizimleriniz, öyküleriniz hep fantastik, karanlık atmosfere sahip. Ben buna bayılıyorum da merak ediyorum… Biraz “Neden mizah?” gibi olacak ama nasıl ortaya çıktı bu tarz?

        Türkiye’de mizah çok sevilir her zaman. Bu ülkede buhranlı zamanlar, yoksul zamanlar, acılı zamanlar hep oldu. Ve gülmek bütün bunlara katlanabilmeyi ve mutlu olabilmeyi sağlayan bir katalizör gibi. Mizah dergileri de gerek siyasete, gerek ise bu zor hayata bir nanik yapmak ve kendimize gülerek hayatı yaşanır kılmak için uğraştı durdu. Tam da bu noktada benim gibi, Galip Tekin, Suat Gönülay, İlban Ertem, Nuri Kurtcebe, Ersin Karabulut gibi bazı çizerler, çizgilerinin de başkalığı ile içlerindeki karanlık hikâyeleri, fantezileri, psikolojik dramaları mizaha zıt düşecek şekilde farklı anlatma yollarına gitmeye başladı... Bizler mizah ile örtülmeye çalışılan o dramaları kapatmak yerine tam da üzerini açıp insanlara sunan küstah çocuklar gibiyiz.

        Sizin efsane karakteriniz Hilal de tam olarak böyle ortaya çıktı o halde… Sahi biraz da Hilal’den bahsedelim mi? Müthiş havalı, güzel, sarışın ve zeki bir karakter Hilal… Öyle ki Lucifer’ı bile dize getirmiş, Hilal için deli oluyor… Kim bu Hilal?

        Hilal ilk olarak, zamanın HBR Maymun mizah dergisinde, köşemde çizdiğim Sınıfın En Güzel Kızı isimli bir kısa hikayede yan karakter olarak ortaya çıktı. Adını okul yıllarımda aynı onun gibi asi ve güzel sınıf arkadaşım bir başka Hilal’den aldı. Tabii ki Hilal karakteri o değildi, benimki tamamen esinlenme…

        İlk hikayedeki liseli kız karakteri dergi editörüm Ergün Gündüz’ün çok beğenisini alınca, bu kızın daha uzun bir çizgi hikayesini çizmem istendi. Dergideki ilk uzun metrajlı Hilal hikayem, Okuldaki Şeytan ismiyle basıldı. İlgi arttıkça da çizilmeye devam edildi. Serinin isminin Hilal olması beş-altı seneyi buldu.

        Hilal’in annesi Neriman, hem hemşire hem de evlerden ırak kalpsiz bir gülleci… Babası ise etliye sütlüye karışmayan, mülayim de bir tip. Bela anne, ılımlı baba karakterlerini yaratırken, ilham veren bir karakter var mıydı size?

        Bu konuda esin kaynağım olmadı, kendi ailemde de böyle bir örnek yok, ama bu zıt anne baba karakterinin Hilal’e çok yakıştığını, kendiliğinden oluştuğunu söylemem gerek.

        Hilal, aslında toplumda herhangi bir insanın yaşadığı maceraları biraz sıra dışı bir biçimde yaşıyor. Bu okuldaki başa bela müdür yardımcısı da olabiliyor, yoldaki bir taksici de… Hilal bayağı bizden biri ama aynı zamanda bizden biri de değil… Acaba bu mu Hilal’i bu kadar sevdirdi, kült bir karakter yaptı?

        Hilal’de bilinmeyen birden fazla gerçek var. Hilal’i gerçekten kötü yapan Lucifer’ın tuzakları mı? Yoksa Hilal gerçekten şeytanın kendisi, Lucifer da bir hayal ve yalan mı? Yoksa bütün bunları uyduran ve Hilal’e gerçekten aşık olup hikayeleri kafasına göre yazan ben miyim Lucifer olan? Hilal öykülerinin bu bilinmeyen gizemi, okuyucunun okurken eğlenmesine ama gerçeği de asla bilememesine neden oluyor. Bence herkeste biraz Hilal ruhu var, herkesin de bir Lucifer’ı var hep peşinde.

        Şimdi ise hayatınızda Hilal’den sonra başka bir kadın var… Barbarella’ya dönersek, proje nasıl size geldi? Epey heyecanlanmışsınızdır diye tahmin ediyorum…

        Barbarella benim hiç beklemediğim bir anda geldi. Aslında Barbarella’yı karşıma getiren de Hilal’in ta kendisi oldu. Bu serüven, Hilal kitaplarımı basan yayınevim Marmara Çizgi’nin, kitabı Frankfurt Kitap Fuarı’na götürmesi ve burada birkaç yayıncının dikkatini çekmesi ile başladı. Bu yayınevlerinden biri de ünlü Amerikalı çizgi roman yayınevi Dynamite Comic. Benimle ilk irtibatları e-posta üzerinden, bir Vampirella 2017 kapağı çizme teklifi ile oldu. Bu kapak beğenilince hiç beklemediğim bir anda bana "Vampirella 2017’de Vampirella hikayelerinin çizeri olur musunuz" teklifi geldi.

        O zamanlar henüz yeni yayın hayatına başlayan Hortlak çizgi roman dergisi ve haftalık Uykusuz dergisindeki işlerim o kadar zamanımı alıyordu ki bu proje için zamanımın uygun olmadığını üzülerek belirttim. Ama kaderin cilvesi işte, 2017 baharında Hortlak dergisi kapandı ve yeni çizgi roman dergisi için hazırlık yapan merhum Galip Tekin’i de kaybedince Türkiye’de çizgi roman yapacağım platformları kaybettim. Tam da o an bir e-posta ile Dynamite’den yeni bir teklif aldım. Bu sefer 2017’de yeniden basılacak Barbarella çizgi romanının çizeri olmam ile ilgilenip ilgilenmeyeceğim soruldu. Tabii ki kabul ettim. Hem Galip’i kaybetmenin üzüntüsü, hem Barbarella çizeceğimin mutluluğu, yani ne desem boş… Doğru zamanda doğru yerdeydim hiç ummadığım bir anda ve halde.

        Peki nasıl geçti Barbarella’nın yaratım süreci, ne kadar sürdü çalışmalar? Yaşadığınız zorluklar oldu mu?

        Barbarella çizgi romanı ve filminden haberim vardı ama hiç dikkatli incelememiştim açıkçası. Teklif geldiğinde hemen bulabildiğim materyalleri topladım ve çizgi romanlarına tekrar baktım. Bana yollandığı kadarı ile senaryoyu da incelediğimde bu karakterin benim için biçilmiş kaftan olduğumu anladım. Senarist, ünlü İngiliz roman ve çizgi roman yazarı Mike Carey. Carey, aynı zamanda Lucifer çizgi roman serisinin de yaratıcısı. Yani Hilal ile Lucifer'ın dünyanın öbür ucunda bir araya gelmesini de ironik bir işaret olarak gördüm. Şurası da çok önemli belirtmeden geçmeyeceğim: Çeviri işlemi. Bir senaryoyu düz bir İngilizce ile anlamak ve anlamlandırmak zor iş, burada edebi bir çeviriye ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu konuda yardıma, yayınevim Marmara Çizgi’den editörüm ve ayrıca usta bir çizgi roman çevirmeni arkadaşım İlke Keskin’in koştu. Ona minnettarım.

        Diğer zorluklar ise bana eğlenceli geldi. Barbarella’nın bana yollanan bir prototipi yoktu. Kostümüne kadar benim tekrar tasarlamam gerekiyordu ve yeni bir Barbarella yaratmam isteniyordu. Uzay gemisi, gemileri, yan karakterler, kostümler, evrenler, silahlar, araçlar neredeyse sıfırdan benim tasarlamam gerekiyordu. Önümde de çok kısa bir süre vardı. Üstelik bu tür projelerde yeniydim ve yurt dışı tecrübem sıfırdı. Ama ilk taslak çizimlerim Amerikalı yayıncım tarafından beğenilince benim de cesaretim arttı. Barbarella, Hilal’e de benzeyen bir karakter. Çok seksi ama bir seks ikonu değil, kendine güvenen, alımlı, cesur, fakat Hilal’in aksine oldukça naif ve hümanist bir karakter. Robotların bile vurulmasını istemeyen bir karakter olabilir mi? Tam bir antikahraman.

        Barbarella tam bir afet... Kendi Barbarellanızı resmederken, eski Barbarella’dan etkilendiniz mi?

        İlk önce Jane Fonda gibi mi olmalı acaba diye düşündüm. Sonra Barbarella’nın eski çizilmiş çizgi romanlarına baktım. İlk gözüme çarpan güzel fiziğinin yanında, 70’li yılların modası, kabarık gür saçları ve de alımlı yüzü oldu… Kara kaşlı, kara gözlü bir sarışın. Fasikülün ilk karelerinde Barbarella tam olarak nasıl çizilmeli sıkıntısı çektim açıkçası. Çok mu realist bir fiziği olsun, hafif karikatürize mi yoksa tamamen “American Hero” mu? Bir taraftan da hikayenin ruhunu anlamaya çalışıyorsunuz, senarist ile editörün beklentisi tam olarak nedir ve bu piyasada yeni olduğunuz için haliyle kendinizi ispat etmek çabası da var...

        Ama gerek yazar Mike Carey, gerek editörüm Matt Idelson desteklerini ve ilgilerini gösterdikçe ben de yavaş yavaş oyuna daha fazla dahil olup beklentilerini karşılamaya çalıştım. Hala çalışıyoruz... İlk hikaye toplam üç fasikülden oluşuyor; 22 sayfadan 66 sayfalık bir çizgi romanı bitirmekle meşgulüm. Arada kapaklar da yapıyorum. Yani nefessiz çalışıyorum desem yeridir.

        Siz anlattıkça heyecana kapılmamak elde değil. Barbarella, Türkiye’de Türkçe çevirili olarak da çıkacak mı?

        Tabii ki... Birkaç yayınevi duyduğum kadarıyla Türkçe yayın hakları konusunda başvuru bile yapmış. Umarım kısa zamanda bizde de yayınlanır. Okuyucularımın beni bir de bu platformda görmesi inanın hem çok heyecanlı, hem de gurur verici. Ve hikaye inanılmaz güzel, bunların Türkçe olarak Türkiye’deki okuyucularıma da ulaşmasını ben de dört gözle bekliyorum.

        Çizgi roman dünyasına meraklı gençlerle ilgilendiğinizi biliyorum. Düzenlenen çizgi roman buluşmalarına katılıp onlara rehberlik ediyorsunuz. Genç çizgi romancılarda ya da yetişen çizerlerde neler gözlemliyorsunuz? Genç nesil nasıl geliyor?

        Günümüzde gençler eskisinden daha fazla çizgi romana eğimliler. Hollywood sağ olsun; son altı yedi sene içinde çizgi roman hayli popüler bir sanat oldu. Bu sayede binlerce kaliteli çizgi roman da Türkiye’deki kitapçı raflarını doldurmaya başladı. Şimdilerde çizgi yeteneğinin farkına varan her genç bu gördükleri örneklerden yola çıkarak kendilerine bir kariyer yolu yapmaya çalışıyor. İsterdim ki Türkiye’de bir çizgi roman, salt çizgi roman dergisi olsun ve burada çalışmalarını yayınlatarak kendi evrenlerini kursunlar ama olamadı bu… Şanslarına internet gençler için çalışmalarını gösterebilecekleri uluslararası bir platform; aynı zamanda bu çalışmaları yayınlatacak serbest işler yapabilecekleri iş yeri haline geldi. Keza benim de şansım bu yönde. İnanıyorum ki, bu gelişmeler eninde sonunda ülkemizde de bu sanatın filizlenmesine, dünyada hatırı sayılır sayıda ünlü yazar ve çizer ismimizin çıkmasına vesile olacak.

        Çizerlik ya da çizgi roman ile ilgili atölyeler oluyor. Ama daha farklı seviyede eğitim verecek, yetiştirecek okullar açılsa güzel olmaz mı?Çizgi roman ile ya da çizerlikle ilgilenen gençler eminim ki internette bunun araştırmasını yapıyordur.

        Bizde daha çok karikatür okulları var. Çünkü mizah dergileri, bir çizerin iş bulabileceği tek mecra gibi duruyor. Ama bunların sayısı bir elin parmaklarını geçemeyecek kadar az ve sayfa rakamları da sınırlı. Haliyle bu dünyada yeni bir genç nereye girsin, nasıl yer edinsin bilemiyor... Çizgi roman ise popülerliğini koruyor ama dergisi yok… Müşteri azaldı. Okuyucu başka yerlerde başka şeylerle meşgul. Her şeyden önemlisi günümüz dünyası çıkar ve menfaat savaşları ile bambaşka bir yöne giderken sanat insanlar için ikinci planda kaldı. Günlük siyasi, ekonomik analizler veya Bitcoin haberleri bile sinema, film ve kitaptan daha fazla ilgi görüyor. Eninde sonunda insanlar burunları sürtülüp kendilerine gelecek; akıllarını başlarına alıp huzur arayarak, normal olması gereken hayatlarına geri dönecekler. Ve bütün bu yetenekli sanatçılar, işsiz gençler de daha fazla sanat ve iş ortamına kavuşacaklar…

        Çizgi romanla ilgilenen, çizerlik yapmak isteyen gençlere önerileriniz neler?

        Felsefe ve psikolojiyi bilmek çizgi roman yazmak için önemli. Ayrıca kendi görsel zevklerini geliştirmeliler. Bu alandaki bütün sanatçıları ve eserlerini incelesinler, kaliteli işleri takip etsinler. Ne tüketirseniz onu çıkartıyorsunuz sonuçta; kaliteli işlere özenip yeni denemeler yapmak gerek. Uzun ve sabırlı bir iş bu…

        Biraz da Kenan Yarar’ı tanıyalım mı? Ne tür filmler seversiniz?

        Her tür filmi severim, çocuk animasyonları da, kült filmler de olabilir. Her şeye merak edip bakmak iyi bir şey bence, yaratıcılığınızı besliyor.

        Ne tür müzikler dinlersiniz? En son hangi konsere gittiniz?

        Temelde her tür müziği severim, yeter ki kaliteli olsun. Çalışırken, yani çizerken hikayenin durumuna göre müzik seçtiğim oluyor. Desen çalışırken lounge müzik, aşk hikayesi veya melankoli içeren öyküler için eski Türkçe şarkılar, sert ve karanlık öyküler için rock veya elektronik müzik... Ama son zamanlarda eskiye nazaran daha fazla sessizlik içinde çiziyorum. Sözleri, melodileri, sesleri çok fazla irdeliyorum ve bu da kafamı karıştırıyor. Bunun dışında çok sosyal bir insan değilim ve dışarı çıkmayı çok sevmiyorum. O yüzden en son gittiğim konser eskidir bayağı.

        "Sayfaların köşesine hikayeye başlamadan önce bir göz çiziyorum... O göz oradayken daha azimli oluyorum"

        Ne tür şeyler okursunuz? Favori yazarınız var mı?

        Çok roman seven biri değilim. Kısa öyküler veya psikoloji ve sosyoloji kitapları okumayı çok seviyorum. Binlerce eser ve yüzlerce yazar varken favori seçmek bana abes geliyor. Herkesin iyi ve kötü eserleri oluyor.

        Peki öyleyse, koleksiyon yapar mısınız?

        Minyatür araba seviyorum ama koleksiyon tadında değil. Yine de bir hayli var.

        İş konusunda takıntılarınız var mı? Alışkanlık belki…

        Çizgi roman sayfalarımın köşesine hikayeye başlamadan önce bir göz çizmeyi seviyorum. Mevlana’nın da dediği gibi: “Bütün güzel, hoş ve yaraşan şeyler, gören göz içindir” sözünden mütevellit, çizdiklerimi görecek kişileri temsil ediyor. O göz oradayken daha azimli oluyorum hep.

        Kimlerden ve nelerden ilham alıyorsunuz? Günlük hayatta yaşadıklarınızdan etkileniyor, çizim ve hikayelerinize bunları yansıttığınızı biliyorum...

        Herkes, her şey… Başarılı yazarlar, çizerler, çizgi romancılar, yönetmenler… İyi olan her şeye ve herkese öykünüyorum, inceliyorum; onlarla besleniyorum. Neler ile beslenirseniz ona dönüşüyorsunuz. Kaliteli şeylerle beslenmek gerek.

        Sizinle röportaj için sözleştiğimizde elinizin biraz sıkışık olduğundan bahsettiniz, bir fasikül yetiştirdiğinizi anlattınız. Nasıl geçiyor bir gününüz?

        Barbarella’nın ilk senaryosu üçer fasiküllük hikayeler barındırıyor. Her fasikül 22 sayfa. Ayrıca her sayı için de bir kapak çizmem gerekiyor. Bunlar için zaman oldukça kısıtlı aslında. Neredeyse bir ay! Bu benim alışık olmadığım yoğunluk. Buna alışma evresindeyim, o sebeple günde 12 saat çalışıyorum ve sanırım ayda üç gün filan kendime dinlenme molası veriyorum. Zamanla ustalaştıkça daha rahat zamanlar yaratabilir miyim göreceğim. Bu zaten asosyal olan benliğime tuz biber ekiyor. Bundan yakınlarım ve sosyal medya takipçilerim de etkileniyor ama ürettiğim işler ile gönülleri alırım umarım.

        Müthiş bir yoğunlukmuş sahiden! Peki sırada yapmak istediğiniz ya da hazırlığında olduğunuz projeler var mı?

        Hilal’in bütün eserlerini kitap haline getirmek için uğraşıyorum. Eski sayfaları tekrar renkliyor düzenliyor revize ediyorum. Seri uzun ama üçüncü kitap da hazır. Psikoz hikayelerimi de meraklısına sunmak üzereyim. Bunların dışında gerek yurt içi gerek yurt dışındaki dergilere yeni ve farklı çizgi romanlar çizmekle meşgulüm. Yani hayat çalışmakla geçiyor benim için.

        Çok teşekkür ediyorum cevaplarınız için. Çok keyifli bir sohbetti…

        Ben de teşekkür ederim içten sorularınız için. Çizilecek çok şey var. Hemen kaçıyorum ben…

        Fotoğraf: Anıl Yurdakul

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ