Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yıl ekonomi yüzde 2.9 ile sınırlı büyüdü. Bunda tarımın daralmasının da payı var. Yoksa sanayideki büyüme yüzde 3.5, hizmetlerdeki büyüme yüzde 4.1 düzeyinde gerçekleşti. Hisse senedi piyasasının büyümeye duyarlılığı yüksek. Borsa İstanbul’un 2014 reel getirisi yüzde 17 oldu. Gelişmekte olan piyasaların üzerinde bir getiri.

        Ama piyasa istenildiği gibi büyümedi. Yapılan halka arzlar düşük ve iyi getiri de sağlayan örnek de az. Yerlilerin piyasaya güveninde doğru dürüst artış yok. Yok ki, yerli bireysel yatırımcıların sayısı artmadı, hatta azaldı.

        Yukarıda yeni yayımlanan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin 2014 Yıllığı’ndan yerli bireysel hisse senedi yatırımcılarına ait tablo yer alıyor. Portföy dilimlerine göre yatırımcı sayısı ve bu portföy dilimlerinin toplam piyasa değerlerine yer verdik. Bu tablodan çıkan en somut sonuç 50 bin lira ve üstündeki bugünkü kur ile 20 bin dolar bile etmiyor, portföy büyüklüğüne sahip kişi sayısı 80 bin. Kayda değer bir büyüklüğe sahip toplam yatırımcı sayısı bu kadar.

        50 bin lira üzerindeki portföy sahiplerinin sayısı 80 bin kişiyken piyasa değeri olarak yüzde 90.4’üne hâkimler. Yani 80 bin kişi yerli bireysellerin payının yüzde 90’ını oluşturuyor. Portföy büyüklüğünün tutarı ise 39.3 milyar lira.

        839 bin kişi ise 1 lira ile 10 bin lira arasında hisse senedi portföyüne sahip. Ortalama büyüklük bin lira yapar. 10 - 50 bin lira arasında ise 141 bin kişinin portföyü bulunuyor. Bu iki dilimdeki toplam yatırımcı sayısı 980 bin kişi ve portföy tutarı da 4.2 milyar lira. Yani asıl büyük kitlenin çok küçük portföyü bulunuyor. 1 milyona yakın borsa müşterisinin ortalama portföy büyüklüğü 4.279 lira. 2.5 liralık dolar kuru üzerinden 1.711 dolar eder. Yani bizim borsa adeta yoksullarla dolu.

        Çünkü zenginliği, gelir artışını, faizden çözülen tasarrufları, yastıkaltı paraları becerip sermaye piyasasına çekemedik, servetten sermayeye dönüştüremedik. Bunun yolunu, yapısını, güvenilir bir altyapısını oluşturamadık. Bu konuda 2001 sonrasında fırsatları hep teptik.

        Güven üzerine kurulup işleyen sermaye piyasasını biz, sermayesiz çalışır sandık. Para koymadan, risk almadan işin içine daldık. Hâlâ da öyle sanıyoruz ki, en kısa vadeli yatırımı yapanın en çok kazancı elde ettiği yer olarak algılanmasına çalışıyoruz.

        Eğer böyle olsaydı değil bir milyonun, 10 milyonlarca yerli bireysel insanın borsayla tanışması gerekirdi. Pür spekülatif özellikleri yüksek, hemen her birinin kendini bir Soros sandığı ülkede yaşıyoruz. En az parayla en kısa vadede en yüksek kazancı sağlamanın peşine kim koşmaz ki.

        Bizim piyasamızın büyümesinin önündeki en önemli engellerden biri, günlük al sat yaparak para kazanılan yer algısıdır. Şüphesiz bunu yıllarca yapanlar var. Ama bunun çok zor, risk almayı, fiziki yakınlığı ve tecrübeyi de gerektiren bir iş olduğunu eklemeliyim.

        Geniş kitleler için en kısa vadeyle en az parayla borsa işi bir tuzaktan ibarettir.

        SONUÇ: “Tünelin ucunda görülen ışık, üzerine gelen trenin farı olabilir.” Murphy

        Diğer Yazılar