Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Cüneyt Özdemir'in Gülen Cemaati yazısı, Cüneyt Özdemir'in 'Yansak da dokunacağız!' yazısı

        Time dergisi son sayısında Gülen Cemaati’ni işlemiş. Cemaat en son ABD’nin CBS televizyonunda yayımlanan efsanevi haber programı 60 dakikaya konu olmuştu. Gün geçmiyor ki İngiltere ya da İtalya’da bir dergide cemaat ile ilgili bir yazı çıkmasın. Anlayacağınız bizim Türkiye’de tartışmalara doyamadığımız ‘The Cemaat’ uluslararası bir fenomene dönüşmüş durumda. Gülen Cemaati’nin hizmetlerinin anlatıldığı haberleri dikkatle izliyorum. Hatta YouTube’a konulan henüz haber olmamış yabancılarla yapılan röportajlara bile bakıyorum. Hepsinin alt metni hemen hemen aynı. Hepsinde kuşkucu bir dil, metinlerin içine sinmiş bir ima, varılmak istenen kuşkulu bir nokta var. Gelin görün ki hemen hiçbirinde bu kuşkuları doğrulayacak somut bir veri yok. Bu yüzden binbir dereden binbir ima getirilen, ıkınıp sıkınılan ama bir türlü varılmak istenen noktaya varılamayan yabancı dilde cemaat tanımlamaları ile karşı karşıyayız.

        Kuşku çok, kanıt yok!

        Yurtdışındaki yayın organlarında çıkan bu metinleri görünce bizde bir kesimin Gülen Cemaati düşmanlığının neredeyse satırı satırına aynı olduğunu görüyorsunuz. Kuşkular, imalar, iddialar ve o kadar.

        Gerisi laf salatası.

        İnsan ‘Yansak da dokunacağız’ gibi önemli bir iddianın allanıp pullanıp slogana dönüştürüldüğü bir ülkede laf salatasından daha fazlasını merak ediyor haliyle. The Cemaat bizim milli olağan şüphelimizdi şimdi uluslararası bir olağan şüpheliye dönüştürülüyor. Aynı paranoya pompalanıyor. Her taşın altında The Cemaat var! Sürekli bir şeyleri ele geçirmeye çabalıyorlar!

        Kaçın umacı geliyor.

        Bir diğer teori de cemaatçilerin aralarında ikiye ayrıldığı iddiası. Mesela sarfedilen bir ‘sivil’ cemaatçiler lafı var. E bir taraf sivilse diğer tarafın ne olduğunu varın siz tahmin edin!

        Aynı kesimin pazarladığı bir başka ayrım da ‘iyi cemaatçiler’le ‘kötü cemaatçiler’ arasında. Şahinler, güvercinler. Söz dinleyenler dinlemeyenler.

        Bu ayrımları uzatabiliriz.

        Bir süre önce Türkiye’nin ‘The Cemaat’ten kurtulmasının yolunu söylemiştim. “Sayıları 3 ila 10 milyon arasında olduğu iddia edilen insanlarımızı Mars’a ışınlamayı başarırlarsa tamamdır” diye yazmıştım. Yabancı dillerde Gülen Cemaati hakkında yazılanları okuyunca bu çözümün sadece Türkiye için değil dünya için de iyi bir fikir olduğunu düşünmeye başladım.

        Bazen bu tabloyu görünce “İyi ki cemaatçi değilim” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Düşünsenize sadece bunları bile yazdığım için Radikal’i hatta CNNTürk’ü ise ele geçirmeye çalışıyor olabilirdim.

        Hele bir de ele geçirdikten sonra görecektiniz beni!

        Gelelim herkesin bildiği bir başka ortak ‘sır’ meselesine.

        Türkiye’de ya da dünyada bu tür kuşkuların ve komplo teorilerinin olduğu yazılar çok okunuyor, gazeteler iyi satıyor, televizyon programları bayağı reyting topluyor, kitaplar baskı üstüne baskı yapıyor. Böyle olunca bazen bir yazı dizisi, bir köşe yazısı hatta bir kitap sadece ama sadece bunun için de yazılabiliyor.

        Freud’dan bir alıntı ile meseleyi bağlarsak ‘bazen pipo içen bir adam sadece pipo içen bir adam’ olabiliyor.

        Anlayacağınız olduk olmadık yerde Gülen Cemaati’ni kastederek sürekli ‘Yansak da dokunacağız’ sloganını atan birinin derdi aslında pipo içmek olabilir.

        Slogan ise işin ‘artistlik pazarlama’ kısmı.

        Anladıysak, şimdi sessizce dağılalım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ