Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Medya I am very sorry for Turkish

        YILLAR önce gazetelerin hepsi"ecnebi"isimli magazin dergileri vermeye başlamışlardı.

        İç sayfalarında da neredeyse tüm gazetelerin benzer bir şekilde"özenti"köşeleri, sayfa isimleri oluşmuştu.

        "Life style köşesi"ve"yazarı"gibi ucubelikler hayatımıza yeni yeni sokulur olmuştu.

        Ben de oturup birkaç kez üst üste yazmıştım.

        "Yahu gazeteler Türkçe'nin yüceltilmesi gereken yerlerdir. Her tarafa özenti İngilizce ekler, köşe isimleri verip duruyoruz. Bu ne zırvalıktır"diye.

        Pek takan olmadı tabii bu sözlerimi.

        Bu"ecnebi"özentisi kelimeler hayatımıza girip yerleşti, üstelik de pek çoğunun gayet güzel Türkçe karşılıkları olmasına rağmen.

        Ben de bu mücadeleden vazgeçtim.

        "Demek herkes böylesini istiyor"diyerek.

        Ardından Türk kaşığıyla ecnebi boku yeme durumu iyice yaygınlaştı.

        Dükkân isimleriyle devam etti, son dönemde de alışveriş merkezi ve site isimleriyle iyiden iyiye yaygınlaştı.

        Adı Türkçe olan bir tek site, bir tek inşaat kalmadı, keza alışveriş merkezi de...

        Geçtiğimiz günlerde BaşbakanErdoğanbir açılış sırasında bu konudaki hassasiyetini dile getirdi.

        Üstelik de Büyükşehir Belediye Başkanı'nı uyararak ve"Yeter artık bu yabancı isimler, Türkçe isim koyalım"dedi.

        Sonra bir başka yerde, bir işadamına benzer bir sitemde bulundu.

        Haklıydı.

        Kendimize, dilimize bu kadar yabancılaşmak akıl kârı değildi.

        Ülkenin bir bölümü dili için dağa çıkarken, bir diğer bölümü kendi dilini ecnebileştirme çabası içindeydi.

        Fransa, Rusya gibi ülkeler dillerini"yabancı istilasından korumak"için yasalar çıkarır, yasaklar koyarken, Türkiye'de Türkçe'ye yabancılaşmamız kabul edilecek şey değildi.

        Başbakan'ın bu çıkışı beni umutlandırmıştı.

        Dilimizi korumak için bir şeyler yapılır diye beklenti içine girmiştim.

        Başbakan dün Ankara'da yapılan bir alışveriş ve yaşam kompleksini hizmete açtı.

        Adı"NEXT LEVEL".

        Başbakan açılışta bir kez daha hassasiyetini vurguladı ve"Türkçe isim"istedi.

        Benim umutsuzluğa kapılıp bıraktığım bu mücadeleyi BaşbakanErdoğansürdürüyor.

        Ama keşke bunu Meclis'te çıkaracağı bir"Türkçe'yi koruma"yasasıyla yapsa.

        Çünkü aksi takdirde bu mücadele Başbakan Erdoğan'ın başbakanlığı süresiyle ve gücüyle sınırlı kalır.

        Sonrasında Türkçe için üzülürüz.

        Not:Kimse bana"Başlıkta ne yazıyor?"demesin. Site, alışveriş merkezi adı olunca İngilizce'yi çatır çatır anlıyorsunuz da ben başlığa yazınca mı anlamamazlıktan geliyorsunuz.

        Çalıntı mal satın alır mısınız?

        BİR hâkim, çok önemli bir karar verdi.

        Korsan kitap satan bir"hırsız"için verilen cezayı,"Verilen cezalar caydırıcı olmalı. Toplumsal barış için cezanın infazı zorunludur"diyerek paraya çevirmedi.

        Korsan kitap satan bu"hırsız vatandaş"şimdi hapse girecek ve 1 yıl 1 ay 10 günlük cezasını çekecek.

        Gerçekten alkışlanacak bir karar.

        Ülkenin"en önemli"isimlerinin bile korsan DVD izlediği, vatandaşın imza günlerinde yazara korsan kitap imzalatmaya getirdiği bir ülkede gerçekten önemli bir karar.

        Çok sevdiğim bir yazar dostumla bir süre önce bu meseleyi tartışıyorduk.

        Elinde korsan DVD'leri görünce"Ayıp ayıp"dedim.

        "Hiç de değil" dedi.

        "Benim kitaplarımın da korsanı satılıyor. Alacaklıyım, ödeştiriyorum."

        "Hiç evine hırsız girdi mi?"diye sordum kendisine.

        "Girmez mi, daha geçenlerde depo olarak kullandığım eve girdiler" dedi.

        "Peki o zaman gel gidip seninle hırsızlık mal satan bir yere gidelim ve çalıntı mallardan satın alalım, yarı fiyatına hatta belki daha da ucuza"dedim.

        "Kafayı mı yedin" diye sordu şaşırarak.

        "Yoo, yaptığının bundan bir farkı yok. Hiç gidip hırsızlık malı alır mısın?"dedim.

        "Almam, manyak mıyım ben öyle bir şey yapayım" dedi.

        "Yapıyorsun ya, korsan demek yazarın, yapımcının, üreticinin, herkesin cebinden çalınmış mal. Onu alıyorsun ya"dedim.

        Yine anlamadı.

        "Benim kitaplarımın da korsanı var ama" dedi.

        "Ben de onu diyorum ya. Evinden alınanla, başkasının evinden çalınanı ödeştiremezsin. Ha korsan almışsın, ha çalıntı mal. Arasında hiçbir fark yok"dedim.

        Biraz düşündü.

        "Olsun ben yine alırım" dedi.

        Bu kafadaki bir ülkede, hâkimin verdiği karar önemlidir.

        Çok önemli.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yaptığımız işi bildiğimiz, bildiğimiz işi yaptığımız zaman.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ