Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası’nın politika faizinde ve faiz koridorunda herhangi bir değişikliğe gitmediği salı günkü Para Politikası Kurulu toplantısı geride kaldı, ama tartışmaları hâlâ sürüyor.

        Çünkü piyasalar FED’in faiz artırımı ardından TCMB’den bir faiz yükseltme bekliyordu.

        Bunu da, Merkez Bankası’nın FED faiz artırımına paralel para politikasında sadeleştirmeye gideceği açıklamasına dayandırıyordu . Beklenen ve daha çok temenni edilen, yarım puanlık faiz artışıyla yüzde 7.50’den yüzde 8’e çıkılmasıydı.

        - Merkez Bankası’nın sözü, para politikasında sadeleştirmeye gitmekti. Faizi artırırım veya düşürürüm şeklinde bir taahhüdü yoktu. Ancak piyasalar sadeleştirmeyle birlikte böyle bir artırımın örtük bir şekilde gelebileceği tahmininde bulundu. Bu beklentiler karşılanmayınca da piyasalar yanılmış oldu.

        - Aslında dün de gördüğümüz üzere Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği günlük yaklaşık 100 milyar liralık fonun ne kadarının yüzde 7.50’den ne kadarının yüzde 10.75’ten gerçekleştiği, dolayısıyla ortalama ağırlıklı fonlama maliyetinin düzeyi hemen her şeyin belirleyicisiydi. Son olarak bu faiz 21 Aralık’ta yüzde 8.86 idi. Para Politikası Kurulu’nun toplandığı gün yüzde 8.91’e çıktı.

        - Bunun böyle olduğunun anlaşılması ise dün Hazine faiz oranlarını yukarı çekti. 2 yıllık tahvilin faizi yeniden yüzde 11’in üzerinde arttı. Merkez Bankası politika faizinde değişiklik yapmadı ama bir günde fonlama faizini 5 puan kadar artırması piyasa faizlerini yukarı ittirmeye yetti. Neyse ki 23 Aralık’taki faizin tekrar aşağı düşmesiyle yüzde 8.91’in geçici bir durum olduğu değerlendirmesine varıldı da, tansiyon daha yükselmedi.

        - Bu son örnek gösteriyor ki, mevcut para politikası mekanizması her türlü ihtiyaca cevap veriyor. İhtiyaca göre her gün değiştirilebiliyor. Üstelik faiz koridorunun alt ve üst limitlerinde, politika faizinde herhangi bir değişikliğe gitmeden bunu yapma fırsatı veriyor. Tam bir kriz zamanı, yüksek oynaklık dönemi mekanizması. Bu nedenle de mekanizmanın sadeleştirilmesi piyasalardaki oynaklığın azaltılmasına bağlandı.

        - Gelelim piyasaların istediğinin çıkmamasına. Pekâlâ piyasalar da, Merkez Bankası’nın içinde bulunduğu şartlarda faaliyet gösteriyor. Ne yapıp ne yapmayacağını onlar da aşağı yukarı kestirebiliyor. Piyasa faiz artışı istiyordu. Çünkü ancak böylece yeni bir hikâye yazılabileceğini düşünüyordu.

        - Son açıklanan eylem planında reformlar pek yeterli olmadı. Jeopolitik riskler artıyor. Çarkların hızlanması ancak dışarıdan gelecek paraya bağlı. Uluslararası para ise yeni yılla birlikte yeni kazanç arayışlarına girecek, yeni pozisyonlar alabilecek. İşte bu döneme faiz yükseltilerek girilmiş olsaydı, Türkiye daha fazla para çekebilirdi. Yeni yıla da güçlü bir başlangıç yapabilirdi. Piyasa faizde değişiklik yapılmamasını bu fırsatın kullanılmak istenmediğine yoruyor.

        - Eğer bu görüş doğru ise hükümet ya bu kez hikâye yazmayacak ya da hikâyeyi farklı yazacak ve farklı kanallardan dış kaynak bularak getirecek. Mesela Finansbank’ın Katarlılara satışı gibi. Bu banka yabancı sermayeli olduğundan bir döviz girişi gerçekleşmeyecek ama sırada bir büyük bankanın daha olduğu söyleniyor.

        - Kısa vadeli sermaye yerine doğrudan sermaye gelecekse herkesin başı üstünde yeri var. Çünkü yurtiçi kaynaklar hâlâ yetersiz ve çarkların hızlanması için dış finansmana ihtiyaç var. Bu parayı getirecek her yol iyi, ama en iyisi de doğrudan sermaye yatırımıdır.

        - Bakalım hikâyenin devamı nasıl gelecek? Ya da ortaya yeni bir hikâye atılacak mı?

        Diğer Yazılar