Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Türkiye savaşırsa kaybeder!

        “Türkiye; İsrail, Amerika ve Avrupa Birliği’ni aynı anda karşısına alp savaşma gücüne sahip mi?”

        Konuyu tartıştığımız Yiğit Bulut’un Sansürsüz programında bu soruyu sorduğumda seyirciden yüzlerce mesaj ve twit geldi. Seyirci, benim gidilen yol hakkında çok umutlu ve destek veren bir yazı yazdığım gün bu soruyu sorarak neden karamsarlık gösterdiğimi anlamak istedi. Yiğit Bulut’un dediği gibi, “Serdar Turgut karamsar mı yoksa iyimser mi?”

        Bu haklı bir soruydu; çünkü sorgulayanlara göre bir kişi eğer Türkiye’nin dünyadaki yeni rolünü benim gibi destekliyorsa o kişi aynı zamanda gerektiğinde askeri güç kullanılmasını da desteklemeliydi. Askeri gücümüzü sorgular gibi konuşmak, onlara göre verdiğim o desteğe hiç uymuyordu, hatta ayıp bile kaçıyordu. Olsun, ben bu ayıbı sürdüreceğim, başlıkta dediğim gibi “Türkiye eğer savaşırsa kaybeder” diyeceğim. Bu askeri güç açısından bir değerlendirme değildir. Askeri gücümüzün sanıldığı ve umulduğu kadar büyük olmadığı yolunda kuşkularım da var ama burada dediğim bu değil.

        TÜRKİYE’NİN ADI YETER

        Sadece vurgulamak istediğim şu: Türkiye kendi iç gelişmeleri ve dünyadaki değişim nedeniyle güçlü bir model ülke olma rolünü üstlenmiş durumdadır. Bu tarihin bize yazdığı bir kaderdir, bir anlamda alın yazısıdır.

        Bölgemizde Arap Baharı’nı gerçekleştiren gençler Türkiye’deki hayat tarzını özlüyor ve gelecekte bu hayat tarzını kurmak istiyorlar. Onlar için Türkiye bir hayal ülkesi, bir büyük idea. Arap ülkelerinin sokaklarında görülen coşku, Başbakan’a gösterilen sevgi, bölgenin kısa sürede liderinin hangi ülke olacağını göstermektedir.

        İsrail’in Türkiye ile savaş kışkırtması bu tehlikeyi gördüğü içindir. Türkiye’nin kendisine tarihi gelişim olarak üstlendirilen lider, model ülke olma hedefini gerçekleştirebilmesi, bu yolunu savaşmadan yürütmesine bağlıdır. İsrail bunu gördüğünden Türkiye’yi devamlı provoke etmeye çalışıyor, bizi illa da savaştırmaya uğraşıyor.

        Askeri gücümüz ne olursa olsun bu yeni süreçte büyüklüğün askeri güçle ölçülmeyeceğini görelim; dünya ve bölgemiz bizden bunu “soft power” ile başarmamızı bekliyor. Ortam da buna müsait Tahriklere kapılıp savaştığımız takdirde hem kendimizi hem de dünyayı yakarız ve evet bir savaşı kaybedebiliriz de, kimse “Bu katiyen olamaz” diyemez.

        BÜYÜKLÜK HER ZAMAN SAVAŞLA OLMAZ

        “Büyük model ülkeler, güçlerini mutlaka askeri güçle de desteklemeli” diyenler de var.

        Uzun dönemde bu doğru olabilir, ama bazen büyüklük askeri gücü bilinçli olarak kullanmamakla da kurulabilir, gücün meşruiyeti ancak böyle sağlanabilir. Amerika bunu hiç göremediği için büyük ülke olma vasfını kaybetmeye başladı. Keza İsrail de askeri gücün uzun dönemde fazla bir işe yaramadığını nihayet öğreniyor gibi. Güzel işleyen bir demokrasiye sahip olan ve Arapların kelime manasını bile anlamakta zorlandıkları laikliği güzel yaşayabilen Türkiye’nin AKP iktidarıyla hem bölgesinde hem de dünya sistemi içinde yolu tamamen açık.

        İsrail bunu görüyor, anlıyor ve çok da korkuyor; keza Amerika da anlayamamak ve şaşkınlık arasında gedip geliyor. Türkiye eğer savaşmazsa büyük olacak, eğer savaşırsa her şey belirsiz şu anda, önümüze açılan bütün imkânları kaybedebiliriz o durumda.

        Yoksa kehanetler tutuyor mu?

        Eskiden yaptığımız “Öteki Gündem” programında sık sık kehanetleri konuşurduk. Kehanette bulunanlar arasında bu yıllarda Türkiye ile İsrail’in bir savaşa tutuşacağını söyleyenlerin fazlalığı benim dikkatimi çekmiş ve şaşırtmıştı. Bunların arasında Müştak Baba’nın da kehanetleri vardı.

        Ankara’nın başkent olacağını tahmin eden Müştak Baba, İsrail devletinin kuruluşunu da tarihiyle doğru tahmin etmişti. İsrail’e ilgisi hiç azalmayan Müştak Baba, bu yıllarda İsrail ile Türkiye’nin tırmanacak bir savaşa girişeceklerini ve Doğu’dan gelen bir tehlike yüzünden Ankara’nın tehdit altında kalması nedeniyle İstanbul’un başkent yapılmasından sonra İsrail ile savaşın çok kızışacağını söylemişti.

        Ben kehanetlere inanmam aslında ama bu sıralar olanlara bakınca “Acaba bu defa doğru mu tahmin ettiler” diye düşünüyorum. Bu arada Yeni Şafak Gazetesi’nden İbrahim Karagül, Doğu Akdeniz’de olması muhtemel gelişmeleri, nedenleriyle uzun zamandır yazıyordu. Bugün onun daha önce yazmış olduğu hemen her şeyin gerçekleşmekte olduğunu görüyorum ve meslektaşıma bravo diyorum. Onunki de çalışarak, öğrenerek, iyi takip ederek yapılan bir tür kehanet gibi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ