Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bizim iş yapma biçimine son günlerde iki güzel örnek çıktı. Biri en canlı işkolu olan ve 2015 yılında 1 milyon 239 binle rekor düzeyde satış yapan konut sektörü devletten KDV’nin yüzde 8’le sınırlandırılmasını istedi. Yüzde 18 yerine yüzde 8 KDV olsun ki, fiyatlar yüzde 10 kadar düşsün ve daha fazla konut satılsın isteniyor.

        - Ne diyelim zaten konut satışları son 6 yıldır rekor kırıyor, kırdığı rekorları da her yıl egale ediyor. 2016 yılı satış tahminleri de yüzde 15 artışla 1.5 milyon düzeyinde. Yüzde 4.5 büyüyen bir ekonomi içinde konut sektörünü yüzde 15 büyüme bile kesmiyor.

        - Aynı sektör bir süre önce de yabancılara yapılan konut satışlarının ihracat sayılmasını ve kendilerine KDV iadesi yapılmasını talep etmişlerdi. Bu konuda da bazı hazırlıklar yapıldığını duymuştuk. Yabancılara satışın tutarı geçen yıl 4.1 milyar dolar oldu.

        - Bir yandan ihracatta devletin KDV iadesi yapması, diğer yandan yurtiçi satışlarda KDV’nin yarı yarıya, hatta daha fazla düşürülmesi gibi çok ciddi ve büyük teşvik isteniyor. İsteyen sektör de ekonominin en canlı ve de en güçlü sektörü. Son 10 yıldır en hızlı büyüyen, en çok girişimci toplayan, en çok tanıtım yapan, en çok fiyatları artmış olan bir sektör.

        - Mesela 2015 kasım ayı itibarıyla son bir yılda konut fiyatları yüzde 18.4 arttı. İstanbul’daki konut fiyatları yüzde 26.3 yükseldi. Hiçbir sektörde böyle bir fiyat artışı yok. TÜİK’in ana harcama grupları itibarıyla meyve ve sebze grubu da, et de bu artışa yetişemiyor. O zaman satışları artırmak için devletten KDV indirimi ve KDV iadesi niye istenir ki?

        - Kâr marjı gayet yüksek, bire üretip üçe, dörde satış yapılıyor. Resmi verilere göre işleri gayet canlı. Eğer satışları artırmak istiyorlarsa fiyatları düşürmek doğru bir yoldur. Fiyata duyarsız alıcı veya müşteri olamaz.

        - Üstelik bu müşteri hayatının veya hanehalkı en büyük yatırımını yapacaksa, fiyat çok daha belirleyicidir. Bu, ister mortgage faizlerinin düşmesi, isterse de konutun fiyatının gerilemesi yoluyla olsun, aynı sonucu verir.

        - Hem fiyattan hiçbir ödün vermeyeceksin, fiyat artışları ile pazarlamayı kolaylaştıracaksın, hem en iyi dönemini yaşarken devletten de yardım isteyeceksin. Bu olmaz.

        - Normalde böyle bir istek de ortaya konulamazdı. Ama Maliye’nin bugüne kadar konut sektörüne ayrıcalıklı davranmasından dolayı artık her şey devletten isteniyor. Aynen “Yüz verdik, astarını ister” misali burada.

        - Bu isteği ortaya koyanlara hanehalkının ikinci en büyük harcamasını oluşturan otomobildeki vergi yükünü görün de, kendinize gelin demek lazım.

        ÇIKIŞ YOLU ARAYAN TURİZMİN YARATICILIĞI BU KADAR MI?

        Türkiye’de çalışma hayatının rekabetçiliğine veya işleyişine ilişkin ikinci örnek turizm sektöründen. Öncelikle bu sektörün kendi elinde olmayan nedenlerle zorda olduğunu kabul edelim. Türkiye’ye en fazla turist yollayan Rusya uçak düşürme olayının ardından ambargo koydu. Bölgemizdeki savaş riskinden dolayı Almanya dışındaki Avrupa ülkelerinden gelen turist sayısı da ciddi oranda azaldı. Türkiye küresel kriz yılı hariç turizmde en kötü dönemini yaşıyor.

        - Doğal olarak da krizi aşmanın çareleri aranıyor. Bu konuda devletin bazı fedakârlıklarda bulunması, teşvik vermesi doğal ve bu kısmen yapılıyor, yenilerinin hazırlıkları sürüyor.

        - Fiyatları kırmak ve potansiyel pazarlarda tanıtıma ağırlık vermek çözüm yollarından biri. Ama yetmez. Başka yolların da denenmesi ve bulunması lazım.

        - Bu sırada gözler yerli turiste çevrildi. Öyle ya, her yıl milyonlarca kişi, yurtdışına tatile gidiyor. Dünyayı görüyor, geziyor, dinleniyor, alışveriş yapıyor. Yurtdışı turizm harcamalarına 6 milyar dolar gidiyor. Bu paranın yarısını içeride harcatabilsek turizm sektörü darboğazı aşar.

        - Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu durumu görerek Türk vatandaşlarının tatillerini Türkiye’de yapmaları çağırısında bulundu. Ancak bazı turizmciler bundan cesaretle yurtdışı tatile gidişin ekonomik olarak cezalandırılması veya yasaklanması yoluna gidilmesini istedi.

        - Çağrı başka, yasak veya ceza istemek başka. Keşke turizmciler fiyat düşürerek, hizmet çeşitlendirmesine yönelerek, pazarlama ile öne çıkarak Türk insanını kendi ülkesinde tatil yapmaya ikna edebilseydi. Yasak veya cezalandırma isteyenler de işin kolayına kaçıyor, klasik yurdum insanı davranışı gösteriyor. Sektör çıkış yolu bulmada daha yaratıcı olmalı.

        Diğer Yazılar