Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün yılın üçüncü çeyreğine ait milli gelir rakamları açıklanacak. Yüzde 3 civarında bir büyüme bekleniyor. Bunun biraz üstü veya altı gerçekleşme olsa da, tatmin edici bir büyüme değil. Çünkü uzun vadeli büyüme eğiliminin altında. Ancak düşük büyüme sadece Türkiye’nin sorunu da değil. Konjonktürel ve dünyanın da sorunu.

        Geliri büyütmede Türkiye’nin diğer ülkelere karşı göreli önemli bir performans sorunu olmamasına karşılık, gelirin dağılımında ciddi ayrılık gösteriyor. Dün de OECD’nin yayımladığı rapor, gelir dağılımı bozukluğunda Türkiye’nin Meksika’nın ardından ikinci en kötü orana sahip ülke olduğunu gösterdi. 1985-2011 arasını kapsayan dönemin ortalaması üzerinden OECD ülkeleri arasında yapılan sıralamada Türkiye 0.41 gini katsayısı ile ikinci sıraya yerleşti. Gini katsayısının 1’e doğru olması çok kötü, sıfıra doğru yaklaşması ise gelirin dengeli dağıldığının göstergesi.

        - Bu sıralamada Türkiye lehine olan gelişme ise gelir eşitsizliğinin azalıyor olması. Bu kategoride sadece Türkiye ve Yunanistan var, diğer ülkelerin gelir dağılımı daha da bozuluyor.

        Ortaya çıkan tablo son yıllarda gelir dağılımında kaydedilen kısmi iyileşmeyle de paralel.

        - TÜİK’in verilerine göre 2006 yılında en düşük yüzde 20’lik grup gelirden yüzde 5.8 pay alıyordu. En yüksek yüzde 20’lik grup da yüzde 46.5. Aradaki fark 8 kat idi.

        2013 yılında ise en düşük gelirli yüzde 20’lik grubun payı yüzde 6.6’ya yükseldi. En yüksek gelirli grubun payı ise yüzde 43.1’e indi. Aradaki fark da 6.3 kata geriledi. Nitekim gini katsayısı da 2006 yılında 0.426’dan 2013 yılında 0.400’e indi, iyileşme gösterdi.

        - Son yıllarda sağlanan bu iyileşmeye rağmen belli başlı orta gelirli ve zengin ülkeler arasında gelir dağılımı en bozuk ikinci ülkeyiz halen. Bu konuda kat edeceğimiz yol çok.

        - Gelir dağılımının bozulmasında en etkili gelişmelerden biri eğitimdeki yüksek eşitsizlik. Özellikle de kırsal kesim nüfusunun yüksek olması ve bu kesimin eğitimde en dezavantajlı durumda bulunması gelirlerini de düşürüyor.

        - Eğitimden başlayan fırsat eşitsizliği, meslek seçme, beceri kazanma, kariyer yapma, katma değer üretmede devam ediyor. Gelirdeki adaletsiz dağılım nihayetinde tasarruflara da yansıyor. Geliri daha iyi ve yüksek olanların tasarruf etme olanakları var. Tasarruflar da zaman içinde serveti yükseltiyor.

        - Serveti yüksek veya iyi olanların, bundan daha iyi gelir elde etmesi, finansal kazanç sağlaması da mümkün oluyor. Bu da yüksek gelirli kesime, reel ekonomik aktivite yanında bir de paradan para kazanmak gibi ikinci bir gelir kapısını açıyor. Gelirdeki adaletin yanına servetteki adaletsizlik ekleniyor.

        - Hatta gelir adaletsizliği yanında servetteki adaletsizliğin çok daha büyük olduğu tahmin edilebilir. Çünkü gelir bireyin ömrüyle sınırlı, servet ise kuşaktan kuşağa aktarılan ve giderek de büyütülebilen bir olgu.

        - Gelir ve servetteki adaletsizliğin azaltılmasında hükümetlerin uygulayacağı politikalar elbette etkili. Hem eğitim fırsatında eşitlik sağlaması hem de sosyal politikaları etkin bir şekilde uygulaması adaletsizliği törpüleyebilir.

        - Bunun yanında kırsal nüfusun en aza indirilmesine ve kentleşmenin tamamlanmasına da bağlı. Çünkü kentleşme tamamlandığında köye dönüş umudu biter, insanlar ekmeğini ve bütün geleceğini kentte arar, buna göre eğitim ve beceri kazanır, sağlık ve emeklilik hakkı talep eder.

        - Köylerin boşalması bu tarafıyla iyidir. Göç kararı veren milyonlarca, 10 milyonlarca insan hata yapıyor ve aynı hatayı tekrarlıyor olamaz.

        SONUÇ: “Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar