Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladı. Bir öncekinde orta noktası yüzde 6.8 yıl sonu enflasyon tahmini açıklayan TCMB bu üçüncü raporda pozitif gelişmelere karşı enflasyon tahminini düşüremedi, hatta 0.1 artırdı ve yüzde 6.9’a çıkardı.

        - Pozitif gelişmeler nedir denirse hemen sıralayalım. Bu yıl tarımsal üretim geçen yıla göre yaklaşık yüzde 10 artıyor. Artan üretimle birlikte işlenmemiş gıda fiyatları mayıs ayından itibaren sert bir düşüş eğiliminde. Yılın ikinci yarısında aynı hızda olmasa bile düşüşün devam edeceği beklenir.

        - İkinci önemli pozitif gelişme uluslararası çapta emtia fiyatlarının düşmesidir. Bu da yılın ikinci döneminde netleşti. Son bir ayda emtia endeksi CRB yüzde 11 değer kaybetti ve küresel krizde gördüğü en düşük düzeyine, 200 seviyesine indi. Fiyatı artan tek ürün zeytinyağı. Diğer gıda maddeleri, metaller ve enerji fiyatları düşüyor. Türkiye bütün bunları ithal ediyor. İthal fiyatı düştüğünden dolayı dolar TL’nin aynı seviyede kaldığı varsayımıyla yurtiçinde de fiyatların gerilemesi beklenir.

        - Ancak burada işin içine kur giriyor. Zaten geçmiş aylarda enflasyonun beklendiği gibi düşmemesinde rol oynayan temel etken dolar kurunun yılın 7 ayında yüzde 20 artmasıydı. TL bu kadar değer kaybetmişken yılın ikinci yarısında da aynı hızla değer kaybının sürüp sürmeyeceği, sermaye hareketlerine bağlı. Uluslararası sermaye hareketlerine güven olmaz. Sermaye çıkarsa ve yeterince gelmezse kur artar, ihtiyacımızdan fazlası gelirse de kur düşer.

        - Böyle bir gerçek varken biz oturup neyi konuşuyoruz, denilebilir. Ama kazın ayağı öyle değil. Kurun seviyesini ve yönünü belirlemede sermaye hareketleri ne kadar etkiliyse enflasyon düzeyinde de etkili. Ama, işi doğal akışına, sermaye hareketlerinin insafına bırakamayız. Çünkü son dört yılda ortalama büyüme yüzde 3.1’e inmesine, üretimde kullanılmayan kapasite olmasına ve dünyada enflasyonun düşmesine rağmen bizde enflasyon yükseliyor.

        - Bu tespiti de Türkiye’nin ülkeler arasındaki sıralamada öne çıkmasıyla yapıyorum. Yoksa enflasyon 2004’ten beri tek haneli rakamlara indi. Ama yüksek tek haneli rakamlarda patinaj yapıp duruyor. Bu arada dünyada enflasyon daha da düşüyor ve Türkiye giderek göze batmaya başlıyor. Bu yıl dünyada beklenen ortalama enflasyon yüzde 2.5. Türkiye bunun üç katı düzeyinde bir rakam bekliyor.

        - Yine bitişikte Hazine’nin IMF verilerinden derlediği bir dünya enflasyon ligi var. Son olarak 188 ülkeyi kapsamış. Türkiye 2014’te 21. En yüksek enflasyona sahip ülke olmuş, bu sıraya yükselmiş. Göreli olarak diğer ülkelerin enflasyonu yıllar içinde Türkiye’den daha fazla düşmüş. Baktığımızda 2003 yılına kadar Türkiye dünyada enflasyonu yüksek ilk 10 ekonomi içinde yer almış. Sonra listenin ortalarına doğru gerilemişiz. Mesela 2007’de enflasyon yüksekliğinde 64. sıraya gerilemişiz, 2010’da 61. olmuşuz. Devam eden yıllarda ise enflasyon sıramız yeniden bozulmuş. Geçen yıl da 2003’ten sonraki en yüksek sıraya, 21.’liğe yükselmişiz.

        - Durum böyle devam ederse listede yeniden üst sıralarda yer alabiliriz. Yüksek cari açığa, düşük büyümeye bir de yüksek enflasyonu ekleriz. Siyasi istikrarsızlık ve jeopolitik riskler de cabası. Bir olan derdimiz 4’e çıkar.

        - 5 yıllık karışık para politikasının terk edilmesi, sadeleştirmeye gidilmesi bu açıdan yararlıdır. Merkez Bankası artık enflasyonla mücadelede daha fazla gecikmemelidir. Böylesine siyasi ara dönemlerde enflasyonun sorumluluğu önemli ölçüde bu kurumun üzerindedir.

        SONUÇ: “Bir zalim eline düştü sakalım, hangi dağı dolaştırır bakalım.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar