Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Kaba erkeğe tapan kadın modası geçiyor

        Ece ULUSUM/ GAZETE HABERTÜRK-PAZAR

        Ezginin Günlüğü’nün kurucusu, Sabah Türküsü, Doğu Türküleri ve Ala Gözlü Yar albümlerinin vokalistlerindendi Hakan Yılmaz. Hayatını düzene koymak ve büyümek için ABD’ye gitti. 10 yıl sonra da döndü. Televizyonlarda, gazetelerde yine hep onu görüyorduk ama bu sefer müzisyen kimliğiyle değil, siyaset bilimci kimliğiyle... Hakan Yılmaz bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde ders veriyor ve üniversitenin Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin direktörlüğünü yapıyor. Öte yandan tamamen farklı bir disipline yoğunlaşmasına rağmen müzikten uzaklaşmadığını da görüyoruz. Zaten çalışmalarından fırsat buldukça hazırladığı şarkıları, bir süre önce albümleştirdi. 10 şarkılık albümünün adı, Sen Yoktun. Geçen hafta üniversiteye gidip bu siyaset bilimci müzisyenin kapısını çaldık, hem müzik hem de ucundan da olsa siyaset konuştuk.

        Neden gittiniz ABD’ye?

        Akademik hayata da müzik kadar ilgim vardı. Adım atmam gerekti. Bir de burs gelince ABD’de yaşamak istedim. Aileden, Türkiye’den uzaklaşma, yalnız kalma heveslerim vardı. Türkiye’de insanlar üzerinize politik, bedensel ve zihinsel etiketler yapıştırıyor. Uzaklaşmasaydım, büyüyemezdim. Döndüm, iş buldum, evlendim ve hayatımı kurdum.

        Siyaset bilimini seçtiniz, epey farklı bir disiplin...

        Aslında bu alanda ilerlememin sebebi, gittiğimde siyaset bilimi tarafından burs gelmesiydi. Ama okudukça siyaset bilimi bende iyileştirici bir etki yaptı. Bir zamanlar siyasi alanın içinde çok bulunmuştum ama anlamlandıramıyordum. Siyaset bilimi benim için siyaseti bir dava olmaktan çıkardı en azından, onun da hayatın bir parçası olduğunu anladım.

        ‘PLAZA TÜRKÇE’SİNDEN NE ŞİİR ÇIKAR NE MÜZİK’

        Müzik bu dönemde hayatınızın neresindeydi?

        Nerede olursam olayım, müzik hayatımın her yerinde. Babamlar Azeri. Kars’a göçmüşler. Erzurum’da doğup büyüdüm ve sözlü kültürü orada yakaladım. Arka planda derin bir dil yoksa eğer, iyi müzik yapılamaz. Şehir Türkçe’si ya da plaza Türkçe’sinden ne şiir çıkar ne de müzik. İran’daki siyasi baskıya rağmen çıkan sanatçılara bakın. Sebebi açıkça ortada... Farsça, derin bir dildir, medeniyettir başlı başına.

        ABD’nin müzikal anlamda size katkısı oldu mu?

        Cazdan çok etkilendim, faydalandım.

        Hem akademisyen hem de müzisyen olmak nasıl gidiyor?

        Erkek ya da kadın fark etmez, akademisyenseniz, sizden beklenen sadece uzmanlık alanınızla ilgili işler yapmanız oluyor. Ayrıca eğer şiir yazdığınız ya da müzik yaptığınız öğrenilirse, uzmanlığınıza karşı duyulan güven sarsılıyor. Ben de uzun süre sanatçı yanımı ön plana çıkarmadım.

        ‘AKADEMİSYENLER GENEL OLARAK ATAERKİL, MAÇO’

        Oysa farkındalığı yüksek sanılan bir kesimden söz ediyoruz, niye böyle bir ayrım var?

        Eski Yunan toplumlarında, kişinin aynı anda birçok yetiye sahip olması makbul sayılıyormuş; filozof, atlet, din adamı, savaşçı, sanatçı... Şimdiyse akademisyen zümre genel olarak ataerkil, maço bir sınıf. O insanlar sizden sert, ataerkil, analitik ve matematik bir erkek olup bu kalıpların içinde kalmanızı bekler. Bizim toplumun da böyle bir bölünmüşlüğü var, sanki siyasetçilikle sanatçılık aynı anda yürütülemezmiş gibi.

        Buna rağmen albüm yaptınız ama bu epey zaman aldı.

        Benim bu kadar beklememe erkeklik tanımının sertliği neden oldu. Kaba erkek ve kaba erkeğe tapan kadın modası geçiyor diye düşünüyorum. Böylece bu albümü yapmaya karar verdim.

        Albümünüz piyasada ama kafanız karışıkmış gibi geldi bana, öyle mi gerçekten?

        Bu karmaşık dünyada kafası karışık olmak bir erdemdir, yüksek zekânın göstergesi. İnsanımız bunu anlamıyor; her şeyin bir cevabı olsun istiyor. Düşünün feministler, sanatçılar, LGBT’liler yani bütün azınlıklar, herkes bir tarafa isyan ederek kendini kurdu. Ve belki ben de bunun bir ürünüyüm ve bu süreci devam ettirmeye çalışıyorum.

        ‘EZGİNİN GÜNLÜĞÜ’NÜN KURUCULARINDANIM’

        Adınız bunca yıl sonra hâlâ hep Ezginin Günlüğü grubuyla anılıyordu ama şimdi kendi yolunuzu çiziyorsunuz, rahatsız mısınız?

        Adımın onlarla anılması çok normal çünkü ben o grubun kurucusuyum. Ezginin Günlüğü’nün kurucularından biriyim. 1980-90 arası müzik yaptık. Nadir (Göktürk) destek oldu bana. Onun tanıştırdığı sokak müzisyenlerini de unutmamak gerek.

        Albüm yapmanın bir kartvizit ya da arşiv metası olduğu, yaygın bir söyleyiş. Siz de albüm yaptınız. Aynı kanıda mısınız?

        Müzik, para olarak karşılığını en düşük alabildiğiniz sanatlardan biri aslında. Zaten artık satılamıyor. CD’ler arşiv malzemesi olarak çıkarılıyor ve sadece konserlerde para kazanılabiliyor. Sırf müzikle geçinmek isteseydim çok zorluk çekerdim.

        Yaptığınız müziğin türü nedir?

        Bir kefeye koymak gerekirse... Amma karışık mevzu bu! Biz pop, rock, halk müziği değiliz, orası kesin. Geçmişte bizim yaptığımız müziğe “özgün müzik” adını takmışlardı ama şimdi “alternatif pop” diyorlar. Öyle gidiyoruz işte. Eğer tek bir müzik türü dinliyorsanız, diğer türlerin zenginliklerini kaçırırsınız. Hepsini dinlemek, hepsinden faydalanmak gerekir.

        ‘KIYMETİ ZAMANLA BİLİNECEK’

        Albümünüzün kıymeti biliniyor mu sizce?

        Şöhret faktörü az olduğu için Sen Yoktun’un kıymeti pek bilinmiyor, yalan yok. Ama eminim, bu zamanla değişecek.

        20 şarkı epey fazla. Üstelik sektörde üretim kıtlığından söz edilirken..

        . Eh, daha yeni başladığımızı düşünürsek, önümüzdeki 5 yıl sürekli üretim yapabilecek durumdayız. Bu, yaşlı ve ara vermiş olmanın avantajı. Ayrıca bizim yazara, besteciye ihtiyacımız yok, elimizden her şey geliyor, hepsini yapan adamlarız.

        Sırada ne var?

        Birkaç albüm daha yapacağım. Her şey hazır zaten. Sen Yoktun’dakiler hariç 20 şarkım daha var. Çalışmalara başladık. 2016’nın başlarında da akustik bir konser vereceğim.

        'CEHENNEMİN DİBİNDE DE DÜZGÜN İŞLER YAPARIM'

        ■ Siyaset bilimcisiniz, albüm çıkardığınız dönemi nasıl yorumluyorsunuz?

        Bu kargaşada belki de gözden kaçacak... Cehennemin dibinde de düzgün işler yaparım, sağlam bir iradeye sahibim. Aşırı siyasi bir dönemden geçiyoruz, herkes kafayı siyasete takmış durumda, olup biten başka şeylerle ilgilenmiyor. Etrafta bir kötümserlik havası var. Siyaset bizde bedensel bir hastalığa dönüştü. Hayat gitgide belirsizleşmeye başladı. Bu ortamda insanların sanatla ilgilenebilmeleri çok kolay değil. Albümü uygun bir zamanda çıkarmayı denesem, daha çok beklerdim. Türkiye’nin gündemi hep yoğun, biliyorsunuz. İşimizi zaman kavramını düşünmeden yapmamız gerekir

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ