Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Ecem Ulusum, Ahmet Güneştekin'le konuştu

        Ece ULUSUM/ HT PAZAR

        Dünyanın en saygın 5 galerisinden biri Marlborough Art Gallery’nin yegâne Türk sanatçısı Ahmet Güneştekin, 6 Mayıs’ta Venedik’in görkemli yapılarından La Pieta’da “Milion Taşı” adında bir sergi açıyor. 7 ay sürecek sergi 56. Venedik Bienali ile eşzamanda açılacak. Milion Taşı’nın küratörlüğünü ABD’li ünlü bağımsız küratör Matthew Drutt yapıyor. Serginin her ayrıntısını düşünen Güneştekin, mimari desteği de mimar Emre Arolat’tan alıyor. Ayrıca serginin kitabını da Drutt hazırlıyor. Serginin ilham kaynağı isminden de anlaşıldığı gibi Sultanahmet’teki “Dünya’nın Merkezi” olarak da bilinen Milion Taşı. Binlerce yıllık dikili taş, Güneştekin’in eserlerinde yeniden yorumlanıyor.

        2 heykel ve 6 resim olmak üzere 8 eseriyle Venedik’e yol alan Güneştekin’in en çarpıcı işi 4.5 ton ağırlığındaki Konstantiniyye heykeli. Sanatçının esere yüklediği anlamlar gerçeğinden çok daha ağır. Kostantiniyye adlı dev heykelle şehrin kültürel belleğinde yüzyıllardır biriken isimler bir araya getirilmiş; Byzantion, Byzantium, Nova Roma, Costantinople, Constantinopolis, Der Saadet, İslambol, Asitane, Dar-ul-Hilafet.

        Eserinin kültürel bellekte birikmiş katmanlaşmayı görünür kılmak amacıyla iktidar ve güç ilişkilerinin doğasını sorgulamaya yönelik bir eşik oluşturduğunu söylüyor Güneştekin. Sanatçının eserini ve hedeflerini kendisinden dinleyelim.

        Neden farklı bir disiplin, özellikle de heykeli tercih ettiniz?

        Bir sanatçı asla kendini sınırlandırmamalı. Sanatın bütün disiplinleri onun için üretim ve yaratım alanı olmalı. Daha önce de heykeller, konstrüksiyonlar ve farklı kavramsal yapıtlar yapmıştım. Taş ve mermer heykeller bu anlamda ilk deneyimlerim sayılabilir. Her zaman milyon yıllık ya da yüz binlerce yıllık tarihe tanıklık etmiş taşlara dokunup ilişmek istemişimdir. Sanırım bundan sonra dokunmaya devam edeceğim.

        ‘KİBİRSİZ VE SORGUSUZ BİR ESER OLDU’

        Kostantiniyye’yi yaparken dışarıdan nasıl bir destek aldınız? Üstelik bu eseriniz epey ağır, nasıl bir yöntemle taşındı? Eser için seçtiğiniz taşın özelliği nedir?

        Kostantiniyye heykeli, 13 harften oluşan adının harflerinden oluşuyor. Her bir harfin yüksekliği 130 cm olmak üzere heykelin toplam yüksekliği 390 cm, kaidesiyle birlikte 420 cm, derinlik 120 cm, genişlik 520 cm. Her harf farklı renklerde, paslanmaz çelik ve aynalardan oluşuyor ve her birinin gövdesi ve kapağı ayrı renklerde kurgulanıyor. Heykelin toplam ağırlığı ise 4.5 ton. Parça parça taşındı. Konstantiniyye, daha önce yapmış olduğum yüzleşme serilerinin bir anlamda heykelleşmesidir. Oldukça büyük ve görkemli olan bu eserde birçok asistanla birlikte çalıştım. Ama bu asistanların hiçbiri sanatın içinde olan ya da sanat eğitimi almış kişilerden oluşmuyordu. Kaynakçı, demir ustası, oto boyacı gibi farklı zanaat gruplarından ustaları tercih ettim. Kibirsiz ve sorgusuz bir eser çıkmasını sağladım. n

        Venedik’te sergilenecek 8 eserinizde de erkek hegemonyasını eleştirdiğinizi ve cinsiyetsiz eserler yaptığınızı söylediniz. Lilith’in hikâyesi sizi çok etkilemiş. Eserlerinizde bu hikâye nasıl bir formda karşımıza çıkıyor?

        Lilith’in efsaneleşen anlatısı, eril egemenliğe ilk başkaldırı olarak bilinir. Pieta’da eril gücü temsil eden Milion Taşı’nı yeniden yorumladığım heykelin tam karşısına Lilith üzerine üretilen işleri yerleştirdim. Bu yerleştirmeyle egemen olan eril güce karşı koyuşumu anlatıyorum. Kadın ve erkek eşit ve aynı haklara sahip bir şekilde konumlanıyorlar. Optik kafes ve optik degrade yöntemleri kullanarak tuval üzerine yağlı boya çalıştığım Lilith’in Âdem ile Vedası, Lady Lilith ile Buluşma ve Lady Lilith’in cenneti eril egemenliğe baş kaldırıyı yorumlama biçimimi gösteriyor. Tarih boyunca bütün kültürlerde ve inançlarda hayatın her alanında erkek egemen olmuştur. Din adamlarının, peygamberlerin bile sadece erkek olması, hayatın her alanında eril gücün hâkimiyetini dayatması benim bu egemenliği sorgulamama neden oluyor. Bu yılki sergimin temasını da bu konuyu işleyerek oluşturdum.

        'MATTHEW DRUTT İNANILMAZ BİR KÜRATÖR'

        Küratör Matthew Drutt eserleriniz hakkında neler söyledi?

        Matthew Drutt, modern ve çağdaş sanat sergileri düzenleyen inanılmaz bir küratör. İsviçre’deki Beyeler Foundation, Rusya’daki State Hermitage Museum ve M.T. Abraham Foundation ile çalışmış. Drutt eserlerimle ve benimle tanıştıktan sonra oldukça etkilendi ve mutlaka bu sergiyi kendisinin sunma arzusunda olduğunu söyledi. Hatta Venedik’ten sonra gelecek birçok müze projesinde de birlikte çalışmayı önerdi.

        Venedik Bienali ile eşzamanlı olarak düzenlenen serginizde mimari desteği Emre Arolat’tan alıyorsunuz. La Pieta’nın ihtişamı altında ezilen sergilerden biri olmak istemediğiniz için kendisiyle çalışıyorsunuz. Peki, bunu nasıl başaracaksınız?

        Emre Arolat’ın uluslararası başarısı, geleneksel mimariden çağdaş mimariye geçişindeki ustalığı, Pieta’daki serginin mimari konsept projesinde çalışmak istediğim ilk kişi olarak aklıma gelmesini sağladı. La Pieta’da daha önce düzenlenen sergiler, yapıdan bağımsızlaşılmış ve onun güçlü varlığıyla yüzleşilmemiş. Biz mekânı gölgede bırakan bir sergi yapmak istemedik. Daha zor olanı yaptık, mekânı değiştirmekten çok, mekâna ilişmeyi seçtik. Mekânla birlikte var olmanın yollarını aradık. Emre Arolat mekânın esere göre düzenlenmesi ya da eserin mekâna göre düzenlenmesi yerine her ikisinin birbirini gölgede bırakmayacağı şekilde bir kurgu çizdi.

        'MEKÂN İLE SERGİ BİR BÜTÜN'

        Emre Arolat - Mimar “Proje bana geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettim. Sergiye gelen ziyaretçiler mekânın ihtişamına öyle bir kapılıyor ki kimi zaman eserleri unutuyor. La Pieta’da mekânı yok sayamazsınız ya da ezemezsiniz. Ancak birkaç dakikalığına unutturabilirsiniz. Ama ben farklı bir yol izlemek istedim. Mekânı da serginin bir parçası haline getirmek istedim. Eserlerle yapının bir yarış içinde değil bir bütün içinde olmasını istedim. Zaten Ahmet Güneştekin’in eserleri nesne olarak kapladıkları alandan çok daha güçlüler.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ