Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Didem Arslan Yılmaz röportajı

        ŞEBNEM ABAYGİL / HABERTURK.COM

        Onu 'Gün Ortası'ndan 'Türkiye'nin Nabzı'na, Teke Tek Özel'e pek çok canlı programda aynı performansı sergilerken görebilirsiniz.

        Habertürk TV'nin başarılı yüzü Didem Arslan Yılmaz, her gün üstüne katarak ilerlediği meslek yaşamını ve sırrını HABERTURK.COM'a anlattı...

        Haberin her alanında çalıştınız. Sizi bugüne taşıyan süreçten kısaca bahseder misiniz?

        1992'de Flash TV'de program sunmaya başladım. Ekran önündeydim önce. Sonra Kanal D'de muhabirlik yapmaya başladım. Canlı yayınlarda gösterdiğim performans dikkat çekti ve bana sabah haberlerini teklif ettiler. Haberleri sunmaya başladım ama muhabirlik yapmaya da devam ettim. Sonrasında haftasonu ana haber sundum, hafta içi muhabirlik yaptım. Birbirini tamamladı ikisi. Muhabirlikten gelmenin avantajını çok gördüm ve hâlâ da görüyorum. Olaylara daha farklı bakıp analiz edebiliyorsun.

        Bunu biraz açalım mı; ne katıyor size bu bakış açısı?

        Bu şekilde baktığınızda ideolojik saplantılarınız olmuyor ve daha objektif bir gazetecilik sergileyebiliyorsunuz. Bu, programa aldığımız farklı kesimlerden konuklar tarafından da takdir gören bir tutum.

        Şimdiye kadar birçok kanalda çalıştınız. Bir haber kanalında çalışmanın farkı ne?

        Kanal D, atv, Show TV gibi sadece ana habere odaklanan kanallarda iş daha çok şova yönelik, görsellik biraz daha ön planda. Haber tabii ki çok önemli ama orada yaptığın montaj da hayati öneme sahip. Çok iyi bir haber kötü montajla rezil de olabilir. Saat 19.00'da, bütün televizyonların açık olduğu bir saatte malını satmak zorundasın. Haber kanalında öyle değil. Her dakika bir şey değişiyor, sürekli yeni bilgiler geliyor, çok sıcak bir gündem var. O gündem içerisinde haberin kendisi asli unsur haline geliyor ve sen de ona odaklanıyorsun.

        “BURAYLA KANIM UYUŞTU, MUTLUYUM”

        Bir röportajınızda “Habertürk'e gelmek hayatımın en doğru kararıydı” demiştiniz...

        Hâlâ aynı fikirdeyim. Daha önce çalıştığım kurumla bazı doğrularımız birleşmiyordu. Buraya geldiğimde Habertürk daha el değiştirmemişti. Ufuk Bey (Güldemir) yeni vefat etmişti ve kanalın geleceği belirsizdi. O zaman bazı riskleri göze alarak gelmiştim. Fakat sonra yeni yönetim, haberdeki performansımı beğenerek beni çok daha farklı bir yere taşıdı. Bunu sadece ben yapmadım ama ben de çok çaba sarfettim, çok çalıştım hâlâ da çalışmaya devam ediyorum. Bu biraz da kan uyuşmasıyla alâkalı. Burayla kanım uyuştu. Mutluyum.

        Bir yanda 'Gün Ortası', diğer yanda 'Türkiye'nin Nabzı' ve diğer canlı yayınlar... Çok yoğun çalışıyorsunuz. Zor olmuyor mu bu tempoya ayak uydurmak?

        Bir şekilde sistemi oturtmaya çalıştım. Tek başıma yapmıyorum bunları elbette. Gün Ortası'nı hazırladığımız bir ekibimiz var; Emel Okaygün, Ferah Koçak... Türkiye'nin Nabzı'nda da Kürşad Oğuz ve yine Ferah Koçak'la çalışıyorum. Sadece haberi sunan değil, haberin akışından gelen konuklara kadar işin içinde olursanız, bir süre sonra birçok şeyi yaşadığınız ve bildiğiniz için işiniz kolaylaşıyor. Elbette bedensel ve zihinsel olarak yoruluyorum ama bu mesleki anlamda çok şey katıyor bana.

        “DİĞER İKİ ÇOCUĞUM...”

        Hangi program sizi daha çok motive ediyor?

        Gün Ortası'nda çok hızlı bir haber akışı var. Hem gündemi yakalamayı -hatta önüne geçmeyi- hem de gelişmelerin analizini yapmayı hedefliyoruz. Türkiye'nin Nabzı, o tempo içerisinde mercek altına alamadığımız konuları daha geniş işleme olanağı sunuyor. Farklı görüşlere sahip uzman konuklarla, yaşananların perde arkasını değerlendiriyoruz. Bu seçim döneminde Türkiye'nin Nabzı hiç yerinde durmadı! Kayseri'den Şanlıurfa'ya, Mersin'e şehir şehir dolaşıp seçim atmosferini canlı ve yerinden izleyicilerimize aktardık. Gelen mailler ve yorumlar, doğru yaptığımızı bize gösterdi ve ekip olarak yaptığımız işten daha büyük keyif almamızı sağladı. Benim bir kızım var; Gün Ortası ve Türkiye'nin Nabzı'nı diğer iki çocuğum olarak görüyorum.

        Değişik şehirleri dolaştığınızı söylediniz; insanların seçimle ilgili beklentileri konusunda neler gözlemlediniz?

        Hükümete yönelik beklentiler çok fazla. Rahatsız oldukları noktalar olsa da insanlar istikrarın devam etmesini istiyor. En büyük sorun işsizlik ve ekonomik sıkıntılar. Bu sorunların çözülmesi çok önemli onlar için. Zaten liderler de bunu kabul ediyor. İnsanlar huzurlu bir Türkiye istiyor aslında. Bu seçim diğerlerinden farklı bir seçim olacak çünkü 13 Haziran'dan itibaren yeni anayasayı ve belki de başkanlık sistemini konuşmaya başlayacağız. Bir de tabii Kürt meselesinin çözümüne ilişkin beklentiler hat safhaya çıkacak. Halkın beklentileri ve talepleri, seçimlerden sonra Meclis'e giren partilerin bu kritik konularda daha uzlaşmacı bir tavır sergilemelerine yol açabilir.

        “EN ÖNEMLİ NOKTA TARAFSIZLIK”

        Canlı yayınlara nasıl hazırlanıyorsunuz?

        Özellikle kritik yayınlara ders çalışır gibi çalışıyorum. Üniversitede bile bu kadar çalışmamıştım! Her şeyi çok derinlemesine bilemezsin elbette, buna zamanın da yok. Bu işi çok iyi bilen kişilere danışıyorum, editoryal destek alıyorum. Ağzımdan çıkacak tek bir yanlış cümle, bir kelime karşımdaki insan tarafından farklı algılanabiliyor. Çok ölçerek, tartarak sormak gerekiyor. Seni bir tarafta görsün istemiyorsun. En dikkat ettiğim ve benim için en önemli olan nokta tarafsızlık. Bunu korumaya çok dikkat ediyorum. Meselelere çok üstten bakmaya çalışıyorum.

        Çok isteyip de yayına alamadığınız biri oldu mu?

        Birçok canlı yayında gerek Başbakan olsun, gerek diğer liderler, siyasiler olsun görüşme fırsatım oldu. Ama özellikle bu son dönemde Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le bir röportaj yapmayı çok isterdim ama buna imkân olmadı.

        Fatih Altaylı'yla Teke Tek Özel yapmaya başladınız. Bu yeni bir başlangıç mı?

        Fatih Bey'le yaptığımız ilk program çok sevildi. Ardından ikinci ve üçüncüsü geldi. Fatih Bey'in daha önce yaptığı bir format bu. Bu seçimde de bunu tekrar yapmak istedik. Bu sırada Murat Bardakçı bir rahatsızlık geçirdi. Sonra iyileşip üçüncü programda o da aramıza katıldı. Sıcak siyaset gündemiyle ilgili ben soruyorum Fatih Bey ve Murat Bey cevaplıyor. Başta, “üç saat boyunca program yapabilir miyiz” diye düşünmüştüm ama sonra gördüm ki Fatih Bey'in maşallahı var; o program sabaha kadar sürebilir.

        “BAŞARININ SIRRI 'OLDUM' DEMEMEK”

        Başarılı bir anchorwoman olmanın sırrı ne?

        Yaşıma, meslekte gördüğüm ve de yaşadığım bunca şeye rağmen “Tamam oldum, ben bu işi çok çok iyi yapıyorum” diyemiyorum. Aşmam gereken çok yol var. Bunun için çok çalıştığımı itiraf etmeliyim. O noktaya gelirsem de söylerim bir gün (gülüyor). Ama yılların birikiminin, sokaklarda koşmanın, lider takip etmenin, haber yazmanın, sürekli canlı yayın yapmanın, alanda olmanın faydasını görüyorum.

        Gazeteciliğe ve televizyonculuğa nasıl karar verdiniz? İş hayatı öncesini biraz anlatır mısınız?

        İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo Televizyon'da okuyordum. Aslında çok okul hayatım olmadı diyebilirim çünkü okurken bile yerel gazete çıkarmaktan radyoculuğa pekçok iş yaptım. 1992'de okul bittiğinde Flash TV'de televizyonculuk hayatım başladı. O işe başlama maceram da ilginçtir. Kuruma fotoğraflı CV ile başvurmuştum. Kanalın yöneticisi CV'yi görünce hemen işe aldı. Bursa'ya gönderdiler, ben eğitim için gittiğimi düşünüyordum. Bir gün makyaj yapıldı ve çekime girdim. Bunu bir deneme çekimi sanıyordum ama kendimi bir anda canlı yayında buldum! İki saat boyunca bir kuşak programı sundum. Hem de ne prompter ne de yazılı bir metin vardı. Heyecandan biraz hızlı konuştuğumu söylediler ama ekran önündeki görüntümü övdüler. Televizyon maceram böyle başladı.

        Bugün baktığınızda mesleki anlamda hedefiniz ne?

        Kalıcı olmak ve aynı tarafsızlıkla programları sürdürmek...

        İş dışında nasıl bir hayatınız var?

        Ben bir anneyim ve iş dışındaki hayatımın büyük kısmı da kızım ve eşim. Kızım dokuz yaşında, onunla ilgilenmek ve mümkün olduğu kadar çok zaman geçirmek istiyorum. Çünkü hayat çok hızlı akıyor ve ben, bu hayatın anlamının bu tür gerçek sevgiler olduğunu düşünüyorum. Tabii zaman buldukça da diğer sektörlerde çalışan arkadaşlarım ve yakın dostlarımla buluşup dertleşiyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ