Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçmişte halka açılacak şirketin önünde hisse senedi alabilmek için kuyruklar oluşturdu, akşamdan sıraya girilirdi. Çünkü halka açılmayı göze alan şirketler belli büyüklükte, kökleşmiş ya da büyük sermaye gruplarının şirketleriydi. Türkiye’de enflasyon düşüktü ve şirketlerin ödediği kâr payları enflasyonun da üzerindeydi. Bu durum aşağı yukarı 1980’lerin sonuna kadar devam etti.

        Borsa yeniden açılıp moda haline gelince hisse senedi fiyatları yükseldi. Şirketlerin dağıttığı temettü ise artmadı. Bu durumda temettü verimliliği düştü. Borsa açıldığında yüzde 10 olan temettü verimliliği yüzde 2-2.5 düzeyine geriledi. Aynı anda enflasyon da yükselince şirketler temettü dağıtmak yerine sermaye artırımını allayıp pullayıp piyasaya benimsettiler. Yaklaşık 10 yıl, doğru dürüst temettü ödemediği halde bedelli ve bedelsiz sermaye artırımı yapan şirketler yatırımcıların gözdesi oldu. Sonunda o da bitti.

        1990’ların ikinci yarısında halka arzların kalitesi de giderek bozuldu. 2000’li yıllarda ise halka arzlardan hisse senedi alanların para kazanması istisna haline geldi. Piyasanın en eski ve klasik yatırımcısı Sadık Eratik’in deyimiyle “halka arz, kazık farz” oldu. Tabii ki gelinen aşamada sermaye piyasasının halka açılma yoluyla kaynak yaratma işlevi de önemli ölçüde azaldı. Halka açılmaların kimyası bozuldu. Yerli bireysel yatırımcı tabanı da kalmadı.

        Sonuçta ekonomi büyürken, enflasyon ve faizler tek haneye düşerken, ekonomide istikrar sağlanırken sermaye piyasasında gelişemedi. Buna bağlı olarak Türkiye’nin öngörülebilir ve yatırım yapılabilir vadesi de uzayamadı. Buna bağlı olarak bireysel emeklilik şirketleri emekli maaşı vaadi yapamadı. Konut kredilerinin ortalama vadesi 10 yıla bile varmıyor, 7.5 yılla sınırlı kaldı. Çünkü uzun vadeyi temsil eden ve onun altyapısını oluşturan sermaye piyasası yeteri büyüklükte değil.

        Temettü dağıtımına teşvikle çeyrek asırlık sorun çözülür

        Sermaye piyasasını üç ayaklı sacayağı gibi düşünebiliriz; para koyan tasarruf sahipleri, fon talep eden şirketler ve işin esnaflığını yapan aracı kuruluşlar. Şimdi bu sacayağının en çok aksayan halka arz veya şirketler kesimi ayağına onarım geliyor. Geçen hafta Habertürk ekibi olarak görüştüğümüz SPK Başkanı Vahdettin Ertaş’ın bu konudaki açıklamaları hafta sonu gazetemizin ekonomi sayfalarında yer aldı. Ertaş’ın verdiği bilgiye göre yeni halka açılma sistemi şöyle:

        * Yılbaşından itibaren Borsa İstanbul’da sadece nitelikli yatırımcıların katılabileceği yeni bir halka arz pazarı açılıyor. Bu pazarda sadece kurumsal yatırımcılar ve belli büyüklükteki bireysel yatırımcılar işlem yapabilecek. Yani işi profesyonelce bilenlerin ve büyüklerin olacağı bir piyasa. Halka açılmayı düşünenler de bu nitelikli yatırımcılara görücüye çıkacak. Halka arz fiyatını karşılıklı olarak alıcılar ile satıcı belirleyecek. Bu konuda aracı kuruluşların fiyat belirleyiciliği devre dışı kalacak.

        * Yeni pazarla bireysel yatırımcılar devre dışı kalacak. Dolayısıyla kısa vadede kâr etme ve satma alışkanlıkları da bu tip halka arzlarda olmayacak. Böylece küçük yatırımcıların aldatılması ve mağduriyeti gibi durumlar söz konusu olmayacak.

        * Yeni sistemle hem kurumsal yatırımcı tabanı genişletilmiş hem de şirketlerin yerli yatırımcı bulamama sorunu çözülmüş olacak.

        BAŞARI ŞANSI VAR MI: Yeni sistemin uygulama ve başarı şansı var mı? Elbette. Çünkü SPK Başkanı Vahdettin Ertaş’ın bahsettiği bu halka arz zaten tahvil pazarında başarıyla uygulanıyor. Yatırım fonlarının bu yıl performans artışında özel sektör tahvil piyasasının gelişmesi ve daha iyi getiri payı büyük.

        Hem yeni halka arz sisteminin çalışmasında hem de sermaye piyasasının yeniden canlanmasında temettü verimliliğinin artması etkin bir rol oynayacak. Şirketlerin sermaye yapılarını güçlendirmek için mevcut mevzuat temettü dağıtımını vergilendiriyor. Yeni sistemle burada indirime gidilecek. Temettü verimliliği arttığında da sermaye piyasasının yaklaşık çeyrek asırlık sorununu çözecek.

        SONUÇ: “Yaşama gücünü yitirmeyen her eskiyi severiz ama bizi tüm gücüyle yaşatacak tek unsur yeniliktir.” Theodor Fontane.

        Diğer Yazılar