Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de şirketler son yıllarda kârlılıklarını korumada zorlanıyor. Buna bankalar da dahil, reel sektör şirketleri de. Çünkü özvarlık kârlılığı iki tarafta da yüzde 10 civarına geriledi. İdeali bunun yüzde 15 dolayında gerçekleşmesi. Uluslararası ölçeği tutturması, uzun vadede sermayenin kendini koruması ve rekabet edebilmesi için, gerekli olan oran bu.

        Üstelik şirket kârlarının eridiği son yıllar olarak tanımladığımız küresel kriz sonrası dönem, aynı zamanda faizlerin tarihsel olarak en düşük düzeylerine gerilediği dönemdir. Faiz oranlarının tarihi en düşük düzeylerine inmesi, ne yazık ki kredi kullananları da, krediyi kullandıranları da memnun edemiyor. Sonuçta kârlılık oranları ve her iki taraftan gelen yakınmalar bunun en iyi göstergesi de.

        O zaman sorunu faizin genel düzeyinde değil, başka alanlarda, genel iş ortamında ve şirketlerin kendi yapısında aramak gerekiyor. Türkiye’de kârları minimumda tutan yeterince neden var zaten.

        - En büyük neden de, ölçeklerin küçük ve buna bağlı olarak verimliliğin düşük olmasında yatıyor. Bu varsa gerisi yeter denilecek. Küçük ölçek sorunu, birleşmeyle satın almayla büyümeyle aşılabilir. Böyle bir eğilim de var ama zayıf. Uluslararası danışmanlık şirketi Ernst and Young (EY) 2015’te birleşme ve satın almaların 15 milyar dolarda kaldığını açıkladı. Eğilimin artarak devam etmesi gerekiyor.

        - Türkiye’de şirketlerin taşıma, haberleşme, yakıt ve akaryakıt giderleri de yüksek. Çünkü bu kalemler Türkiye şartlarında pahalı ve yüksek vergili.

        - Türkiye, sanılanın aksine hammadde fakiri bir ülke. Sanayide çarkların dönmesi, tarımda makinelerin çalışması dövize ve ithalata bağlı. Maliyetleri asıl artıran da bu kalem. Çünkü hangi sektörde olursa olsun, toplam maliyetler içinde en yüksek payı yüzde 41.5 ile hammadde giderleri oluşturuyor. Bitişikte Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Bakanlar Kurulu’na yaptığı son sunumdan alınan tablo yer alıyor. Hammadde giderlerinin maliyetler içindeki oranı imalatta yüzde 59, enerjide yüzde 39, madencilikte yüzde 33, hizmetlerde yüzde 20, inşaatta yüzde 60. Düşen emtia ve enerji fiyatlarından dolayı Türkiye’nin hammadde ithalatı 2015’te yüzde 19 geriledi. Düşen bu fiyata rağmen ithal edilen hammadde 143.2 milyar dolarla 207 milyar dolarlık toplam ithalatın yüzde 69’unu oluşturuyor.

        - Şirketlerin en büyük ikinci gider kalemi ise yüzde 23.6 ile personel giderleri. 20 ve daha fazla istihdama sahip firmalarda personel giderlerinin toplamdaki payı hizmetlerde yüzde 33, enerjide yüzde 25, madencilikte yüzde 22 ve imalatta yüzde 16.

        - Reel sektör şirketlerinin en çok yakındıkları konuların başında faizler veya finansman giderleri geliyor,. Ama toplam giderler içinde finansman giderleri ancak yüzde 3.6 pay alıyor. Elektrik giderleri de yüzde 2.

        - Eğer amaç maliyet düşürmek, katma değeri artırmak ve kârlılığı yükseltmekse bunun öncelikli yolu hammadde ve personel giderlerini düşürmekten geçiyor. Çünkü bu iki kalemin toplam maliyet içindeki payı yüzde 65’i veya üçte ikiyi buluyor.

        - Hammadde tedarikinin maliyetini düşürmesi, personelden tasarruf ettirmesi, ölçeği büyüttürmesi, pazar hâkimiyetini artırması halinde birleşme ve devralmalar cazip oluyor. Çeşitli sektörlerde gereğinden fazla, hantallaşmış, zarar eden, rekabette zorlanan, kamuya bir fayda üretmeyen, hatta bitkisel hayata girmiş şirket var. Tıkanıklığı aşmanın yolu doğal bir seleksiyondan ve konsolidasyondan geçiyor. Sorun ise iki tarafı da, alıcıyı ve satıcıyı da razı edecek fiyatı bulmakta. Bu da yılları alıyor.

        SONUÇ: “Herkes ipi değirmenine doğru çeker.” İsrail atasözü

        Diğer Yazılar