Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Ekonomi Son 3.5 yılda ev alanlar: Bu gerçeğin farkında mısınız?

        Barış Erkaya yazdı...

        Herkesin derdidir, fakat en büyük dert büyük şehirlerde yaşayanlar için...

        Başını sokacak tek göz bir evin olsun.

        Bu dert, inşaat ve gayrimenkul sektörünü Türkiye'nin bir anda lokomotif sektörü haline getirdi. Deprem nedeniyle yenilenmesi gereken binalar, vadesi 30 yılı aşan konut kredisi fırsatları, bir ara faizi yüzde 1'in de altına inen konut faizleri... Hepsi bir araya gelince sektör uçuşa geçti. Fakat "gaz-fren" polemiğinin başladığı geçen yıllarda en büyük darbeyi de bu sektör aldı. Kredi patlamasına hükümet tarafından alınan önlemler sektörden kelle aldı ve sektörün en bilindik markalarından biri iflas bayrağını çekti. Şimdi herkes sırada başkası olup olmadığını merak ediyor. Fakat Türkiye'de son 3.5 yılda yaşanan konut seferberliği ve dar gelirlinin anahtar sevdası arasında artan konut fiyatları, ev sahibi olmanın her babayiğidin harcı olmadığını açıkça gösterdi.

        Yani o anahtarı eline almak kor gibi yürek istiyor. "Fiyatlar düşer mi" sorusuna ise, konunun duygusal tarafları elbette o bilindik yanıtı veriyor: Düşer mi hiç, daha da artacak!

        Bu cevap elbette kimseyi şaşırtmıyor. Tüccar, "malımın değeri düşecek, şimdi pahalıyken sakın almayın" der mi?

        Peki konut fiyatlarındaki artış neden kaynaklanıyor? Kimine göre hızla büyüyen ekonominin etkisi, kimine göre ise özellikle büyükşehirlerde zaten uluslararası emsallerine göre (Örneğin İstanbul için Londra, Paris, Roma, Moskova gibi) ucuz kalan fiyatlardan kaynaklanıyor. Sektöre sorarsanız bu listeyi 100 maddeye tamamlayabilir. Fakat bir ayrıntı sadece benim mi dikkatimi çekiyor?

        O pahalı evin fiyatına aslında neler dahil?

        Ev satın alanların metrekare bazında gördüğü, fakat çoğu zaman bunun parasal karşılığı konusunda çok düşünmediği bir ayrıntı bu.

        O zaman Türkiye'de son 3.5 yılda zaman bir ev satın alanların ödediği faturanın toplam ayrıntısını ben açıklayayım:

        Türkiye'de son 3.5 yılda 2.3 milyon adet bina için yapı ruhsatı alındı. Bu ruhsatların toplam yüzölçümü yaklaşık 455 milyon metrekare. Bu kadar metrekareye biçilen toplam bedel ise 276 milyar Türk Lirası. Ve işte çarpıcı gerçek. Bu binaların sadece 274 milyon metrekaresi konut kullanım alanı. Yani oturulacak veya işyeri olarak kullanılacak olan alan, toplam inşa edilen alanın sadece yüzde 60'ını oluşturuyor. Geri kalan alan ise konut dışı kullanım alanı (park yeri, kömürlük, ardiye vs gibi) ile ortak kullanım alanı olarak kabul edilen (merdiven, asansör boşluğu, bahçe payı, yeşil alan vs gibi). Peki bu alanlara ödediğimiz toplam rakam ne kadar?

        110 milyar lira, yani 62 milyar dolar!

        Bunun Türkçesi şu: Bir evde oturduğumuz, yemek yediğimiz, banyo yaptığımız, misafir ağırladığımız, balkon keyfi yaptığımız alanlara ödediğimiz rakam, toplam ödediğimiz rakamın sadece 5'te 3'ünü oluşturuyor. Geri kalanı apartman hayatı sürmek için ödediğiniz ekstra bedeller.

        Yani Türkiye'de, apartman boşluğu da oturduğumuz evin kendisi kadar hızlı değerleniyor. Çünkü yatak odasının metrekare fiyatı ile ardiyenin metrekare fiyatı birbiriyle aynı. Peki birinin çıkıp, "Ben ardiye kullanmak istemiyorum kardeşim, satın almıyorum" deme hakkı var mı? Yok!

        Peki örneğin tapuya işlenen otopark için ödenen metrekare fiyatı, aracınızı kaç yıl boyunca özel bir otoparka verdiğinizde ödeyeceğiniz rakama denk düşüyor?

        Ya da asansör boşluğuna örneğin 2012 yılı için ödenen metrekaresi 687 liralık bedel, o asansörde yapılan katlar arası yolculuğu dünyanın en pahalı seyahatlerinden biri haline getirmiyor mu?

        Hal böyle olunca 100 metrekare daireye 140 metrekarelik para ödemek, vatandaşın anahtar hayalini apartman boşluğuna gömüyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ