Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Yalnızlık kaçınılmazsa

        Gizem Sevinç SELVİ / HT PAZAR

        Baştan belirtelim, bu bir “yalnızlığa övgü” yazısı değil. Hazır yalnızsanız, fırsattan istifade edip biraz eğlenme önerisi. Amerikalı bilim insanı Rebecca Ratner, yarım asırdan fazla zamanını -kendisi de yalnızlıktan bunalmış olmalı:)-, insanların yalnızken eğlenceli şeyler yapmaya neden böylesine gönülsüz olduğunu araştırarak geçirmiş. Ratner’a göre insanlar çoğu zaman arzu ettikleri şeyleri sırf yalnız oldukları için yapmıyor. Mesela bir pazar günü canınız deliler gibi sinemaya gitmek ve patlamış mısıra gömülmek istiyor ama birlikte gidecek kimse olmadığı için evde oturup sıkıcı televizyon programlarını izlemeye devam ediyorsunuz. “Mesele şu ki; gitmelisiniz” diyor Ratner. “Çünkü yalnız da gitseniz, bir başkasıyla olduğundan daha az keyif almayacaksınız, hatta belki çok daha farklı deneyimler yaşayacaksınız.”

        ‘YALNIZ KALMAK İSTEMİYORUM’

        Rebecca Ratner ile kendisi gibi pazarlama ve davranış bilimi alanında uzman olan adaşı Profesör Rebecca Hamilton, geçen ağustosta “Journal of Consumer Research”de yayımlanan bir dizi araştırma yaptı. İkili, bir grup insanla 5 ayrı araştırma gerçekleştirdi. İlk 4 adımda katılımcılara birtakım aktivitelere katılırken yalnız olmayı tercih edip etmedikleri soruldu. Herkesin verdiği cevap ortaktı: “Yalnız kalmak istemiyorum...” Araştırmanın son aşamasında aynı kişiler, söz konusu aktiviteleri, yani sanat galerisi gezmekten tutun yemeğe çıkmaya kadar, hem yalnız başlarına hem de bir grup insanla birlikte deneyimledi. Sonuçlar ilginç... Zira, iki deneyimden de aynı derece keyif aldıkları ortaya çıktı.

        ‘EĞLENECEKLERİNİ ÖNGÖREMİYORLAR’

        Hamilton araştırma sonucunu aktarırken, “İnsanlar yanlış hesap yapıyor” diyor. “Bir müzeye, gösteriye, tiyatro oyununa gittiklerinde ya da bir restoranda tek başına yemek yediklerinde aslında ne kadar eğleneceklerini öngöremiyorlar.” Yalnızlık mevzuuna kafayı takan bu iki bilim insanına göre, aslında yalnızken çok daha fazla eğlenip daha rahat hareket edebiliyoruz. “Yalnızken sadece ‘siz ve kendiniz’, çok rahatsınız!” diyor iki uzman. Peki derdimiz ne? Neden yalnız başımıza adım atamıyoruz ya da en günlük meseleler için bile illa bir suç ortağı arıyoruz? Cevabı yine Rebecca’lar veriyor: “Yalnızlık korkunç falan değil, olan bitenden keyif almamızı engelleyen tek şey diğerlerinin bizi yalnız gördüklerinde ne düşündüklerine dair kuruntularımız.” Yani sanıyoruz ki bizi o restoranda tek başına gören eski bir dost, yemeyip içmeyip herkese “hiç arkadaşı olmayan ve yalnız gezen bir loser” olarak anlatacak bizi. İçimizde biriken bu endişenin psikolojideki adıysa “spot etkisi”. Diğerlerinin hakkımızda düşündükleri hakkında sahip olduğumuz uç fikirlere dair tonlarca araştırma var.

        ‘İÇE DÖNÜĞÜN’ GÜCÜ

        “Spot etkisi” dediğimiz, yeni bir kavram değil. Mesela psikoloji profesörü Thomas Gilovich tarafından yapılan 2 binden fazla araştırma, insanların bir davranışı hayata geçirirken bunu tamamen diğer insanların algısını hesap ederek yaptığını söylüyor. Ancak yaptıkları, çok büyük oranda diğerleri tarafından fark edilmiyor bile. Ve aslında bu durumda diğerleri değil, biz kendimizi biraz fazla “büyütüyoruz”. Rebecca Ratner’a göre bu nedenle eğlenmek için birilerine ihtiyaç duymamanızın aslında nasıl da “cool” olduğunun farkına varmanız gerekiyor. “Birilerinin yeni bir trend yaratması da lazım, değil mi?” diye ekliyor. “Yalnız ve içe dönük olmaktan korkmayın, keyif alın” diye haykıran isimlerden biri de “Sessizlik: Susmayı Beceremeyen Bir Dünyada İçe Kapanıkların Gücü” adlı kitabın yazarı Susan Cain... Cain, 2012 yılında bir TED Konferansı sırasında yaptığı konuşmada, toplumun beklediği oranda sosyalleşmeyen dünyalılara reva görülen “introvert” (içe dönük) kavramının aslında ne kadar güçlü olduğunun altını çiziyordu. Gandi’den Eleanor Roosevelt’e, tarihteki önemli “içe dönük”lere vurgu yapan Cain, bu insanların nasıl da hiç uğraşmadan, bütün o gizemli halleriyle spotları üzerlerine çektiğinden dem vuruyor. Tabii Cain’in bu konuşması Facebook’ta paylaşım rekorları kırıyor, partiden partiye koşan “sosyal kelebekler” de bunu yeni trend bilip içe dönüklüklerini ilan etmeye başladı. Yine de bu “içe dönüklük akımı”nın ömrü çok uzun olmadı. Hâlâ birçokları, “Yanımda biri olsun da, kim olursa olsun” diyor. Yüzde 54’ü yalnız yaşayan Amerikalılar, yalnızlıktan en çok korkan millet mesela. Rebecca Hamilton ise yalnızlığı dert edinenlere “Boş verin” diyor. “Ve bu algıdan kurtulmak için yalnız başınıza utanıp sıkılmadan bir şeyler yapın, başka yolu yok.” Bu noktada işinizi kolaylaştıracak bir tüyo: Yalnız başına yapmaktan en az rahatsızlık duyduğumuz şey, eğitim ve kişisel gelişime dair aktiviteler. Dolayısıyla tek başınıza bir restorana giderken yanınıza alacağınız dergi, makale, gazeteler yalnızlık mahcubiyetini üzerinizden atmanıza yardımcı olabilir. Yani arkadaşınız yokmuş gibi değil de, meşgulmüş gibi görünürsünüz

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ