Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bankaların mevduat ve kredi faizleri son iki yılda yüksek oynaklık gösteriyor. Bir dip bir tavan yapan faizler arasında yarı yarıya fark oluşabiliyor. Bu tür dalgaların ömrü de yaklaşık altı ay kadar. Son dönemde faizler yumuşak bir artış eğiliminde. Seçim sonrasının zammı ise yarım puan kadar.

        Ancak ihtiyaç kredisi faizi raydan çıkmış gibi. Üç haftada 4 puan birden sıçramış ve yüzde 20’ye dayanmış. Araştırınca gerçek durumun böyle olmadığını öğreniyoruz. Meğerse ihtiyaç kredi faizleri, kredili mevduat hesabı ile birlikte hesaplanmaya başlanmış. Ancak yine bu kadar yükselmemesi gerekiyor. Ya kredili mevduat hesabına faiz uyguluyorlar, ya da çok yüksek tutarlarda buradan kredi kullanımı var. Her ikisinin de yanlış olduğunu belirtelim.

        Ticari kredilerde tüketici kredilerinin tam tersi bir eğilim var. Bu krediler son üç haftada 2 puana yakın düştü. Yani öyle bir tablo ortaya çıkmış ki, bankalar sanki tüketici kredisi vermeyi tercih etmiyor. Onun için de faizini yükseltmişler. Buna karşılık ticari kredi kullandırmak istiyorlar ve faizini 2 puan kadar indirmişler. Toplamda ise iki ana kredi türü arasında 2.5 puanlık bir fark oluşturulmuş.

        İhtiyaç kredisi bir yana bankaların böyle bir ayrım gütmesinin gerisinde sandıktan çıkan koalisyonun kurulamaması halinde yeniden seçime gitme olasılığının belirmesi ve Yunanistan krizinin siyasi ve ekonomik zemini oynaklaştıracağı beklentisi yatıyor olabilir. Eğer faizler şu veya bu nedenle yükselecekse kullandırılmış tüketici kredilerinin faizleri kanunen değiştirilemiyor. Bu durumda krediyi kullanan avantajlı, kullandıran zararlı çıkıyor. Halbuki ticari kredi faizlerinde bankalar değişikliğe gidebiliyor, faiz artınca bu kredilerin faizini artırabiliyor. Tercih nedeni bu olsa gerek.

        REEL KUR 2003 SEVİYESİNDE REKABET İÇİN DAHA NE OLSUN

        İhracat ve ithalatta döviz kuru belirleyicidir. Çünkü fiyatın en önemli parçalarından biridir. Maliyetler bir yana kurun düzeyi, alınacak veya satılacak malı ucuz veya pahalı yapabilir, satıştan veya alıştan zarar veya kâr edebilirsiniz. Kurun ne ölçüde gerçek ekonomik hayatla paralel yürüdüğünü ise reel efektif döviz kuru ölçer. İhracat ve ithalat yapılan ülkelerin kur seviyeleri enflasyonlar ve ticaret hacmine göre Merkez Bankası tarafından ağırlıklandırılıp hesaplanır. Bu kur 45 ülkeyi ve dış ticaretin yüzde 90’ını kapsıyor. Sepet içinde en büyük ağırlık ise Almanya ve Çin’in. Dörtte biri onların. İtalya ve Fransa da eklenince sepetin üçte biri ediyor. Dolayısıyla reel kurda Euro çok belirleyici oluyor. Geriye de dolar ve yuan kalıyor. İşte bu kur haziran ayında 98 düzeyine inmiş. Artık hiç kimse kurun rekabetçi olmadığından yakınamaz. Üstelik gelişmekte olan ülkeler bazlı kur 2003’te 100’den 2015 ortasında 67’ye inmiş. Rakibimiz gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkeler. Yarışımız onlarla. Rekabet için daha ne olsun?

        Diğer Yazılar