Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik İlker Başbuğ 'müebbet'i gerektirecek ne yaptı?

        Derin devlet imzalı cinayetler, yan masadan ısmarlanan suikastlar, bu davalar açıldıktan sonra kayıplara karıştı. Derin devlet için "gerektiği zaman" cinayet işleyen çete, bundan kelli bütün bunların "suç" kapsamına girdiğini görüp şöyle bir "durdu". Seçilmiş hükümetlere karşı, illegal, hukuk dışı, demokrasi dışı yollarla mukavemet etmenin suç olduğu ve hesabının sorulduğu görüldü.

        Askeri vesayetin tasfiye edilmesinde de, emekli ya da muvazzaf askerin siyasete müdahalesinin kabul edilemez olduğu verisinin giderek bir önkabul haline gelmesinde de bu davanın önemli bir payı var.

        Gelgelelim yargıya güvenin azalması da bu dava nedeniyle oldu. Davayı itibarsızlaştırmak isteyenler vardı; yapılan bazı usul ve esas hataları da onlara davaları sulandırmak için gereken zemini sağlamaya yetti.

        Kararı gördüm ve bazı cezaların neden o kadar ağır olduğuna getirilebilecek bir açıklama da bulamadım.

        Mesela İlker Başbuğ'a verilen ceza.

        08.01.2012 tarihinde, henüz Başbakan konu hakkındaki fikrini beyan etmemiş iken bu köşeden sormuştum: "İlker Başbuğ tutuklu yargılanmayı gerektirecek ne yaptı?" Şimdi de şunu sormak istiyorum: "İlker Başbuğ müebbet hapsi gerektirecek ne yaptı?"

        "Örgüt yöneticiliği" suçlamasının dayanakları arasında "Hilafetin ilgası ve Tevhid-i Tedrisat paneline katılmak", 2004 yılında Mustafa Balbay ile Genelkurmay karargâhında görüşmek gibi gerekçeler var. Ve malum internet andıcı meselesi, ki burada da yapılan savunma realiteyle uyumlu. Başbuğ kara propaganda yapan 20 internet sitesini kapattırmıştı, iki sayfadan ibaret olan internet andıcında ise birkaç tane legal site açılması çalışması yer alıyordu, ancak bu çalışma hayata geçirilmedi. Üzerinde çalışılan siteler aktif hale geçmedi ve çalışma da 19 Haziran 2009'da yine İlker Başbuğ döneminde sona erdirildi.

        Başbuğ'un suçu, en zor dönemde Genelkurmay Başkanlığı yapması mı? Altındaki askerler patır patır tutuklanırken tipik asker refleksiyle korumacı bir tutuma girmesi, misal Saldıray Berk'e kefil olması mı? Başbuğ evet, çok zor bir dönemde bu görevi ifa etti, dönemi hatırlayın, hükümetle uyum içinde çalışmayı "suç" imiş gibi gösterenlerin baskısını hatırlayın. Başbuğ darbeci zihniyet tarafından da "Tepki ver, bir şey yap!" diye kışkırtılıyordu. Buna rağmen yaptığı açıklamalardan Başbuğ'un askeri vesayetin tasfiyesine teorik olarak karşı olmadığı sonucu rahatlıkla çıkarılabiliyordu; itirazı teorinin pratiğe geçerken neden olduğu hukuk ve nezaket kaybına, TSK'nın itibarsızlaştırılmasınaydı.

        Ergenekon ve Balyoz davaları, darbeciliğe karşı sivil siyasetin savunulması yönünde önemli bir direnç yarattı. Peki seçilmiş siyasetçiler, misal hükümetin başı ne diyordu bu konuda? Şunu: "İki yıl birlikte çalıştık, mesai arkadaşımdır, tutuksuz yargılanması hem partimin hem şahsımın arzusudur. Bu yol daha isabetli olur" (9 Ocak 2012). Ayrıca şunu da: "İlker Başbuğ'a terör örgütü mensubu demek çok yanlıştır, bu affedilemez" (1 Şubat 2013. Başbakan, Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlıyor).

        Buradaki tuhaflık şu: Seçilmiş hükümetlerin altını oyma, millet iradesinin tecessüm ettiği iradeyi ilegal yollardan çalışamaz hale getirme suçunun yargılandığı bir dava var. Bir eski Genelkurmay Başkanı bu suçu işlediği iddiasıyla yargılanıyor. Ama seçilmişlerin başı olan Başbakan, böyle bir saldırı ya da engellenmeyle karşılaştığı kanısındaymış gibi görünmüyor. Yani mağdur olduğunu düşünmüyor. Ama şimdi bu yargı kararı alenen Başbakan'a şunu demiş oluyor: Hayır sen mağdursun. Farkında olmaman da senin problemin.

        İlker Başbuğ, TSK'da görev yaptığı tüm aşamalarda birilerini sahiden mağdur etmiş, vicdanları yaralayacak işler yapmış olabilir. Ama o takdirde "görevi kötüye kullanma" suçuyla yargılanmalıydı, "terör örgütü kurma" suçundan değil.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ