Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bitişikte yer alan tablodan da görülebileceği gibi reel şirketlerin döviz yükümlülükleri varlıklarından 179.2 milyar dolar fazla görülüyor. 2014 Kasım sonu itibarıyla 103.1 milyar dolarlık varlığa karşılık şirketlerin 282.3 milyar dolar yükümlülüğü veya borcu bulunuyor. Görünüşte ve kâğıt üzerinde uluslararası karşılaştırmalara göre yüksek bir döviz borçluluk oranına sahip.

        Uluslararası kredi kuruluşlarının değerlendirmesi ve vurgusu da bu yönde. 2008 ve 2009 küresel kriz ortamında da en çok baktıkları özel sektörün borçlarını çevirip çeviremediği ve döviz kurunun yükselmesinden dolayı batan şirketin olup olmadığıydı. 2001 krizinde batan şirket vardı, küresel kriz ortamında ise yok. Hem bankalar hem de reel sektör son krizde kendisini ispatladı. Reel sektörün mali yapısı görüldüğü gibi zayıf değil.

        ■ Çünkü yükümlülüklerin bir bölümü kendilerinin yurtdışındaki parası. Kendi parasını Türkiye’deki şirketine borç olarak getirenlerin varlığı biliniyor. Hükümet bu yolu kapatmak için yeni bir taslak üzerinde çalışıyor. Parasını getirip şirketine sermaye olarak koyanlara vergi teşviki tanınması düşünülüyor. Dolayısıyla yurtdışı zulalar bir yerde şirketlerin dış borçlarını şişkin gösteriyor.

        ■ Ayrıca yurtiçi döviz mevduatlarının yarıya yakını şirketlere ve kurumlara ait. Ama şirketlerin döviz hesaplarının kişilerin üzerine açıldığı da biliniyor. Bu nedenle gerçek kişilere ait döviz tevdiat hesaplarının bir bölümü de şirketlerin ve döviz pozisyon açığı göründüğü kadar yüksek değil.

        ■ Yine şirketlerin bir yıla kadar olan kısa vadeli döviz pozisyon açığı Kasım 2014’te 10.3 milyar dolar kadar. Yani herhangi bir kur riski ile karşılaşıldığında bir yıl içinde ödenmek üzere ekstra bulunması gereken döviz miktarı bu kadar. Yurtdışı zulalar ve yurtiçi döviz hesapları da zaten bu amaçla tutuluyor.

        ■ Bütün bu nedenlerden dolayı kurların yükselmesi karşısında hemen havlu atıp giden özel sektör şirketi yok. Ne 2008-2009’da, ne de 2011 ve 2013’teki kur yükselişlerinde batan olmadı. Şirketler yurtdışından borçlanmaya ve büyümeye devam ettiler. Türkiye’deki yatırımların büyük kısmı da zaten yıllarca yurtdışından borçlanmayla yapılıyor.

        ■ Türkiye’deki şirketlerin büyüme formülünü Merkez Bankası da bir araştırmayla net bir şekilde ortaya koydu. En hızlı büyüyenler finansmanını dışarıdan borçlanarak yapan ve aynı zamanda ihracatçı olan şirketler. Büyümenin formülü ihracatı artırırken borçta dolarizasyona gitmek. TCMB’den Bengü Alp ve Cihan Yalçın “Türkiye’de şirketlerin borç dolarizasyonu ve büyüme performansını” araştırdı. 1996-2010 arasında reel sektör bilançolarını kapsayan araştırmaya göre, borç dolarizasyonunun şirket büyümesini artırıcı yönde etkilediği belirlendi. Bu etki ihracatçı ve yüksek dolarizasyon oranına sahip şirketlerde daha belirgindir.

        Düşük ihracata karşı yüksek borç dolarizasyonu olan şirketlerde ise dolarizasyon etkisi negatif yönde bulundu. Bu şirketlere ise “döviz kuru riskinden kaçınmak üzere kısa vadede türev ürünlerini kullanmaları ve uzun dönemde ise yabancı para cinsinden gelirlerini artırmaları önerildi.”

        ■ Şirketlerin yabancı para cinsinden borçları ile gelirleri arasında denge sağlamaları durumunda sürdürülebilir bir büyümeyi yakalayabildikleri de araştırmanın bulguları arasında. Araştırmada “Küçük ve orta boy şirketlerin ihracat performanslarını artırmaları yoluyla borçlanma kısıtlarını yabancı para cinsinden borçlanarak sürdürebildikleri ve yüksek büyüme performansı yakalayabildikleri görülmektedir” denildi.

        Diğer Yazılar